Yaşlı adam yaya geçidinde ezilmekten son anda kurtuldu. Hızla ilerleyen otomobilin ardından yüksek sesle bağırdı. Bu kafayla Avrupa Birliğine zor girersiniz zorr.. Anlaşılan ulaşılması istenen muasır medeniyet; yaşlı adamın zihninde Avrupada bir yerlerde bulunuyordu. Elli iki yıldır girmeyi beklediğimiz Avrupa, elini biraz çabuk tutsaydı eğer, ezilme tehlikesi çoktan tarihe karışmış olacaktı; sadece ezilme tehlikesi mi daha birçok sorunumuz bitip gidecekti(!)
Kim bizleri kaliteli yaşam standartından mahrum bırakıyorsa büyük günah işlemiş sayılır. Uzun yıllar, yaşlı adam gibi birçok yurttaşımız kurtuluş reçetesini ABde aradı. Birliğe katılmayı cennete girmek ayarında bir şey zannetti. Her sorunun çözüldüğü, insanların refaha ve huzura kavuştuğu bir ortam Elbette bunda Avrupada yaşayan Türklerin, anavatanda estirdiklerinin ve kazanımlarının da payı vardı. Evladını bir Alamancı ile evlendirmek ya da kapağı bir biçimde oraya atmak önemliydi.
Gel gör ki köprünün altından çok sular aktı. O ilk on beş üyeli müreffeh AB; duvarların çökmesi, genişleme ve para birliğine geçişle birlikte büyük yaralar aldı. Fakir doğu Avrupalı akrabalar, Birliğin parıltısını söndürdü, kasalarını boşalttı. Art arda yaşanan krizler, işsizlik, mülteci akınları, yabancı aleyhtarlığını körükledi, ırkçı partileri yükselişe geçirdi.
Yeni AB ilerleme raporu; Türkiye için ciddi gerilemelere dikkat çekti. Bakan Çelik; raporu yararlanamayacağımız bir belge saydı. 2011den bu yana, özellikle Suriye savaşı ile devam eden süreç; Türkiye ile ipleri kopma noktasına getirdi. Şimdilerde her iki yakada da sert mesajlar, restleşmeler birbirini kovalıyor. Elli iki yıldır kapıda bekletilen Türkiye; ABnin samimiyetini ciddi biçimde tartışmaya açıyor ve daha fazla beklemeye istekli görünmüyor. Öte yandan Birlik de bizi, gerekli reformları yapmamakla suçlayıp ayak sürüyor. Oysa daha önce kabul ettikleri üyeler de tamı tamına gerekli normları tutturamamışlardı. Bu bakımdan Türkiyeye karşı yaygın bir önyargı söz konusu.
Türkiye çalkantılı süreçlerden geçiyor. Adeta türbülansa girmiş uçak gibi sağa-sola savruluyor. Soğuksavaş döneminin müttefiklik anlayışları sarsılıyor. Avrupa ülkeleri, buna ABD dahil içe kapanma sinyalleri veriyor. Muhafazakar hükümetler iktidara geliyor. AB sürekli güç kaybediyor İngilterenin Birlikten ayrılması itibar kaybına yol açtı ve bu süreç hızlanarak devam edecek
Trumpın seçilmesi, Avrupadaki sağ partilerin yükseliş trendine denk düşüyor. Yabancı, Müslüman karşıtlığıyla, artan işsizlikle taçlanan politikalar; bir anlamda da herkes kendi başının çaresine baksın, herkes kendi göbeğini kendi kessin politikalarıdır Dünya bu haliyle 1918- 1933 arası yaşanan gerilimli dönemi andırıyor.
Ama insan bu, hiç boş durmuyor Sürekli bunalımlardan çıkış- kaçış planları yapıyor. İnsanlık belki de tekerleğin bulunuşundan beri en büyük hamlesine hazırlanıyor. Tekgezegenli, bol krizli bir medeniyetten, çokgezegenli bir uygarlığa dönüşmek istiyor. 0n yedi yıl sonra Marsa ilk insanlı yolculukla, orada bir koloni oluşturma planları, heyecan yaratıyor. Marsı tamamen kolonileştirmek için bir milyon insan sayısına ulaşmak gerekiyor bu hedef; eğer işler yolunda giderse kırk ile yüz yıl arasında gerçekleşmiş olacak. Dünyadaki bunalımlı dönem, Mars projesine hız kazandırmaya yarıyor. Kim bilir? Elli iki yıldır ABye giremeyen Türkiye, bakarsınız bir elli iki yıla daha gerek kalmadan Marsa girer(!)
Geri sayım başladı. Hedef; 2033 istikamet; kızıl gezegen Mars. Tahta bavulları unutmayınız lütfen!