Yazı dizisinin ilk bölümünde merkezi idareye aktardıkları yanında yeterince hizmet alamayan Mersin' in, ödül şöyle dursun, reva görülen nükleer santral, balık çiftlikleri, termik santral/çimento tesisleri ve son olarak kentin kalbine saplanmaya hazırlanan petrokimya tesisleriyle cezalandırılmakta olduğu algısının bu kentte yaşayan büyük çoğunluğa artık kanaat olarak yerleşmekte olduğuna dikkat çektim.
Algılar bir yana kanaatleri pekiştirecek somut gelişmelere tanık olduğumuz ilginç bir dönemden geçiyoruz.
Bu yazı dizisinde iki projeyi esas alıp, bu projelerin son on yıla ait yatırım programlarında nereden nereye evirildiklerini, evirilmek şöyle dursun biri uyutulurken, diğerinin nasıl buharlaştırıldığını resmi belgeler ışığında ve o belgelerden alıntılarla ortaya koymaya çalışacağım.
İhmal edilmişlik çarpıcı slogan gibi görünse de, gelişmelere bakıldığında günümüz Mersinini bundan daha iyi anlatacak tanım zor bulunur diye düşünüyorum.
İktidara ve iktidarın sözcülerine bakacak olursanız, hizmete sokulan şehir hastanesinden hareketle sağlıkta yaptıkları devrimlere, eğitimde derslik sayılarına, tarımsal desteklerden sulama kanallarına pek çok alanda gerçekleştirilen yatırımlardan, rakamlardan oluşan pembe tablolardan yola çıkarak Mersin' i nasıl uçurduklarını dinlemek mümkün.
Oysa siyasetçilerin seçim meydanlarında verdikleri vaatler veya hayata geçireceklerini dile getirdikleri rüya projelerle gerçekler genellikle birbirinden epeyi farklı yerlerde durmakta..
Bu nedenle de "Söz uçar, yazı kalır" tespiti günümüzde yazılı ve görsel medyadan çok, ülkeyi yönetenler ve özellikle de siyasetçiler için yeterince çarpıcı örneklerle dolu..
AK Parti' nin Mersin' e bakışını, kentten toplanan kaynaklarla, iş yatırımlara ve projelere geldiğinde geri dönüşlerden daha iyi ne anlatabilir?
Mersin' in makus talihini değiştirecek, jeostratejik konumunun sağladığı potansiyel zenginliğini hayata geçirip, kente yansıtacak projelerin durumunu, vaatler ve gerçekler ışığında yeniden masaya yatırmanın zamanıdır diye düşünüyorum.
Mersin' in ihmal edilmişliğine en çarpıcı örneklerden biri hatta en başta geleni, kenti girdiği çöküntüden çekip çıkaracak, ülke gerisine düşmüş kişi başı milli geliri ikiye katlayacak konteyner terminal liman projesinin tüm yatırım programlarında en ciddi ifadelerle yer alırken, on yılın sonunda Mersin' den nasıl sökülüp alındığı…
Bir başka örnek; kent bir yana Çukurova bölgesine farklı dinamizm kazandıracak, çekim alanı yapacak olan Çukurova Bölgesel Havalimanı projesi..
Çukurova Havalimanını başka bir makaleye bırakıp Mersin' in ülke ortalamasının da gerisine düşmüş kişi başı milli gelirini iki katına çıkarma potansiyeli taşıyan Konteyner Terminal Liman projesinin yıllar içinde geçirdiği evreleri ele almakta yarar var diye düşünüyorum.
Bunu yaparken yıllar içinde verilen sözlerden, yapılan vaatlerden çok, "söz uçar, yazı kalır" ilkesinden hareketle referans olarak T.B.M.M' de kabul edilerek resmi gazetede yayınlanan yıllık Yatırım Programlarından yararlandım. Kısaca aşağıda kronolojik olarak yer verdiğim bilgiler devleti yöneten iradenin hazırladığı metinlerden derlenmiştir. Ve gerçeği, sadece gerçeği yansıtmaktadır.
Yıl 2008…
13.10.2008 tarihinde Bakanlar Kurulunca 2009 programının uygulanması, koordinasyonu ve izlenmesine dair karar yürürlüğe girer.
Mevcut Mersin limanının özelleştirilmesiyle elde edilen kaynak sayesinde KİT sermaye transferlerinin 466 milyon lira fazla verdiği bilgisi yanında asıl can alıcı ve kentin geleceğine damgasını vurması beklenen şu ifade yer alır:
"Çandarlı ve Mersin konteyner limanlarının hizmet ihaleleri (fizibilite, ÇED, ihale dokümanlarının hazırlanması) tamamlanacaktır."
Devletin resmi yol haritasını yansıtan ve ülkenin dış ticaretini, transit taşımacılık alanındaki gücünü ortaya çıkaracak iki büyük konteyner tereddüde yer bırakmayacak ifade Ekim 2018 de metne girerek ölümsüzleşir.
**
2010 yılı Programının uygulanması ve izlenmesine dair karar 12 Ekim 2009 tarihinde Bakanlar Kurulunca kabul edilerek yürürlüğe girer.
Bu metinde artık Mersin Konteyner Limanı ve limanın stratejik önemi biraz daha detaylı biçimde ele alınmakta, ete kemiğe bürünmektedir. İşte o ifadeler:
"Artan trafiğe çözüm üretecek büyük limanların oluşturulması için, Ege' de Çandarlı, Karadeniz' de Filyos ve Akdeniz' de Mersin konteyner limanlarına ilişkin fizibilite ve diğer teknik dokümanların hazırlanmasına yönelik çalışmalar başlamıştır. (sayfa 122)
Artan ticaretin kesintisiz ve etkin bir şekilde akışını sağlayacak ve Türkiye' nin transit ülke konumuna gelmesini kolaylaştıracak büyük ölçekli ana limanlar oluşturulacaktır. Bu amaçla hazırlanmakta olan Kıyı Yapıları Master Planı ile Çandarlı, Filyos ve Mersin Konteyner Limanlarına ilişkin fizibilite ve teknik dokümanlar tamamlanacaktır."
Ege' de Çandarlı ve Akdeniz' de Mersin Konteyner limanlarına bu kez Karadeniz' de Filyos eklenir ama ülkenin transit ülke konumuna gelmesinde bu Ana Limanların oynayacağı rol iyice pekiştirilir, ÇED sürecinin ötesinde teknik dokümanların 2010 yılında tamamlanması öngörülür.
Resmi belgelere göre; 2009 yılında ÇED (çevresel etki değerlendirme) dosyası ikmal edilen ve süreç Mersin dinamiklerince önemi doğrultusunda izlense, Ortadoğu yanında Doğu Akdeniz' in en önemli lojistik merkezi, Anadolu' nun dünyaya açılan kapısı konumuna gelecek kentin heba ettiği fırsatı, o altın fırsatın yıllar içinde avuçlardan kayıp giden öyküsünü, belgeler ışığında anlatmayı sürdüreceğim…
Abdullah Ayan
Mersin, 18 Kasım 2019
abdullahayan@gmail.com