‘Gidemediğin yer senin değildir’
‘Gidemediğin yer senin değildir’ sözü oldukça manidardır ve hemen tüm karayolları müdürlüklerinin duvarlarını süsler. Sözün hikayesi ve kime ait olduğu konusunda farklı görüşler varsa da özlü sözü; dönemin Sivas valisi Halil Rıfat paşanın, geçit vermez dağlara yol açma isteği için söylediği kuvvetle muhtemeldir. Atatürk’ün veya Kazım Karabekir paşanın demiryolu inşasının yavaş ilerlemesine sinirlenerek ‘gidemediğin yer senin değildir’ sözüyle yol yapımını hızlandırma amaçlı, karayollarına ağırlık verilmesini salık vermesi de özdeyiş hakkında başka bir söylentidir.
Ünlü söz elbette sadece yol yapımı anlamında ele alınamaz. Sözün çıktığı -1800’lü yılların sonu- dönemlerde bu, büyük oranda yol yapımıyla ilgiliyken, günümüzde yazı konumuz Antarktika da uzay veya herhangi başka bir yer de sözün, kapsama alanı içine girmektedir. ‘Gidemediğin, yararlanamadığın, faydasını görmediğin yer senin olamaz, senin değildir’ anlamındadır.
Antarktika güney yarımkürenin en güneyinde bulunan ve Güney Kutbu’nu içeren kıtadır. Üzerinde ülke bulunmayan tek kıtadır ve dünyanın en kurak yeridir. Buzullarla kaplıdır. Afrika kıtasının yarısı büyüklüğündedir. Yüzeyi ortalama 2 bin metre kalınlığında buz tabakasıyla kaplıdır. Peki bu kıtayı önemli kılan nedir? Türkiye neden orada olmak istemektedir?
Dünya nüfusu arttıkça doğal kaynaklara daha fazla ihtiyaç duyulmaktadır. Son dönemlerde değerli madenlerdeki fiyat artışları herkesçe malumdur. Gelişmiş ülkeler uzayda da el değmemiş tek kıta olan Antarktika’da da yer kapma arayışındadır. Buzulların erimeye başlamasıyla birlikte, Antarktika’da ortaya çıkacak elverişli alanlarda madencilik yapımı, petrol ve doğalgaz aramaları gündeme gelmektedir. Zira kıtada kobalt, bakır, altın, kurşun, manganez, nikel, titanyum, uranyum ve çinko gibi değerli madenlerin varlığı bilinmektedir.
Ülkeler ilk etapta kıtaya bilimsel araştırmalar için gittiklerini öne sürmekle beraber asıl amaç orada doğal kaynakları tespit etmek, çıkartmak ve sahiplenmektir. El değmemiş bakir bir kıta olduğundan ve dünya tatlı su kaynağının yüzde 90’nının orada bulunması, ekolojik kaygılar, endemik hayvan varlığı gibi nedenlerden ötürü, çevreci örgütlerin de dikkatleri bu değerli ve narin kıta üzerindedir.
Çevreci örgütler kıtanın el değmemiş haliyle kalmasından yanadır. Ancak kıtadaki ekonomik değerler birçok ülkenin iştahını kabartmaktadır. 1961 yılında 53 ülkenin imzaladığı Antarktika Antlaşmasına göre, kıta sadece bilimsel araştırmalara açık olacaktır. Askeri ve ticari- doğal kaynak çıkartma gibi- faaliyetler yasaklanmıştır. Fakat kıtanın ilanihaye bakir olarak kalabileceğine ihtimal verilmemektedir.
6. Ulusal Antartika Bilim Seferi kapsamında yola çıkan Türk ekibi beyaz kıtaya ayak bastı. Cumhurbaşkanlığı himayesinde, Sanayi ve Teknoloji Bakanlığı uhdesinde, TÜBİTAK Kutup Araştırmaları Enstitüsü koordinasyonunda, bilim seferine katılan ekip Antarktika’ya vardı. Ekipte; TÜBİTAK ‘a ilaveten Deniz Kuvvetleri Komutanlığı, Harita Genel Müdürlüğü, Meteoroloji Genel Müdürlüğü, Anadolu Ajansı, çeşitli araştırma enstitüleri ve üniversitelerden araştırmacılar bulunmaktadır.
Araştırma grubu, milli ekipmanlarla 30 gün boyunca arada kalacak ve çalışmalar gerçekleştirecek. Sefer için bilim insanları bir yıldır bu zorlu göreve hazırlık yaptılar. 29 kurumun paydaşı olduğu çalışmada, 20 bilim insanı 14 bilimsel proje gerçekleştirilecek. 15 bin km. uzakta yapılacak çalışmalar, ulusal ve uluslar arası literatüre de katkı verecek. Türkiye’nin uzak kıtada bayrak göstermesi, kıtanın geleceğinde söz sahibi olması anlamında gerekli bir girişimdir.