“Emek, gönülsüz olmaz”
Sadece gazeteciliğe değil, insana, doğaya, hayvanlara emek veren çifttir, Yusuf Çelik ve Şadiye Zeyneloğlu Çelik. Emeğin gönülsüz verilemediğinin canlı örnekleridir. İnandıkları davanın peşinden çıkar beklemeden yürüyen sevimli, dost canlısı gazeteciler Yusuf Çelik’i ‘Türkiye’nin Neferi’ başlığı altında, Şadiye Zeyneloğlu Çelik’i de ‘Adanmış Hayat’ yazılarında tanıtmaya çalışmıştım. Dileyenler inovatifhaber.com adresinden ilgili yazılara ulaşabilirler.
Yerel gazetecilerin sorunları çoktur. Maddi anlamdaki bilinen kronik sorunlarını bi kenara bırakırsak eğer, çünkü o alanda bir ilerlemenin olamayacağı çok açık ve nettir. Fakat sorunlar sadece onunla alakalı kalsa yine iyidir. Sosyal haklar bakımından veya ilgisizlikten de bi o kadar yakınabiliriz yerel gazetecilikte. Ya da benim çok üzerinde durduğum ‘düzeltmen’ eksikliğidir, yerel basında yokluğu hissedilen. Yazıların yayımlanmadan önce mutlaka başka bir ‘göz’ tarafından kontrol edilmesine çok önem veririm ama işte; bu bir imkan meselesidir.
Yusuf Çelik, Mersin yerel basınında haklı yer edinmiş bir duayendir. 42 yıllık Mersinlidir. O, ilk haberini daha 18 yaşında İstanbul’da 1974 yılında yapmıştır. Gazetecilikte yarım yüzyıllık tecrübe sahibidir. Onun gazeteciliği halkın gazeteciliğidir. Olaylara ve insanlara emek tarafından, sokak tarafından yaklaşır. Sevecen, hakkaniyetli, babacandır. Naif bir insandır. Parayı hiçbir zaman öncelememiştir. Sosyalisttir ama her görüşten, her düşünceden dostları, arkadaşları vardır.
Binlerce habere, söyleşiye, fotoğraflara imza atmıştır. Yusuf Çelik’in gazetecilik yaşamında onun en yakın yardımcısı, gizli kahramanı eşi Şadiye hanımdır. Şadiye hanım öyle çok göz önünde bulunmayı istemez. Yeteneklidir, duyarlıdır Yusuf beyin sürekli yanında onun en büyük destekçisidir. Yeri gelir şoförlük yapar, yeri gelir kameramanlık, ışıkçılık yapar. Yazıları gözden geçiren editördür çoğu vakit. Eşinin asistanı, yoldaşıdır…
Yusuf- Şadiye Çelik çiftinin önemli özelliklerinden bir tanesi de çeşitli toplantıları, konferans ve etkinlikleri organize etmeleridir. Bu sebeple yüzlerce etkinliğin altında imzaları vardır. Benim de zaman zaman fırsat buldukça katıldığım etkinliklerdir bunlar. Ağırlıkla sol- sosyalist cenahtan katılımcıların olduğu bu organizasyonlarda ilginçtir, her kesimden dinleyici, katılımcı görmek mümkündür. Bu geniş yelpazedeki katılımı ben, Çelik çiftinin insanlarla kurdukları hoşgörülü, menfaatsiz, samimiyet içeren ilişkilere bağlıyorum.
3 Temmuz 2022 günü yine böyle bir toplantıya önderlik ettiler. Davetli idim ama ne yazık ki il dışında bulunmam nedeniyle katılım sağlayamadım. O gün Mersin’e araştırmacı yazar, sendika uzmanı ve öğretim üyesi Yıldırım Koç geldi, okurlarıyla buluştu. Temmuzun sarı sıcağında okurları Koç’u yalnız bırakmadı. Yazar Koç, o gün çıkan son kitabı ‘Atatürk ve Sosyalizm’ hakkında bir sunum yaptı. Katılımcıların sorularını yanıtladı.
Yukarıda dediğim gibi o günde, her görüşten her kesimden insanları görmek mümkündü. Mersin iş dünyasından, medyacılara, dernek temsilcilerinden, siyasilere uzanan ilgili bir kitle. Öyle inanıyorum ki bunda, çıkan kitabın da etkisi mutlaka vardır. Çünkü değişik ve iddialı bir konuyu anlatmış yazarımız. Konu Atatürk ve Sosyalizm olunca pürdikkat kesilmiş insanlar.
Kitabı toplantı ertesinde temin ettim ve ilginç, değerli bulgulara ulaştım. Yazar, kitapta Atatürk’ün Türkiye’ye özgü bir sosyalizm uygulamaya koyduğunu iddia ediyor. Katılırsınız katılmazsınız ama fikir beyan etmeden önce oradaki görüşleri okumanız gerekir. Sermayedar sınıfın yeterince olmadığı, cılız bir işçi sınıfın varlığı ve toplumun büyük kesimini yoksul köylülerin oluşturduğu bir dönemde Atatürk, anti-emperyalist, milliyetçi devletin temellerini atmıştır. Temel üretim araçları devlet aracılığıyla toplumsal mülkiyete geçirilmiştir. Bu bir sosyalist model midir? İşte orası tartışmaya açıktır. Zaten sosyal bilimlerde ve hele tarihte en önemli şey, doğru değerlendirme ve doğru malzemeyi bulmaktır. Bunu herkes kendi kalıpları ve potansiyeli dahilinde yapmak durumundadır.