“ Yaşama hakkın, mücadele gücün kadardır” Oruç Reis
Dünyanın yönünü belirleyecek en önemli olaylardan biridir 3 Kasım ABD seçimleri. Bir arkadaşım; “Madem Amerikan seçimleri hemen dünyanın tüm ülkelerini etkiliyor, o halde bizlerin de oradaki seçimlerde oy kullanmamız gerekmez mi? diye esprili bir soru attı ortaya. Geçmiş tecrübeler ve günümüzde yaşananlar göstermiştir ki ABD başkanlarının tercihleri ülkemizi birçok açıdan etkilemektedir. Demokrat başkan adayı Biden’in açıklaması aslında malumun ilanından başka bir şey değildi.
Joe Biden skandal sözlerinde Erdoğan’ı, Türkiye’deki muhaliflerle yakın işbirliği içinde devirmek gerektiğinden söz etti. Biden insaflı çıktı(!) “Onu darbe ile değil seçimle göndereceğiz” dedi.
Emperyal güçlerin yeryüzündeki paylaşım savaşları hiç bitmiyor. Geçenlerde izlediğim ‘ Kanlı Elmas’ filmi bunu anlatan güzel bir örnektir. Afrika’daki değerli taşlara sahip olmak isteyen Batılı devletler, ülkeleri iç savaşlara, yokluğa sürüklüyor…Tabii ki emperyalist emeller Afrika kıtası ile sınırlı değil. Nerede yer altı yer üstü zenginlikleri var, orada istikrarsızlık, kan ve gözyaşı var.
Türkiye, onca mücadele sahasına şimdi bir de Mavi Vatan savunmasını ekledi. Kimileri ‘bizim doğal zenginliklerimiz yok ki saldırsınlar’ düşüncesi taşıyabilir. Türkiye’nin doğal zenginlikleri var hem de çok ama doğal zenginliğimiz olmasa bile Türkiye’nin doğal kaynaklara sahip ülkelere yakın durması dahi, kimi emperyalist ülkeler için başlı başına bir tehdit unsurudur.
Geçen yüzyılın başındaki birinci dünya savaşı bir paylaşım savaşıydı. Petrol zengini Osmanlı toprakları birer birer kaybedildi. O dönemler petrolün önemini kavrayamayanlar, üzerinden bir yarım yüzyıl geçtikten sonra, nasıl büyük bir zenginliği kaçırdıklarının farkına geç de olsa vardılar. Ancak petrolün tahtı sallanıyor. Petrol hem bitiyor hem de çevreye verdiği zararlardan dolayı, ülkeler başka arayışlara yöneldi. Elektrikli araçlar çok konuşulsa da bu sadece bir ara çözümdür. Çünkü elektrik üretmek zahmetli ve pahalıdır. Elektrik üretimi de çevreye zararlar vermektedir.
Geleceğin taşıt yakıtı çevre dostu bordur. Bor madeni, özellikle de kaliteli bor madeni Türkiye’de bolca bulunur. Türkiye, dünya bor madeni rezervinin 73’üne sahiptir. Bor madeni stratejik değerdedir ve sanayiden, temizlik ürünlerine yüzlerce ürün içinde kullanılan vazgeçilemez bir element türüdür. ABD’de sadece bor ile çalışan taşıt projeleri için alınan patent sayısı 700’e yakındır.
Bor madeninin önemini anlatan 1986 yılındaki Challenger uzay mekiği kazası ilginçtir. Şimdi bu facianın bizimle ne ilgisi var demeyin. Fırlatılışından dakikalar sonra patlayan mekikten parçalar, kilometrelerce alana yayıldı. Enkaz bulgularında Türk borundan yapılan bir kabinin parçalanmadığı görüldü. Kaliteli Türk boru direnç göstermişti. Konu ta başkan Reagan’a kadar gitti. Öyle ki dönemin Eti Bor maden işletmeleri müdürünün o günlerde görevinden alındığı söylenir. Muhtemeldir ki ABD’den kabul edilemez istekler gelmiştir.
Türkiye bor madenini büyük oranda işlemeden ihraç ediyor. Bor madeniyle işlenen ürünler yüksek katma değer yaratıyor ve ülkemiz bunları dışarıdan satın alıyor. Örneğin içinde bor kullanılan cep telefonları için milyarlarca dolar para ödeniyor. Ağırlıkla, işlenmeden satılan bor madeninden bir milyar dolar gelir elde ediyoruz. Ancak madeni işleyip ya da bor madeni ile üretilen ürünler geliştirip sattığınızda bu rakam 10-15 kat yükselecek demektir.
Mukavemet artırıcı, alev geciktirici etkileri yanında kanser önleyici, enerji taşıyıcı ve depolayıcı özellikleriyle 250’den fazla alanda kullanılan bor; geleceğin madenidir ve deposu da Anadolu’dur.
Türkiye’ye yönelik sıkıştırma çabalarını, bir de bu açıdan değerlendirmek gerekir.