“ Büyük işler başarmak istiyorsan, küçük karıncalar gibi çalışkan olmalısın”
Corona günlerinde iki ana sektör belirgin biçimde öne çıktı. Bunlardan biri ekonomi diğeri ise sağlık sektörü. Ekonomi ve sağlık bu günlerin ana konuları ve ikisi de birbirini destekleyen, birbirinden etkilenen alanlar. Ekonomisi iyi olmayanın, sağlığı da pek yerinde sayılmaz. Sağlık bana göre iki aşamalıdır. İlki sağlıklı kalmak, sağlıklı bedeni en baştan doğru beslenme ve doğru yaşam biçimi ile korumak. İkincisi ise sağlığınız bozulduğunda, doğru yöntemlerle, kaliteli sağlık merkezlerinde, emin ellerde iyileşmenin çarelerini aramak…
Bizim bugünkü konumuz hastalanmadan sağlığı korumak, hastalandığında ise doğal yollardan vücuda zarar vermeden atlatmak. İşte tüm bu konularda kafa yoran mesai harcayan bir dostumuz var, Ali Taşdirek. Aynı zamanda Mersin Aktarlar ve Baharatçılar Dernek başkanı da olan Ali bey tam yirmi senedir şifalı bitkiler alanında faaliyet gösteriyor. Onun şifalı bitkiler konusunda verdiği mücadeleyi ‘ Türkiye’miz Şifa Bulsun’ adlı yazımda dile getirmiştim. İsteyen okurlarımız bu başlık altında yazıya ulaşabilir.
Ali Taşdirek yukarıda belirttiğim gibi bizi derinden etkileyen bu iki sektörle yakından alakalı. Kendisi ekonomi ile sağlığın alakasının çok farkında. O, bu amaçla kooperatifleşerek, doğadaki bitkileri sıhhi tesis ortamında, laboratuvar desteğinde sağlığa en uygun şekilde insanlara ulaştırmayı hedefliyor. Yerel yönetimlerle iş birliği içinde böyle bir projesi var. Proje, Mersin bölgesinde 5 bin kişiye yeni iş imkanı sunma potansiyeline sahip.
Taşdirek bir taraftan şifalı bitkiler, baharat alanında ilerlerken…Diğer taraftan yine şifalı ve mucizevi bir meyve olan gilaburu işine el atmış. Faydaları bilimsel olarak kanıtlanan gilaburu, son yıllarda Türkiye’de rağbet görüyor. Bazı yerlerde adına Frenk üzümü de denen bitki, daha ziyade Kayseri ve civarında yetişir. Kayseri Bünyan ve Akkışla ilçelerine Gilaburu merkezi de denilebilir. Yerel yönetimlerin fuar, tanıtım destekleri, Erciyes Üniversitesi’nin de analiz, araştırma destekleri vardır.
Gilaburu içindeki mineraller ve asit dolayısıyla gençlik iksiri olarak adlandırılır. En önemli özelliği böbrek taşını eriten meyve olarak bilinmesidir. Böbrek dostudur. Ayrıca prostat büyümesine, prostat ve idrar yolları iltihabına, safra taşı temizliğine iyi gelir. İlaveten astım, romatizma, yüksek tansiyon, uyku bozukluğu, kabakulak gibi sorunlara da iyi geldiği bilinir.
Ali Taşdirek 15 senedir bu mucizevi bitkinin tanıtımı yapıyor ve ülke geneline ve hatta yurtdışına yaymak için yoğun çaba gösteriyor. 600 rakımda, karasal iklimde bol su ile yetişen gilaburu ağacı, su hariç hiçbir gübre ve ilaca gereksinim duymaz. Hasadı ekim ayında yapılır. Anadolu’da yüzyıllardır bilinen gilaburunun, meyvesi su içinde, koruyucu madde konmadan bir yıl, şişelendiğinde ise bozulmadan iki yıl raf ömrü vardır.
Türkiye’nin tarım, hayvancılık, madencilik alanlarında büyük bir seferberliğe ihtiyacı olduğuna inananlardanım. Önceki yazılarımda bor madeni, arıcılık, kenevir bitkisi, solucan gübresi gibi konulara değindim. Her biri, sanayisi kurulduğunda yan mamulleri ile birlikte Türkiye’yi kalkındıracak potansiyele sahiptir.
Yine Ali beyden öğreniyorum ki doğada kendiliğinden yetişen şifalı bitkiler yeterince değerlendirilse, ar-ge’si ile tesisleri, ihracat imkanları ile şimdiki toplam istihdamın (29 mil.) yüzde yirmisi oranında ülke genelinde 5-6 mil. yeni istihdam yaratacak güce sahiptir.
Gilaburu meyvesini de aynı kategoride değerlendirmek gerekir. Hem sağlık bulmak açısından hem de üreticilerine yeni iş imkanları sunmak bakımından. Şifalı meyvemiz, 1dönüm araziye dikilecek 250 fidan ( fidanı 7-10 tl arası) üç yıl içinde meyve vererek, alıcısı hazır pazarda bir ailenin geçimini fazla emek harcamadan fazlası ile sağlayacak fırsat sunuyor.
Ülkemizin insan ve doğal kaynaklarını verimli kullanmak dileğiyle…