Bekir Zorba
Köşe Yazarı
Bekir Zorba
 

30 Ağustos Bağımsızlık Ve Reklamlar

“ Bir zafer daha umuyorum; hatta zaferi kendime vaat ediyorum”     Aslında bu yazı geçen haftanın konusuydu. Ancak araya Kamil Aydın hocanın vefatı girince, bir hafta gecikti. 30 Ağustos sonrası yine bildik eleştirileri aldım. Bazı okurlar 30 Ağustos tebrik mesajı paylaşmadığımdan şikayetçiler. Oysa ben tüm özel günlerde bu kendi özel günlerim dahil bir bildirimde bulunmuyorum. Özel günlerde milyonlarca paylaşım zaten kaplıyor her yanı… Varsın benimki eksik kalsın!   Birinci Dünya Savaşı mağlubiyetinin ardından, Anadolu Türk’ünün şahlanış destanıdır, 30 Ağustos 1922. Üç yıl sonra da yüzüncü yılını kutlayacağız. Cumhuriyetin kuruluşunun yüzüncü yıl dönümünden bir yıl önce. Biliyorsunuz cumhuriyetin yüzüncü yıl dönümü büyük öneme sahip ve kritik eşik. Çünkü devletimiz önemli 2023 hedefleri koydu önüne. Etrafımızdaki kuşatılmışlığı bakınca 30 Ağustos zaferinin ve 2023 hedeflerinin önemi iyice  çıkar ortaya.   Günümüzde emperyalist devletler vekalet savaşları yürütüyor. Kendileri doğrudan savaşa girmek yerine, türlü terörist gruplar ve yerel işbirlikçiler aracılığıyla… 30 Ağustos 1922’ de işte böyle bir vekalet savaşına verilen cevaptı. Orada sadece Yunanlılara karşı savaşılmadı. Başta İngiltere olmak üzere Batılı devletler karşı verilen bir savaştı. Batı, Yunanlılar üzerinden bize karşı bir vekalet savaşı yürüttü ve kaybetti.   Hani derler ya ‘ Tarih tekerrürden ibarettir ’. Günümüzde de müthiş benzerlikler var. Batı yine bildiğiniz Batı. Küçük farkla, bugünkü Batı’nın operasyonel gücünü ABD oluştururken, İngilizler daha çok arkada sinsi planlayıcı konumda. Yine Batı ile Rusya’nın arası açık. Rekabet içindeler. Türkiye o zamanki gibi ara yerde. O dönemde de hem askeri muharebeler hem de diplomatik mücadeleler zorlu geçti.   Hiçbir şey tek başına ne tam iyidir ne de kötü. Bu tespit bulunduğumuz coğrafi konuma çok güzel uyuyor. Türkiye, ‘pahalı arsa’ üzerinde oturmanın külfetlerini de nimetlerini de aynı oranda paylaşıyor. Önemli olan bunu güçlü devlet aklıyla avantaja dönüştürebilmek. Tıpkı Atatürk’ün başardığı gibi. O’nun olağan dışı askeri dehası ve siyasi karalığıyla zor süreç atlatıldı. Bakalım şimdiki politikacılarımız aynı basiretli duruşu sergileyecekler mi? Bir başka özlü sözde derki ‘ Tarih tekerrürden değil benzer hatalardan ibarettir ’. Eğer geçmişte hatalar yapılmışsa önemli olan bunu şimdi tekrarlamamaktır.   Kurtuluş Savaşı’nda Rusya’ dan büyük yardım gören Türkiye, savaş sonrası tercihini Batı sistemi için kullanmıştır. Atatürk’ün ölümünden sonra farklı rotalar çizildi. Özellikle soğuk savaş döneminde sadık ve edilgen bir politika izlendi. Nato’nun ileri karakol ülkesiydik. Karşılığında sadece sırtımız sıvazlandı. Birkaç milyon dolar yardım ve çıkma teçhizatlarla avunuldu. Batı sistemi ve Nato üyeliği bizi felaketin sınırına taşıdı. Sürekli terör tehditi altında yaşadık. iç savaş provaları, darbeler hiç durmadı… Bağımsızlığımız unutuldu, onurlu politikalar bir bir terk edildi.   2002’ den sonra yavaş yavaş itibarlı bir sürece girme eğilimi başladı. Gelinen noktada tam bir yol ayrımındayız. Ya az zararla bu trubülanstan çıkarak yanı başımızdaki Avrasya kuşağının güvenli müttefiki olacağız. Ya da Nato üyesi kalarak oradan oraya savrulmaya, arkadan hançerlenmeye devam edeceğiz…   Büyük küçük farketmez. Her ülke ittifaka ihtiyaç duyar. Güncel Fırat’ın doğusu dahil, ben artık ABD ile hiçbir konuda, hiçbir işbirliğine inanmıyorum. Türkiye’nin menfaatlerinin bize komşu ve kültür benzerliği olan Avrasya bölgesinde bulunduğunu düşünüyorum. Kaldı ki Avrasya sadece Rusya ve Çin demek de değildir.   Reklamlar ve fotoğraf paylaşımlarını bi kenara koyarak, Atatürk’ün şu ibretlik sözleri ile yazıyı tamamlıyorum:  “ Eğer Rusya desteği olmasaydı yeni Türkiye’nin, istilacılar üzerindeki zaferi, kıyaslanmayacak kadar çok daha büyük kayıplarla kazanılabilirdi veya bu belki de hiç mümkün olmazdı. Rusya, Türkiye’ye hem manevi hem de maddi yardım göstermiştir. Milletimizin bu yardımı unutması suç olur”.         
Ekleme Tarihi: 11 Eylül 2019 - Çarşamba

30 Ağustos Bağımsızlık Ve Reklamlar

“ Bir zafer daha umuyorum; hatta zaferi kendime vaat ediyorum”

 

  Aslında bu yazı geçen haftanın konusuydu. Ancak araya Kamil Aydın hocanın vefatı girince,

bir hafta gecikti. 30 Ağustos sonrası yine bildik eleştirileri aldım. Bazı okurlar 30 Ağustos tebrik mesajı paylaşmadığımdan şikayetçiler. Oysa ben tüm özel günlerde bu kendi özel günlerim dahil bir bildirimde bulunmuyorum. Özel günlerde milyonlarca paylaşım zaten kaplıyor her yanı… Varsın benimki eksik kalsın!

  Birinci Dünya Savaşı mağlubiyetinin ardından, Anadolu Türk’ünün şahlanış destanıdır, 30 Ağustos 1922. Üç yıl sonra da yüzüncü yılını kutlayacağız. Cumhuriyetin kuruluşunun yüzüncü yıl dönümünden bir yıl önce. Biliyorsunuz cumhuriyetin yüzüncü yıl dönümü büyük öneme sahip ve kritik eşik. Çünkü devletimiz önemli 2023 hedefleri koydu önüne. Etrafımızdaki kuşatılmışlığı bakınca 30 Ağustos zaferinin ve 2023 hedeflerinin önemi iyice  çıkar ortaya.

  Günümüzde emperyalist devletler vekalet savaşları yürütüyor. Kendileri doğrudan savaşa girmek yerine, türlü terörist gruplar ve yerel işbirlikçiler aracılığıyla… 30 Ağustos 1922’ de işte böyle bir vekalet savaşına verilen cevaptı. Orada sadece Yunanlılara karşı savaşılmadı. Başta İngiltere olmak üzere Batılı devletler karşı verilen bir savaştı. Batı, Yunanlılar üzerinden bize karşı bir vekalet savaşı yürüttü ve kaybetti.

  Hani derler ya ‘ Tarih tekerrürden ibarettir ’. Günümüzde de müthiş benzerlikler var. Batı yine bildiğiniz Batı. Küçük farkla, bugünkü Batı’nın operasyonel gücünü ABD oluştururken, İngilizler daha çok arkada sinsi planlayıcı konumda. Yine Batı ile Rusya’nın arası açık. Rekabet içindeler. Türkiye o zamanki gibi ara yerde. O dönemde de hem askeri muharebeler hem de diplomatik mücadeleler zorlu geçti.

  Hiçbir şey tek başına ne tam iyidir ne de kötü. Bu tespit bulunduğumuz coğrafi konuma çok güzel uyuyor. Türkiye, ‘pahalı arsa’ üzerinde oturmanın külfetlerini de nimetlerini de aynı oranda paylaşıyor. Önemli olan bunu güçlü devlet aklıyla avantaja dönüştürebilmek. Tıpkı Atatürk’ün başardığı gibi. O’nun olağan dışı askeri dehası ve siyasi karalığıyla zor süreç atlatıldı. Bakalım şimdiki politikacılarımız aynı basiretli duruşu sergileyecekler mi? Bir başka özlü sözde derki ‘ Tarih tekerrürden değil benzer hatalardan ibarettir ’. Eğer geçmişte hatalar yapılmışsa önemli olan bunu şimdi tekrarlamamaktır.

  Kurtuluş Savaşı’nda Rusya’ dan büyük yardım gören Türkiye, savaş sonrası tercihini Batı sistemi için kullanmıştır. Atatürk’ün ölümünden sonra farklı rotalar çizildi. Özellikle soğuk savaş döneminde sadık ve edilgen bir politika izlendi. Nato’nun ileri karakol ülkesiydik. Karşılığında sadece sırtımız sıvazlandı. Birkaç milyon dolar yardım ve çıkma teçhizatlarla avunuldu. Batı sistemi ve Nato üyeliği bizi felaketin sınırına taşıdı. Sürekli terör tehditi altında yaşadık. iç savaş provaları, darbeler hiç durmadı… Bağımsızlığımız unutuldu, onurlu politikalar bir bir terk edildi.

  2002’ den sonra yavaş yavaş itibarlı bir sürece girme eğilimi başladı. Gelinen noktada tam bir yol ayrımındayız. Ya az zararla bu trubülanstan çıkarak yanı başımızdaki Avrasya kuşağının güvenli müttefiki olacağız. Ya da Nato üyesi kalarak oradan oraya savrulmaya, arkadan hançerlenmeye devam edeceğiz…

  Büyük küçük farketmez. Her ülke ittifaka ihtiyaç duyar. Güncel Fırat’ın doğusu dahil, ben artık ABD ile hiçbir konuda, hiçbir işbirliğine inanmıyorum. Türkiye’nin menfaatlerinin bize komşu ve kültür benzerliği olan Avrasya bölgesinde bulunduğunu düşünüyorum. Kaldı ki Avrasya sadece Rusya ve Çin demek de değildir.

  Reklamlar ve fotoğraf paylaşımlarını bi kenara koyarak, Atatürk’ün şu ibretlik sözleri ile yazıyı tamamlıyorum:  “ Eğer Rusya desteği olmasaydı yeni Türkiye’nin, istilacılar üzerindeki zaferi, kıyaslanmayacak kadar çok daha büyük kayıplarla kazanılabilirdi veya bu belki de hiç mümkün olmazdı. Rusya, Türkiye’ye hem manevi hem de maddi yardım göstermiştir. Milletimizin bu yardımı unutması suç olur”.   

 

 

 

Yazıya ifade bırak !
Okuyucu Yorumları (0)

Yorumunuz başarıyla alındı, inceleme ardından en kısa sürede yayına alınacaktır.

Yorum yazarak Topluluk Kuralları’nı kabul etmiş bulunuyor ve inovatifhaber.com sitesine yaptığınız yorumunuzla ilgili doğrudan veya dolaylı tüm sorumluluğu tek başınıza üstleniyorsunuz. Yazılan tüm yorumlardan site yönetimi hiçbir şekilde sorumlu tutulamaz.
Sitemizden en iyi şekilde faydalanabilmeniz için çerezler kullanılmaktadır, sitemizi kullanarak çerezleri kabul etmiş saylırsınız.