“ Bilimin daha keşfetmediği özellikler bulundukça insan ömrü de uzayacak” Ali Taşdirek
Türkiye’nin birçok derdi herkesçe malum. Corona günlerinde sorunlarımızı birkaç kat daha ağır hissediyoruz. ‘Her şeyin başı sağlık’ sözü üzerinde hemen herkes hem fikir. Vehbi Koç’ a ait olduğu varsayılan şu anlatı oldukça meşhurdur. Koç günün birinde bayilerini toplamış, onlara tahta başında sunum yapıyor. Tahtaya önce, bir (1) rakamını yazıyor ve diyor ki ‘ işte bu bir sizin sağlığınız’ ardından birin yanına şu eviniz, bu arabanız, arsanız, paranız…Diyerek sıfırları ekliyor. Ortaya bol sıfırlı büyükçe bir rakam çıkıyor. Sonra geri dönüp, baştaki sağlığı temsil eden bir rakamını siliyor. Bayilerine ‘Bakınız sağlığınız silindiğinde, geriye sadece hiçbir değer ifade etmeyen sıfırlar kaldı’ diyor. Bu hikaye yaşanmış mıdır bilinmez ama sağlığın değerini çok iyi ifade eder.
Bugün sizi kendisini halk sağlığı konusuna adamış Ali Taşdirek ile tanıştırmak istiyorum. Ali bey yirmi senedir şifalı bitkiler ticaretiyle uğraşıyor. Akdeniz Aktarlar ve Baharatçılar Dernek Başkanı. Gündem sağlık olunca tabii ona da söz hakkı düşüyor. Taşdirek sağlığın, doğal yollardan beslenme ve şifalı bitkilerden yararlanarak büyük oranda yerine geleceğini, bağışıklık sisteminin güçleneceğini söylüyor. Ama yine aynı Taşdirek, bu konuda ekonomi ve istihdamın da önemini bilen bir insan. Çünkü işi, ekonomisi yerinde olmayan biri sağlığını ne oranda koruyabilir ki?
Doğada her türlü insan müdahalesinden uzak gübre, ilaç verilmeden bakir ortamlarda yetişen bitkilerin, sağlık sektöründen, gıda ve kozmetik sanayisine değin girmediği alan yok.
Ali beyin ticari ve cemiyet faaliyeti Akdeniz bölgesini kapsıyor. Adana, Hatay, Osmaniye, Antalya, Mersin bitki örtüsü bakımından dünyanın sayılı merkezlerinden. O, zengin florası olan bu bölgenin doğal ürünlerini üreticiden alıp, doğal haliyle işleyip yurtdışı dahil Türkiye’nin her yerine gönderiyor. Keçiboynuzu, Çakşır otu, yaban mersini, defne yaprağı, dikenli incir, biberiye endemik bitkileridir bölgenin. Taşdirek “Bitki ne kadar yüksek yerde yetişirse, etkisi de o derece yüksek olur” demektedir. O, bu bölge için önemli bulduğum şu tespiti yapıyor: “ Çukurova’nın nebatı doyurucudur. Dağlık bölgenin florası ise şifalıdır.” Rivayet olunur ki şifalı bitkileri araştıran Lokman Hekim’in yolu bir gün bölgemize düşer. Hekim bölgemizde keçiboynuzu ağacını görür hayretle “ Buraya hastalık girmez” der.
Aktar ve baharatçılar binlerce ton bitkinin dağlarda yok olmasını önleyerek, ekonomiye büyük katkı sağlıyorlar. Ali Taşdirek bu noktada, örgütlü ve bilinçli çalışmanın önemine işaret ediyor. Şifalı bitkiler sektörünün Çin’deki uygulamalarını videodan izleyen başkan, bir proje geliştirerek Mersin’de de benzer uygulamalar yapmak için kurumlar nezdinde girişimlerde bulundu. Gıda takviyesi ve doğal kozmetik ürünler tesisi. Kooperatifleşen üretici, laboratuvar ortamında incelenen onay verilen ve hijyenik biçimde ambalajlanıp tüketime sunulan şifalı bitkiler…Ali beyin şehrimiz için böyle bir hayali var ve bu hayalin gerçekleşmesi durumunda en az 5 bin kişinin istihdam edileceğini hesaplamış.
Taşdirek, laboratuvar desteğinin çok önemli olduğunu belirtiyor. Tarım Bakanlığının spesifik olarak bu sektöre mahsus teknik elemanlar ve laboratuvar ihdas etmesini istiyor. Böylelikle daha birçok üründe, daha nice yararlı özellikler açığa çıkaracağına inanıyor. Bunun bilimsel metotlarla yapılması insanlığa çok yararlı kapılar açacaktır. Ülkemiz ilaçları, kozmetik ve temizlik ürünlerini ithal ediyor, yığınla döviz ödüyor. Yerli ve doğal ürünlere yönelim, hem sağlığımızı hem de ticaret açığımızı düzeltecek.
Diğer tüm sektörlerde olduğu gibi aktar ve baharatçılar da bazı sıkıntılara maruz kalıyor. Bunların başında 1928 yılından kalma Tababet Kanunu gelmekte. Kısaca ‘Yetkisiz Hekimlik Suçu’ olarak adlandırılan yasaya göre, hekim olmayan kişilerin tıbbı müdahalede bulunmaları yasaklanmış. Oysa günümüz teknolojisinin bilgi ve bulguları ışığında bu yasa hastalar lehine esnetilebilir.
Bu konuda Taşdirek şunları demektedir: “ Tüm dertlerin dermanı doğada vardır. Bizlere yeterince imkan ve destek sunulsa, şifalı bitkilerin birçok hastalığı insan bedenine zarar vermeden iyileştirme potansiyeli var. Modern tıptan şifa bulamayan, umudu kesen hastalar, bizde şifa bulabilir. Ancak bu yine devlet desteği, izni ve kontrolünde yapılmalıdır.”
Sağlıktan, doğa korumaya, yeni iş alanları yaratmaya, ihracat kapıları açmaya kısaca ülke sağlığına ve ekonomisine büyük yararlar sağlamaya namzet bu şifalı sektörümüz, ilgi ve destek bekliyor…