" Demiri demirle dövdüler; biri sıcak biri soğuktu.
İnsanı insanla kırdılar; biri aç biri toktu."
Nasıl ki kolektif bilinç var ise kolektif suç da vardır. Kolektif bilinç toplumların devamlılığı için gereklidir. Ortak duygu ve kabuller etrafında birleşilir. İnsanlar birçok şeyi ortaklaşa yapar. Yapılanlar kimi zaman insanlık yararına iken, zaman zaman da ortaklaşa yapılan kötülüklerdir.
Kolektif suç dendiginde akla ilk Nazi Almanya'sı gelir. Zira yakın tarihte geçmiştir ve bellekkere iyice kazınmıştır. Şu tesadüfe bakınız ki aradan bir asır geçmeden aynı suçu bu kez İsrail işliyor. Oysa ders almış olmaları gerekirdi.
Günümüzde toplumlar huzursuzdur. Dünyanın herhangi bir yerinde yaşanan kötülüklerden, savaşlardan rahatsızdırlar. Sokak gösterileri, protestolar artarak sürmektedir..
Evrendeki tüm varlıklar birbirini etkiler ve birbirlerinden bir şekilde haberdar olurlar. Bu etkileşimi -kuantum dolanıklığı- kanıtlayan üç fizikçi Nobel ödülü aldı. O hâlde bizim yeryüzünde gelişen herhangi bir olaydan, duymasak görmesek dâhi etkilenmememiz düşünülemez.
İnsanlardaki artan huzursuzluk ve mutsuzluğun kaynağını biraz da buralarda aramak gerekir. Kolektif şuur, kolektif suç derken, işte bu da kolektif bilinçaltıdır. Ortadaki kötülükler evrene o denli yayılır ki doğrudan bilgi sahibi olmayanları da etkisinde bırakır.
Haberdar olan kınayanlar, protesto edenler daha yoğun mutsuzluk, huzursuzluk içindedir. Kim ne derse desin veya neye inanırsa inansın insanlık ailesi bir bütündür. Ortak değerlere, dertlere, sevinçlere sahiptir.
Değer verdiğim ilahiyatçı Ahmet Işıklar'ın şu veciz tespitini önemli buldum. Diyor ki: " Dinin özünde sadece iki mezhep vardır: Yezidilik ve Hüseynilik. Daha köküne inersen, Kabililik ve Habililik sen bu ikisinden birisin."
İşte dünya insanlığının temelinde yatan ana olgu budur. Çok fazla dallanıp budaklanmak gereksizdir. Ya zulümden yanasındır ya da masumlardan.
"İnsan sustuklarından da sorumludur" toplum üyeleri kötülüğe dahil olmasalar bile, diğer üyelerin sergilediği bir eylem ve davranışın sorumluluğunu taşırlar. Bu bakımdan hepimiz suçlu sayılırız.
Medyada görüyoruz. Batı ülkelerinde kılık -kıyafet bakımından uygunsuz bulduğumuz veya dini inanışı bize ters gelen binlerce insan, Filistin konusunda etkin eylemler ortaya koyuyor, şiddet görmeyi hatta gözaltına alınmayı dert etmiyorlar.
Küçülen dünyada kafaları kuma gömmek ne derece doğru? Hiç kimse güvende değildir. Kötülükler; doğrudan olmasa bile mutsuzluk, huzursuzluk, hastalık, şiddet, pahalılık, kıtlık, çevre felaketi ambalajında gelir seni bulur.
Önemli olan bunun farkına varıp, ona göre bir duruş sergilemek, yaşam sürmektir.