“ Devrimci düşünce, reformculukla sürekli çatışma içindedir”
Vatan Partisi Mersin İl Başkanı Ali Rıza Taşdelen’in Kaynak Yayınları’ndan, Şubat 2020’de çıkan kitabının adıdır “ Paris Komünü’nden Sarı Yeleklilere – Fransız Sosyal Demokrasisi.” Hemen başta söyleyeyim. İnce romanların, öykü kitaplarının bile okunmadığı bir ülkede, 332 sayfalık hacimli ve fazlaca teorik söylem içeren kitap gözünüzü korkutmasın! Lafa geldiğinde sosyal demokrasi hakkında herkesin bir fikri vardır. Fakat bu daha ziyade kulak dolgusu bilgilerden oluşur. Kitap size, inanıyorum ki bende olduğu gibi yeni pencereler açacaktır.
Taşdelen kırk yıllık birikimini aktardığı kitabında, Fransız sosyal demokrasisinin hikayesini anlatırken, 150 yıllık sosyal demokrasi tarihine ışık tutuyor. Fransız sosyal demokrasisi üzerinden 1871 Paris Komünü’nden başlayarak, Avrupa sosyal demokrasi hareketlerini, yaşanan siyasi ve iktisadi krizleri, Sovyet devrimini, dünya savaşlarının etkilerini, ikinci dünya savaşı sonrası yeni arayışları, Fransız hükümetlerini ve liderlerini de içine katarak, günümüz Sarı Yelekliler eylemine kadar akademik seviyede, sıkıcılığa ve detay bilgi boğuculuğuna girmeden, anlaşılır bir dille aktarıyor bizlere.
Sosyal demokrasi, Avrupa merkezli bir siyasi akımdır. Kapitalizmin sebep olduğu eşitsizlik ve adaletsizlikleri, reformcu metotlarla, demokratik sistem içerisinde kalarak kabul edilebilir bir seviyeye çekmeyi amaçlayan enternasyonalist bir ideolojidir. Sosyalist düşünceden çıkmış reformcu bir akımdır. Sosyalizmden ayrışır. Sosyalizm, iktidar ve üretim araçlarının halk tarafından kontrol edildiği fikrine dayanan bir sistemdir. Sosyalizm salt siyaset söylemi ya da biçimi değil, sistemin ta kendisi olmayı hedefler. Oysa sosyal demokrasi bir sistem içinde hükümet olma halidir. Uzlaşmacıdır, sentezcidir burjuva demokrasisini, parlamenter çoğulculuğu savunur. Gücünü ağırlıkla sendikal örgütlerden, işçi hareketinden almak ister ama sonuna kadar sistemle uyum içindedir. Kurulu düzeni toptan değiştirmek istemez. Sermaye ile sürekli işbirliği halindedir.
Peki kitaba ismini veren Paris Komünü nedir? Paris Komünü, tarihteki ilk işçi hükümetidir (1871). İşçi sınıfının devrimci ordu güçleriyle birlikte, Fransız vatandaşlarının desteğini almıştır. Sadece 71 gün yaşamıştır. Önemi şuradan gelmektedir; 1917 Bolşevik Devrimi’nden önce kurulmuştur ve sosyalizmin sadece teoride kalmadığını, hayata geçirilebileceğini göstermiştir. Sovyet devrimiyle de tarihte ilk sosyalist devlet, kurulma imkanı bulmuştur.
19.yüzyıl ortalarında, Marx ve Engels tarafından oluşturulan bilimsel sosyalist teoriden etkilenen Avrupa’daki sol partiler, kendilerini ‘sosyal demokrat’ olarak adlandırdı. Marksizmi tümüyle benimsememiş politikacılar, Marksist öncüllerin fikirlerinin revize edilmesine inandılar, revizyonist bir çizgi izleyerek, örneğin parti programlarında ‘proletarya diktatörlüğüne’ yer vermediler. Bu akımın bayraktarlığını Alman sosyal demokratları çekti. Bilimsel sosyalizmi savunan partiler de komünist veya işçi partisi adını aldı.
19. yüzyıl sonlarına doğru kapitalizm, emperyalist karakter kazandı. Dünyaya sermaye ihraç ederek, oraları kapitalist sisteme entegre etmeye çalıştı. Bu süreçte sosyal demokrasi uzlaşmacı kimliği ile emperyalist sistemin sol ayağını oluşturdu. Örneğin sömürgeciliğe, dünya savaşlarına karşı durmadı bilakis destek verdi.
Sosyalistler arasındaki büyük ayrışmayı burjuva hükümetlerine katılıp katılmamak oluşturdu. Sosyal demokratlar her seferinde bu hükümetlere katıldı. İlginçtir Fransız sosyal demokrat partisi hiçbir zaman sosyal demokrat adını almadı. Adı bugüne değin ‘Sosyalist Parti’ olarak kaldı.
Fransız sosyal demokratları Cezayir katliamına çok ses çıkarmadı hatta destek verdi. İkinci dünya savaşı sonrası, soğuk savaş başladı. Sovyetleri kuşatmak için NATO kuruldu. Sosyal demokratlar eliyle, Batı Avrupa NATO’ya girdi. Neo liberal politikalar ve yeni dünya düzeni de yine sosyal demokrasiden destek buldu. Ermeni yalanları da Fransız sosyalistlerinden yardım gördü.
Sonunda sistem mafyalaşır, birçok konuda Amerikancı tutum benimsenir, sol program terk edilir. Merkez sağ partilerle sosyal demokrat partilerin hemen hemen farkı kalmaz. Ağırlıkla sol partilerin, sendikaların mücadelesiyle kazanılan sosyal haklar, ekonomi krizlere girdikçe budanır. Irkçılık, pahalılık, işsizlik patlar…Ama Fransızlar hak arayışlarını hep sürdürürler. Bu kez barikatlara sarı yelek giyerek çıkarlar.