‘Kapalı kapı yoktur yanlış anahtar vardır’     Türk Devletleri Teşkilatı Aksakalı Binali Yıldırım; ‘Rusya ve Çin TDT’nin doğal üyeleridir’ dedi. Rusya Dışişleri Bakanı Lavrov; ‘Biz de konseye katılabiliriz’ açıklamasında bulunmuştu. Türk Dili Konuşan Ülkeler İşbirliği Konseyi adını Türk Devletleri Teşkilatı olarak değiştirdi. Teşkilat; Türkiye Azerbaycan, Kazakistan, Özbekistan, Kırgızistan’dan oluşuyor. Macaristan ve Türkmenistan da gözlemci üyeler olarak yer alıyor. Avrasya coğrafyası yükselen değerdir. Atlantik bloku kan kaybederken, Asya’da sürekli yeni bir şeyler şekilleniyor. Bir Kuşak Bir Yol projesi gibi oluşumlarla, Avrasya coğrafyası gündemdeki yerini koruyor.   Tabii Atlantik ittifakı da hiç boş durmuyor. Türlü entrikalar ve gerginlik politikalarıyla Avrasya’daki oluşumları engelleme çabası taşıyor. Ukrayna, Kazakistan krizlerini bu bağlamda düşünmek gerekiyor. Türkiye iç siyasetindeki çekişmenin de ana konusunun Avrasya, Atlantik kapışması olduğunu düşünüyorum. Atlantik paktı panik havasında, Türkiye’de ısrarla bir hükümet değişikliğine gitmek istiyor. Böylelikle Türkiye’yi yeniden kendi eksenine sokmayı umuyor.    Türkiye, elbette kazan kazan ekseninde Batı’yla ilişkilerini koparmadan yürümelidir. Ancak ülkenin geleceği Avrasya’dadır. 70 yıllık Atlantik ilişkisinin Türkiye’yi getirdiği yer bellidir. Türkiye, Atlantik ittifakından bağımsız politikalar izlediği sürece gelişecektir. Bunun emareleri son beş yıldır iyice görülmektedir.   Batılı kuruluşlar Avrasya bölgesindeki projeleri akamete uğratmak için var güçleriyle çalışıyor. Bilhassa iş dünyasında, basın kuruluşlarında etkileri büyük. Soros vari açık toplum enstitüleri ile ülkelere etki yapmak istiyorlar. Batılı kuruluşlar doğrudan ‘ayaklanın’ demiyor. ‘Haksızlığa uğruyorsunuz, insan hakları ihlali’ diyor. İstikrarsız ülkeler, sağlıksız demokrasiler, tefeci Batı sisteminin işine geliyor. Batı finansmanı buna oynuyor. Ama ‘hedefim bu’ asla demiyor. ‘Hedefim senin ülkene demokrasi getirmek’ diyor.   İnternetin, Batılı sivil toplum örgütlerinin girdiği her ülke karışma potansiyeline sahiptir. Tabii ülkelerdeki yolsuzluk ve gelir adaletsizliği de buna çanak tutuyor. Zayıf düşen ülkeler, turuncu devrimlere hazır bekliyor. Ukrayna’da, Kazakistan’da, Gürcistan’da ve benzeri tüm ülkeler de olanlar bundan ibarettir. Ancak Rusya ve Çin gibi güçlü ülkeler Batılı örgütleri ve sosyal medya ağlarını ülkelerine sokmuyor.   ‘Coğrafya kaderdir’ sözünün yeryüzünde en çok uyduğu ülke Türkiye’dir. Adeta dünyanın merkezindedir, geçiş güzergahıdır Türkiye. Tüm ülkelerin gözü üzerindedir. Hiçbir ülke güçlü bir Türkiye istemez. Her ülke kendi çıkarlarını önceler. Türkiye tarihten günümüze Batı ile Doğu arasında bir denge politikası uygulamak istemiştir.   Türk Devletleri Teşkilatı ve benzeri kuruluşlar, Türkiye’nin geleceği açısından hayati öneme sahiptir. Türklerin uzun yıllar hayallerini süslediği bir açılımdır. Peki, böyle bir oluşumda Rusya yer almak ister mi?  Rusya’nın içi Türk’tür. Rusya, Türklerle iyi geçinmek durumundadır. Bir ittifakın içindeyken o ittifaktan daha güzel yararlanırsınız. Burada Nato örneğini vermekte yarar var. Evet, Türkiye birçok konuda Batı’dan umduğunu bulamadı geri kaldı ama Nato içinde bulunmasıyla bir taktım avantajlar elde ettiği de doğrudur. Türkiye, askeri ve ekonomik açıdan gerekli güce kavuşmadan Nato’dan çıkmamalıdır. Yoksa Nato’nun doğrudan hedefine konur.   Ruslarla işbirliği elzemdir. Rusya, Türk Devletleri Teşkilatı’na üye olmak ister. İçine girdiği bir oluşuma karşı durmaz. Eğer Rusya Teşkilata üye olmazsa, o durumda bir karşıtlık beklemek gerekir.   Türkiye’nin ufku, büyük imkanları vardır fakat mayınlı bir arazide yürümektedir. Potansiyeli olan Türkiye akılcı adımlarla istediğini alabilir ama sosyal adaleti sağlamak, geliri arttırmak ve içerideki siyasi kutuplaşmaya bir an evvel son vermek şartıyla…