“ Eğer toryumdan elektrik üretme imkanına kavuşursak, bu trilyonlarca varil petrole eşdeğer bir enerji kaynağı olacak” Prof. Engin Arık
Dünyanın bugünkü sıkıntılarının başında enerji sorunu vardır. Enerji yataklarını bulma, işletme ve onu güvenli biçimde arza sunma, nakletme uzmanlık, para ve güç gerektirir. İnsanlık yaşamak ve üretmek için enerjiye bağımlıdır. Gelişmişlik ve ekonomik büyüme enerji tüketimi ile alakalıdır. Enerji kullanımı ne kadar yüksek ise gelişmişlik göstergesi de o kadar yukarıda demektir.
Dünya haritasını önünüze koyduğunuzda kriz bölgelerinin ve savaşların çoğunlukla enerji kaynakları ve onun dağıtım yolları etrafında olduğu görülür. Güncel Doğu Akdeniz krizi doğrudan bununla alakalıdır. Ülkeler enerji kaynaklarına ulaşmak ve kontrol altında tutmak için büyük mücadeleler vermekteler. İran, Çin, ABD, Rusya, AB, Libya, Venezuela, Türkiye, İsrail ve Körfez ülkelerini içine alan bu yeni şekillenme ve ittifak oluşumları enerji paylaşım mücadelesinin sonucudur.
Fosil yakıtların çevreyi kirletmesi ve yakın gelecekte bitecek olması insanları temiz ve yenilenebilir enerji kaynakları arayışına itti. Güneş ve rüzgar bu kaynakların başını çekiyor. Ancak devasa güneş enerji paneli tarlalarının ‘ısı adaları’ oluşturduğundan, çevreye zararlı etkilerinin olduğu bilinmektedir. Ya da rüzgar panellerinin kuş sürülerinin geçişlerinde problem yarattığı gibi…En masum saydığımız enerji üretim modelleri dahi çevreye zarar verebilmektedir.
Nükleer enerji derseniz reaktör arızaları, radyasyon sızıntıları tehlikesiyle bildiğimiz sorunları barındırmaktadır. Başta AB ülkeleri, bazı devletler petrol türevlerinin kullanımından ve nükleer enerjiden kademe kademe çıkmayı hedefliyor. O bakımdan temiz ve çevreye en az zararlı enerji türleri ilgi görmektedir.
Türkiye halihazırda bir enerji üretim merkezi ya da kaynağı sahibi değildir. Ama yeni sondaj politikasıyla zengin doğalgaz ve petrol rezervleri bulma yolunda emin adımlarla ilerlemektedir. Bunun ilk sinyali Karadeniz sondaj sahasından gelmiştir ve devamı da muhtemelen vardır. Türkiye henüz bir enerji kaynağı ülkesi olamamıştır ama eşsiz coğrafi konumu nedeniyle bir enerji aktarım ve nakil hatları ülkesidir. Sadece bu özelliği bile ülkemizi stratejik ülke konumuna sokmaya yeterlidir. Türkiye’nin ve etrafında dönen onca gürültünün sebebini bir de bu açıdan değerlendirmek gerekir.
Türkiye geleceğin temiz enerji madenleri sayılan ve birçok sanayi mamullerine doğrudan veya yan ürün olarak katılan bor ve toryum madenlerinin, dünyadaki zengin rezervleri üzerinde bulunmaktadır. Bor konusunu daha önce bu köşede işlemiştim. Bugün son yıllarda geleceğin yakıtı olarak dillendirilen toryum elementine değinmek istiyorum.
Türkiye toryum rezervi bakımından dünyada ikinci sırada. Eskişehir ilimizdeki rezervin ülkemizin bin yıllık elektrik ihtiyacını karşılayabileceği söylenmektedir. Türkiye’nin enerji bağımsızlığı açısından konu çok önemli. Fosil yakıtların yakın zamanda tükeneceği bilgisi, toryum santrallerini ana enerji kaynağı olamaya yakın kılıyor. Bir ton toryum bir milyon ton petrolün ürettiği enerjiyi üretecek güce sahiptir. Bir diğer önemi de uranyuma göre düşük miktarda radyoaktif madde olmasıdır. Toryum santrallerinin çevreye zarar vermeden çalışacağı görüşü yaygındır.
Toryum elementi dendiğinde, tartışmalı ve sırrı hala çözülemeyen bir uçak kazasında ölen Prof. Engin Arık ve ekibi akla gelir. Engin Arık, Cern’de çalışmış dünyanın sayılı fizikçileri arasındaydı. Onun hayali Türkiye’de bir toryum santrali kurmaktı. Ekibi ile birlikte bu konu üzerinde yoğunlaşmış, birtakım girişimlerde bulunmuştu. Engin Arık tek toryum santrali ile Türkiye ve Ortadoğu’yu doyurmayı amaçlıyordu.
Şu an dünyada elektriğe büyük bağımlılık var ve bu giderek artacak. Öyle ki kısa zaman sonra, taşıtların çoğu elektrikli araçlara dönüşecek. Fakat elektriği ucuz ve bol üretmek sıkıntı yaratacak. Elektrik giderek daha pahalı hale gelecek. Toryum santralleri, sonsuz elektriği çok ucuza kullanıma sokma iddiası taşımaktadır.
Türkiye, her konuda kritik noktalarda çalışan, yeni teknolojiler üreten, araştıran bilim insanlarını çok iyi şekilde korumalı, onlara ülkede iyi çalışma fırsatları sunmalıdır. Aselsan mühendislerinin ve Engin Arık’ın başına gelenler, kesinlikle engellenmelidir.
Türkiye etrafında oluşan kıskacı, sahip olduğu doğal ve insan kaynakları açısından değerlendirip, ona göre pozisyon almalıdır.