"Ulaşım medeniyettir"
Girişteki özlü söz 'yol medeniyettir' şeklinde de söylenir. Fakat modern zamanlarda yoğun kentleşmeyle beraber 'toplu taşıma medeniyettir' sözü öne çıkmaya başladı.
Dikkat ederseniz başlıkta 'Mersinde trafik çilesi' dedik. Burada ilk olarak şehiriçi ulaşım çilesi çağrışım yapar. Zira trafik daha çok şehiriçleri için kullanılır. 'Mersin'de ulaşım çilesi' dense idi, bundan daha çok şehirlerarası ulaşım problemi algılanırdı. Trafik kelimesi Türkçe bir sözcük değil. Bunu anlamanın en kolay yollarından bir tanesi, iki sessiz harfin Türkçe'de yan yana gelmeyeceğidir. Trafiğin Türkçe karşılığı 'gidişgeliştir' ama hiç kullanılmaz.
Başlığı trafik çilesi diye attık ve şehiriçi gidişgelişlere dikkat çekmek istedik. Ancak Mersin'de artık şehirlerarası trafik de sıkıntıdır. Mersin -Tarsus, Mersin -Adana, Mersin-Silifke yolculukları çileye dönüşmüş durumdadır.
Bir arkadaşımız Davultepe -Çarşı arasında (GMK üzerinde) 52 adet trafik lambası saymış. 15 km'lik yol 50 dakika. Mersin trafiğinde en sıkışık güzergah, Liman- Mezitli hattıdır ki bu hat üzerinde yıllarca raylı sistem konuşulur. Ama sadece konuşulur...
Türkiye'nin ilk yedi büyükşehri arasındaki Mersin'de raylı taşıma sistemi bulunmamaktadır. Bu ayıp herkese yeter. Daha önceki yazılarımda da sık sık vurguladım. Bir yerleşim yerinin kent statüsünde sayılabilmesi için, raylı toplu taşıma sistemlerine sahip olması gerekir. Çağdaş toplu taşıma sistemlerinden mahrum bir şehir nasıl kent statüsünde sayılacaktır?
Özellikle 6 Şubat deprem felaketinden sonra, Mersin'e bir haller oldu. Son iki-üç yıldır trafik çilesiyle iyice müşerref olduk. Mersin trafigine çıktığımda 33 plaka kadar diğer illerin plakalarına da rastlıyorum. 34 plaka başta geliyor ki bunların birçoğu mümessil arabasıdır. Sonra sırasıyla 01 plaka, 31,27,06,02 plakalar görmekteyim. Bilhassa 31 Hatay plakalar deprem sonrası Mersin'de olağanüstü sayıda çoğaldı.
Mersin önceleri ağırlıkla Doğu, Güneydoğu'dan iç göçle tanıştı. Ardından Suriyeliler, Ruslar, Ukraynalılar geldi. Depremzedeler de yakın coğrafya diye burayı tercih ettiler. Mutedil iklim koşulları, uygun sebze meyve fiyatları ve önceki yılların ucuz konutları, burayı bir çekim merkezî haline soktu.
Fakat Mersin'e yerleşenler kadar altyapıya, yola, sosyal konutlara, toplu taşımaya yatırım yapılmadı. Sonuçta tıkalı trafikle, fırlayan konut ve kira fiyatlarıyla karşılaştık. Türkiye'nin en pahalı suyunu içiyoruz Mersin'de. Bilhassa hafta sonları Adnan Menderes bulvarı üzerinde sağlı -sollu park yeri bulmak imkansızdır. Taşıtlar Marina, Forum civarında, Çarşı, Pozcu, Mezitli yönünde zor ilerliyor. İki yıl öncesinde çok tanımadığımız sorunlardı bunlar.
Batı-Dogu hattı GMK bulvarı dolmuşlar, özel halk otobüsleri, servisler ve belediye otobüsleri tarafından adeta işgal edilmiş durumdadır. Sağ şeritler bu uzun araçlar tarafından duvar õrülmüşcesine boydan boya tutulmuş vaziyettedir. Mesai saatleri yoğunluğu Mersin'de kâbuse dönüşmüştür.
Özel otomobilleri çok lükstúr Mersin'in. Neredeyse eski araba yok denecek kadar azdır. Lüks arabalar kadın sürücüler tarafından yoğunlukla kullanılıyor. Onların çekingen sürüş tarzları ayrı bir sorundur. Otomobillerin içinde genellikle tek kişi bulunuyor. Tek kişilik otomobil kullanımı trafiğe çıkan araç sayısını arttırıyor.
Trafikte çözüm; yeni yollar açmak değil ki yeni yollar yeni taşıtlar demektir. Onun yerine toplu taşımaya ağırlık vermektir. Toplu taşıma derken de dolmuş sistemini demiyoruz elbette.
Bugünkü hâliyle Mersin'de şehiriçi ve şehirlerarası ulaşım çileye dönüşmüştür ve yakın gelecekte de herhangi bir çözüm görünmemektedir.