“ Takke düştü, kel göründü”
Salgın gerçekten de birçok şeyin üzerindeki örtüyü kaldırdı. Onca anlı şanlı dünya kurumlarının içleri boş kof birer kurum oldukları görüldü. AB’den, NATO’ya, DSÖ’den Birleşmiş Milletlere gerektiğinde. yardım eden kuruluşlar olamayacakları çıktı ortaya. Çözülme başladı. ABD Dünya Sağlık Örgütünden çekildiğini açıkladı. Ne Avrupa Birliği ne NATO kuruluş amaçlarına göre hareket edebiliyor artık.
Uluslar arası alanda bir yer kapma, pay alma mücadelesi başladı. Dostluk müttefiklik bi kenara bırakıldı. Her ülke tabiri caizse canının derdine, refahını kurtarmanın peşine düştü. Müttefik sayılan ülkeler bile birbirleri arkasından iş çevirmeye başladı. NATO ülkeleri ayrı saflara düştü. Çıkar kavgası şiddetlendi. 20.yüzyıl dengeleri tersyüz oldu. Geçen yüzyıla damgasını vuran parametreler geçerliliğini tek tek yitiriyor…
Artık yeni bir dünya düzeni kurulacak. Bu iyice belli etti kendini. Fakat oluşacak bu yeni düzen hangi maliyet ve yıkım ile kurulacak? Hangi ülke nasıl bir yara alacak ve kendini yeniden nasıl konumlayacak? İşte orası tam net değil henüz.
Salgının insanlar üzerindeki olumsuz etkileri herkesçe malum. İnsanlar daha bencil, gergin ve saldırgan davranıyorlar. Devletler de tıpkı insanların davranış kalıplarını sergiliyor. Bugünkü durumu bir uzaman “ Yürüyen merdivende yumruk atmaya” benzetiyor. Batılı zengin devletlerin dünyaya verebilecekleri ikna edici sözleri kalmadı.
Bilgi artık ulaşılmaz ve sadece belli ülkelerin tekelinde değil. Devletler teknolojide, zenginlikte ve askeri güçte ulaşılmaz değiller. Büyük devletlerin Türkiye karşıtlığının altında, zenginliklerine ortak olma korkusu yatıyor. Kimileri Fransa, Mısır, Rusya, ABD gibi açıktan düşmanlık gösterirken, Almanya gibi ülkeler de aba altından sopa gösteriyor. Almanya’nın geçersiz bahanelerle, Türkiye’ye turist engeli bir bakıma örtülü ambargodur.
Türkiye’nin bölgesinde hem NATO’dan hem de AB’den bağımsız politikalar uygulaması birçok ülkenin uykularını kaçırdı. Libya’da Vatiyya üssüne yapılan saldırı, vekalet savaşını ülkeden ülkeye konvansiyonel bir savaşa bırakma riski taşıyor. Batılı ülkeler bu kez Mısır’ı ve BAE’ni üzerimize sürmeyi planlıyor.
Türkiye bu saatten sonra girdiği hiçbir ülkeden istediğini elde etmeden çıkmaz. Trump bir açıklamasında “ Bu Türkler öğle yemeğine gider gibi savaşıyorlar” demektedir. Terör belasını ülkemizin başına dert edenler, aslında istemeden Türkiye’ye iyilik yapmışlardır. Yıllar boyu gücümüzü emen terör, diğer taraftan askere inanılmaz bir savaş yeteneği kazandırdı. Bölgesinde şu an hiçbir ülkenin yapamayacağı tarzda- üç ülkede birden operasyon icra eden tek ülke konumuna yükseldi.
Ülkeler yeni dünya düzeninde, yeni konumlarını belirlemeye çalışıp-rakip ülkelerle mücadele pozisyonları alırken- diğer taraftan kendi iç dengeleriyle baş etmek durumunda. Sahada olan devletler arasında Çin, rakiplerine nazaran daha iyi bir konumda. Askeriyesi ve ekonomisi güçlü. ABD, eski gücünde olmasa bile hala dünyanın bir numarası. Başkanlık seçimlerine kadar(Kasım 2020) beklemede kalacak. Durumunu korumaya çalışacak. Almanya, hem ekonomik bakımdan hem de iç istikrar bakımından sorunsuz gibi görünse de askeri varlık olarak bir cüce ve ABD’ye bağımlı. Fransa sömürgeci, nükleer güç ama ekonomisi bozuk, sarı yelekliler baş ağrıtıyor. İtalya, İspanya salgında büyük şok yaşadı. Kendilerine gelmeleri zaman alır. İngiltere, Birlikten ayrıldı, finans merkezi, dünya gücü ama ABD ile alttan alta sürtüşme içinde- küreselcilerden yana her alanda ince politika güdüyor. Rusya, salgında petrol ve doğalgaz fiyatlarının inmesiyle, mali açıdan sıkıntıda. Ülke dışı operasyonları bilhassa Suriye para yutuyor. İran da Rusya’ya benzer konumda-ayrıca ambargo altında iniliyor. İsrail hep bildiğiniz gibi babasının himayesinde. Mısır, bitik durumda her tarafı sorun, darbeci hükümetinin halk desteği yok. Ama para ve yardım karşılığı Türkiye’ye karşı efeleniyor. Yunanistan hasta adam- ekonomisi sıfır, ağır borç yükü altında- AB’nin solunum cihazında yaşıyor. BAE parasına güveniyor. Liderleri tam bir Türkiye düşmanı. Ama Türkiye’nin gazabından ve iktidarını kaybetmekten ödü kopuyor.
Gelelim Türkiye’ye. Son senelerde ordu yerli imkanlarla dışa daha az bağımlı. Savaş deneyimi üst seviyede profesyonel birliklere sahip. (17 komando tugayı- 4 özel kuvvet tugayı) İstihbaratı her açıdan yenilendi tek merkezde toplandı ve dış operasyon yetkisine kavuştu. Ekonomi her türlü engellemelere rağmen( terör, savaş, darbe, finansal saldırı, salgın) ayakta ve salgın sonrası iyi toparlanma sinyali veriyor. Fakat yine de en kırılgan sektörü ekonomi oluşturuyor. Sermaye birikimi hala zayıf ve dış desteğe muhtaç. Ekonomiden sonra iç istikrar ve siyasi krizler diğer kırılganlıkları oluşturuyor.
En azından 2030 senesine kadar siyasi istikrarını koruması, yerli milli savunma projelerini tamamlaması ve ekonomisini tahkim etmesi lazım.