“ Makbul gazeteci, muhabirlikten gelendir “
Meslekler vardır aşkla, şevkle, yoğun emekle, yürütülür. Onları ayakta tutan, yücelten ve ileri taşıyan, insanların karşılıksız sevgileri, bağlılıklarıdır. Bunun maddi karşılığının olması da gerekmez. Verdiğiniz emek, gösterdiğiniz çaba ve uğruna vazgeçtikleriniz o kadar çoktur ki maddi anlamda bir karşılık zaten hiçbir zaman yeterli gelmez. Bu ilişki bazen o derece ileri gider ki onunla bütünleşir adeta giyinirsiniz mesleğinizi. Gece-gündüz ayrımsız berabersinizdir. Hani ‘ilk günkü heyecanla’ sözü vardır ya aslında çok şey anlatır. İlk günkü heyecan olmasa, nasıl kırk beş yıl canla-başla dayanırsınız…
İşte 1956 Tunceli doğumlu, Ulusal Kanal ve Aydınlık gazetesi Mersin temsilcisi Yusuf Çelik tam da böyle bir ilişki içindedir gazetecilikle. O, adeta haberi koklayan bir gazetecidir. Özgün, buram buram sokak kokan, insan, doğa kokan haberlere imza atmıştır. Gönül terazisi sürekli ezilenlerden yana kaymıştır. O bakımdan sıkıntılı günler yaşamıştır çoğu kez.
Günümüzde milliyetçilik, memleket sevdası tartışması hayli revaçta. Oysa memleket sevdası lafta kalmamalıdır. İnsan yaptıkları ile bunu kanıtlamalıdır. Mustafa Kemal de bunu böyle bilmiş böyle ifade etmiş “ Vatanını en çok seven görevini en iyi yapandır ” derken. Sonra yürekli olmalı gazeteci. Doğru bildiği çizgiden ayrılmamalı.
Yusuf Çelik daha on sekizinde, sene 1974’te ilk haberini yaptığında bir fotoğraf makinesi dahi yoktu. Aydınlık Dergisi’ndeki haberinin başlığı ‘Denizlili Hamallar Sesleniyor’ idi. Gönüllü muhabirlikten para kazanamadığından, aynı zamanda çeşitli işlerde çalışıyordu. Ama ondaki gazetecilik tutkusu, halkının sesini duyurma heyecanı tüm engelleri sel olup aşacaktı. Mektepli değildi fakat bir mektepliden daha iyi haberler geçiyordu…
Gazetecilik hakkında önemli sorular vardır. Örneğin, bir gazeteci ne kadar tarafsızdır? Tarafsızlık bu meslekte mümkün müdür? Çelik, evini genç yaşta terk edip Denizli’ye yerleştiğinde, tarafını çoktan belirlemişti. Emekçilerden, yurtseverlerden yanaydı. Gurbet hayatı onu eğitti, pişirdi. Cesurdu. Cesur olmak zorundaydı. Çünkü gazetecilik uslu çocukların işi değildir. Sorumluluk sahibiydi. Ülkesine ve insanlığa karşı sorumluluk yüklendi.
1976 yılında Denizli’den İstanbul’a göçtü. Bir tuğla fabrikasında bir yıl çalıştı. Sendikal faaliyet yürüttüğü gerekçesiyle işinden atıldı. Aydınlık ilk kez 1974 yılında dergi olarak çıktı. 1978’de günlük gazeteye dönüştü. Çelik, gazete yayın hayatına başlamadan iş başvurusunda bulundu. Fakat dönemin yazı işleri müdürü diploma gerekçe göstererek onu işe almadı. Yılmadı, ertesi gün bu kez genel yayın yönetmeni Ferit İlsever’in karşısındaydı. İlsever, ona bir fotoğraf makinesi verilmesini sağladı. Eyüp SSK Hastanesi haberi Aydınlık’ın deneme sayısında göbekten verildi. Gazetenin ilk sayısındaysa meşhur Gıslaved Lastik Fabrikası işçilerinin fotosu manşetten, yarım sayfa olarak çıktı. Artık gazetenin aranan fotoğrafçısı ve muhabiriydi.
Türkiye’nin hemen her yerinde Aydınlık adına haberler yaptı. 1980 darbesinde gazete kapanınca, Mersin’e yerleşti ve geçimini sağlamak için fotoğrafçılığa başladı. 1988 yılında Sosyalist Parti kurucuları arasında yer aldı. Partinin Mersin kurucu il başkanıydı. On dört sene Sosyalist Parti ve İşçi Partisi il başkanlıkları, on üç sene de merkez karar kurul üyeliği yaptı.
2001’de Ulusal Kanal faaliyete geçince, tv’nin Mersin temsilcisi oldu. Ardından 2011’de tekrar günlük çıkmaya başlayan Aydınlık’ın Mersin temsilciliğini de üstlendi. O günden bu güne eşi Şadiye Zeyneloğlu Çelik ile çalışmalarını sürdürüyor…Yusuf Çelik, Anadolu’dan en çok özel haber gönderen temsilci olma unvanını da elinde tutuyor. O, sadece siyasi haberler geçmez. İnsan, doğa, tarih haberleri çoğu kez manşetten verilmiştir.
Her kesimden insanla iyi ilişkiler geliştirdi. İnisiyatif alarak Ulusal Kanal adına tüm toplum bileşenleriyle ses getiren toplantılar organize etti.
Gazetecilik öyle karşıdan göründüğü gibi değildir. Büyük özveri, adanmışlık ister. Meslek büyükleri, “ İnsan bu tozu bir kere yuttu mu, mesleği bir daha asla bırakamaz” derler. Artık mesleğinin ve yaşının olgunluğuna ulaşmış Çelik, “ Utanılacak hiçbir iş yapmadım. Mezhep, bölge, ırk ayrımı gözetmedim. Sokaklarda hep başım dik gezdim. Bir insanın ideolojisinden evvel ahlakı ve erdemi gelir. Bulunduğum siyasi hareket, Türkiye gerçekleri ve menfaatleri doğrultusunda, Türk milletinin haklarını gözeten politika izlediğinden ve duruşunda sapma göstermediğinden 18 yaşımdan bu yana aynı çizgideyim. Ben Türkiye’nin gönüllü neferiyim, tekrar dünyaya gelsem, yine aynı şeyleri yapardım” demektedir.
.