Bekir Zorba
Köşe Yazarı
Bekir Zorba
 

Bolluk Devrinin Sonu

“Doğrular değil, doğru sandıklarımız değişir”     Yıllar önceki bir yazımda- daha ortada pandemi, tedarik problemi, şimdiki krizler yokken- şu soruyu ortaya atmıştım; ‘siz market raflarında bulunan 50 bin çeşit ürünün sonsuza değin satışa sunulacağını mı düşünüyorsunuz?’ Bu sorunun üzerinden belki on yıl geçti ve ne yazık ki doğruluğu kanıtlandı. Krizler öncelikle fakir ekonomileri, insanları vurur. Ama bu kez farklı. Gelmekte olan herkesi vuracağa benzer. Durduk yere ve önlenebilecek bir kriz, Ukrayna’da savaşa dönüştü. ABD’nin kayığına binen Avrupalı refah ülkeleri, rahat ve bolluğa alışmış Avrupa ayağına sıktı.   Yaşanılanlar büyük değişim ve kargaşaya işaret ediyor. Yıllardır bolluk olarak görünen yolun sonuna geliniyor sanki. Ucuz, hiç bitmeyecek sanılan ürünlerin ham maddenin, toprağın, havanın, suyun sonuna yaklaşılıyor izlenimi doğuyor insanlarda…   Fransa cumhurbaşkanı Macron bunu teyit edercesine ‘ bolluk devrinin sona erdiği’ uyarısını yaptı. Benim eskiden beri dillendirdiğim bir savım vardır. O da bir dünya savaşının fitilinin Avrupa’dan ateşlenebileceği fikridir. Çünkü dünyanın iki büyük savaşı oradan çıkmıştır. Eğer yeni bir dünya savaşı çıkacaksa fitili yine Avrupa’da ateşlenecektir. Elbette kimse bir savaş hele hele topyekün bir savaş istemez. Fakat insan soyunun aptallıklarının, hırslarının sonu yoktur.   Savımı biraz daha açmak gerekirse; İkinci dünya savaşından bu yana dünyada savaşlar hep vardı. Savaşlar daha çok küçük fakir, üçüncü dünya ülkeleri diyebileceğimiz ülkelerde idi. Çoğu, büyük devletlerin vekalet savaşlarıydı. Güçlü devletler bundan etkilenmezken, üstüne üstlük bir de sattıkları silahlardan, istikrarsızlaştırdıkları ülkelerden para kazanıyordu, bolluk içinde yaşıyordu. Oysa Avrupa’ya sıçrayan bir savaş, dünyanın merkezinde refah ülkelerinde çıktığında bu, yüksek ihtimalle dünya savaşına dönüşme riskini barındıran savaştır.   Ekonomik göstergelerin kötüye gitmesi, kuraklık, enerji darlığı vb gibi durumlar, ülkelerde otoriter rejimlerin iktidar olmasına yol açar. Otoriter rejimler savaşlara daha kolay girişirler. Zira kamuoyu baskısı dizginlenmiştir. Hukuk, demokrasi talepleri, sokak hareketleri denetim altındadır. Bu gibi ortamlarda hükümetler kolay kararlar alır ve halkı ister istemez peşinden sürükler. Çünkü geniş halk kitleleri durduk yere savaş istemez.   Son dönemlerde Avrupa’da otoriterlik yanlısı partiler yükseliştedir. Liberal, sol, sosyal demokrat partiler zemin kaybetmektedir. Bunu ekonomideki kötüye gidişe bağlamak gerekir genellikle ama iklim değişikliği ve göçmenler meselesi de hatırı sayılır etkiler bırakmaktadır. Misal, bu sene Avrupa rekor sıcaklıklarla karşılaştı. İklim dengesizliği daha az üretim ve artan maliyet demektir. Ayrıca Rusya’dan alınan enerjinin kısıtlanması her açıdan ekstra sorunlara gebedir.   Kriz ortamları ve otoriterleşme savunma sanayi harcamalarının artması anlamına da gelir. Avrupa ülkeleri yıllar boyu refah içinde yaşadı bunun bir nedeni de savunma harcamalarına ayrılan paraların azlığı idi. Savunma giderlerine ayrılacak paralar halka refah olarak yansıyordu çünkü. Nato genel sekreteri Stoltenberg; ‘daha tehlikeli bir dünyada yaşandığı için Nato ülkelerinin savunma harcamalarına daha fazla yatırım yapması’ gerektiğinden söz etti.   Birçok ülkede sokaklar hareketleniyor, grevler, boykotlar artıyor. Bu memnuniyetsizlik belirtileri liberal ve hoş görülü rejimlerin sonunu getirecek potansiyeller taşıyor. Bolluk döneminin sonu, bolluğa pek alışık olmayan milletleri fazla etkilemez ama afyon gibi bağımlılık yapmış ülkeleri çok etkiler. Refah toplumları hormonlu inekler misali, aslında hiç gerekmeyen tüketim ürünlerine alıştırılmış, bağımlı toplumlar yaratılmıştır. Bağımlı toplumlar elinden oyuncağı alınmış çocuklar gibi mutsuz ve depresif olacaktır. Bu, daha fazla şiddet ve saldırganlık anlamına gelmektedir.   Bolluğun sonu ve olası etkileri israfa ve doyumsuzluğa alışmış toplumları cezalandıracaktır ama onları ıslah eder mi? İşte bu konuda hiç emin değilim.         
Ekleme Tarihi: 05 Eylül 2022 - Pazartesi

Bolluk Devrinin Sonu

“Doğrular değil, doğru sandıklarımız değişir”

 

  Yıllar önceki bir yazımda- daha ortada pandemi, tedarik problemi, şimdiki krizler yokken- şu soruyu ortaya atmıştım; ‘siz market raflarında bulunan 50 bin çeşit ürünün sonsuza değin satışa sunulacağını mı düşünüyorsunuz?’ Bu sorunun üzerinden belki on yıl geçti ve ne yazık ki doğruluğu kanıtlandı. Krizler öncelikle fakir ekonomileri, insanları vurur. Ama bu kez farklı. Gelmekte olan herkesi vuracağa benzer. Durduk yere ve önlenebilecek bir kriz, Ukrayna’da savaşa dönüştü. ABD’nin kayığına binen Avrupalı refah ülkeleri, rahat ve bolluğa alışmış Avrupa ayağına sıktı.

  Yaşanılanlar büyük değişim ve kargaşaya işaret ediyor. Yıllardır bolluk olarak görünen yolun sonuna geliniyor sanki. Ucuz, hiç bitmeyecek sanılan ürünlerin ham maddenin, toprağın, havanın, suyun sonuna yaklaşılıyor izlenimi doğuyor insanlarda…

  Fransa cumhurbaşkanı Macron bunu teyit edercesine ‘ bolluk devrinin sona erdiği’ uyarısını yaptı. Benim eskiden beri dillendirdiğim bir savım vardır. O da bir dünya savaşının fitilinin Avrupa’dan ateşlenebileceği fikridir. Çünkü dünyanın iki büyük savaşı oradan çıkmıştır. Eğer yeni bir dünya savaşı çıkacaksa fitili yine Avrupa’da ateşlenecektir. Elbette kimse bir savaş hele hele topyekün bir savaş istemez. Fakat insan soyunun aptallıklarının, hırslarının sonu yoktur.

  Savımı biraz daha açmak gerekirse; İkinci dünya savaşından bu yana dünyada savaşlar hep vardı. Savaşlar daha çok küçük fakir, üçüncü dünya ülkeleri diyebileceğimiz ülkelerde idi. Çoğu, büyük devletlerin vekalet savaşlarıydı. Güçlü devletler bundan etkilenmezken, üstüne üstlük bir de sattıkları silahlardan, istikrarsızlaştırdıkları ülkelerden para kazanıyordu, bolluk içinde yaşıyordu. Oysa Avrupa’ya sıçrayan bir savaş, dünyanın merkezinde refah ülkelerinde çıktığında bu, yüksek ihtimalle dünya savaşına dönüşme riskini barındıran savaştır.

  Ekonomik göstergelerin kötüye gitmesi, kuraklık, enerji darlığı vb gibi durumlar, ülkelerde otoriter rejimlerin iktidar olmasına yol açar. Otoriter rejimler savaşlara daha kolay girişirler. Zira kamuoyu baskısı dizginlenmiştir. Hukuk, demokrasi talepleri, sokak hareketleri denetim altındadır. Bu gibi ortamlarda hükümetler kolay kararlar alır ve halkı ister istemez peşinden sürükler. Çünkü geniş halk kitleleri durduk yere savaş istemez.

  Son dönemlerde Avrupa’da otoriterlik yanlısı partiler yükseliştedir. Liberal, sol, sosyal demokrat partiler zemin kaybetmektedir. Bunu ekonomideki kötüye gidişe bağlamak gerekir genellikle ama iklim değişikliği ve göçmenler meselesi de hatırı sayılır etkiler bırakmaktadır. Misal, bu sene Avrupa rekor sıcaklıklarla karşılaştı. İklim dengesizliği daha az üretim ve artan maliyet demektir. Ayrıca Rusya’dan alınan enerjinin kısıtlanması her açıdan ekstra sorunlara gebedir.

  Kriz ortamları ve otoriterleşme savunma sanayi harcamalarının artması anlamına da gelir. Avrupa ülkeleri yıllar boyu refah içinde yaşadı bunun bir nedeni de savunma harcamalarına ayrılan paraların azlığı idi. Savunma giderlerine ayrılacak paralar halka refah olarak yansıyordu çünkü. Nato genel sekreteri Stoltenberg; ‘daha tehlikeli bir dünyada yaşandığı için Nato ülkelerinin savunma harcamalarına daha fazla yatırım yapması’ gerektiğinden söz etti.

  Birçok ülkede sokaklar hareketleniyor, grevler, boykotlar artıyor. Bu memnuniyetsizlik belirtileri liberal ve hoş görülü rejimlerin sonunu getirecek potansiyeller taşıyor. Bolluk döneminin sonu, bolluğa pek alışık olmayan milletleri fazla etkilemez ama afyon gibi bağımlılık yapmış ülkeleri çok etkiler. Refah toplumları hormonlu inekler misali, aslında hiç gerekmeyen tüketim ürünlerine alıştırılmış, bağımlı toplumlar yaratılmıştır. Bağımlı toplumlar elinden oyuncağı alınmış çocuklar gibi mutsuz ve depresif olacaktır. Bu, daha fazla şiddet ve saldırganlık anlamına gelmektedir.

  Bolluğun sonu ve olası etkileri israfa ve doyumsuzluğa alışmış toplumları cezalandıracaktır ama onları ıslah eder mi? İşte bu konuda hiç emin değilim.  

      

Yazıya ifade bırak !
Okuyucu Yorumları (0)

Yorumunuz başarıyla alındı, inceleme ardından en kısa sürede yayına alınacaktır.

Yorum yazarak Topluluk Kuralları’nı kabul etmiş bulunuyor ve inovatifhaber.com sitesine yaptığınız yorumunuzla ilgili doğrudan veya dolaylı tüm sorumluluğu tek başınıza üstleniyorsunuz. Yazılan tüm yorumlardan site yönetimi hiçbir şekilde sorumlu tutulamaz.
Sitemizden en iyi şekilde faydalanabilmeniz için çerezler kullanılmaktadır, sitemizi kullanarak çerezleri kabul etmiş saylırsınız.