Yarası olmayan bir insan asla edebiyatçı olamaz.
Mersinli Öykü Yazarı 27 Nisan Çarşamba Günü, Çağdaş Yaşamı Destekleme Derneğinde işte böyle tanıtıldı, Mehmet Ali Elçin. Yılların öğretmeni, okul idareciliği yapmış bir insan, diğer tüm ünvanlarından arınarak, böyle anılmak istiyor. Öykü yazarlığı onun için çok önemli. Öğrencilik yıllarından başlayarak tüm klasikleri, belli- başlı edebiyat eserlerini okumuş ve öykücülükte karar kılmış, Elçin hoca.
Elçin; genç yaşta öğretmen oldu. Yedi yıl köy öğretmenliği yaptı. Köy öğretmenliği yapanları önemserim. İlkokulu köyde okudum. Köy okulundaki yoksunlukları yaşamış biriyim. Nöbetçi olduğum günler evden odun taşıyarak, sınıf sobasını yakarak, fasulye kurusuyla yazı yazarak nice zorlu günler geçirdik Köy öğretmeni halkını tanır, hayatın sadece yazılanlardan ibaret olmadığını bilir. İlk atandığında hayatın şamarı ile tanışma zamanıdır. Genç teğmenlerin yaşadıkları şokları, onlar da yaşar. Fazıl Hüsnü Dağlarcanın Kızılırmak şiirindeki çelişkileri birebir deneyimlemişlerdir, çünkü. O nedenle köy öğretmenlerinin yeri ayrıdır yanımda. Elçinin öykülerinde, köy yaşantılarından hayli izler bulmak mümkündür.
Elçini tanıyanlar, yazılarını, şiirlerini okuyanlar iyi bilir. Merak ögesine, eleştirel acıklıgüldürü yapısına sıkı sıkaya bağlıdır, o. Dost sohbetlerinin aranılan simasıdır. Kıvrak zekalıdır. Keskin analizler sahibidir. Lafını esirgemez. Taşı gediğine hemen koyanlardandır. Kendi deyimiyle; hayatı mücadeleler ile geçmiştir. Sürgünler yemiştir ama doğru bildiğinden asla şaşmamıştır. Sürgünlerim benim onurumdur diyecek kadar da kararlıdır.
Elli hikaye, bir roman, onlarca şiir yazmıştır. Yazıları, şiirleri ulusal dergilerde yayımlanmıştır. Aldığı üç ödülden bir tanesi, Türkiye ikinciliğidir. Elçin kendini her ne kadar şair olarak tanımlamasa da birçok şairden daha güzel şiirlere imza atmıştır. Henüz şiirlerini bir kitapta toplamaya hazır hissetmez. Fakat bu onun tevazusundan kaynaklanmaktadır diye düşünürüm ben.
Mehmet Ali Elçin bir edebiyat dostudur. Edebiyat hayatının büyük bölümünü kapsar. Toplumcudur o. Eflatunun Edebiyat toplumun aynasıdır sözü onu derinden etkilemiştir ve o da zaten topluma ayna olmaya çoktan amadedir. Öyküleri bunu yeterince yansıtır. 77 metrelik evde tek maaşla, iki çocuk okutmuştur. Zihinsel yetersiz bir çocuğa babalık yapmak zorluğu, zorundalığı onu derinden etkilemiş, böylece yine kendi deyimiyle edebiyatta bir teselli, bir dayanak bulmuştur. Zihinsel yetersiz çocuğuyla yaşadıklarını anlattığı mektup formatındaki yazısı Mektup bana göre bu alanda, bir hüzünlü başyapıttır. Ve benim Elçin ile tanışmama vesile olmuştur.
2007 yılında Mersin Yazarlar Derneğinde başlayan dostluğumuz, sıkı biçimde devam etmektedir Mehmet Ali hoca, yazın alanında oldukça yeteneklidir. İmla kurallarına, Dil Derneği uygulamalarına bağlı kalmayı önemser. Kendisinden çok şey öğrendiğimi söylemem gerekir. Benim için yazın konusunda danışılanların başında gelir.
Elçin; Çağdaş Yaşamı Destekleme Derneğinin etkinliklerini takip eder. Derneğin Edebiyat Söyleşileri günlerinin ikinci kez konuğuydu. Söyleşisi samimi bir ortamda takip edildi. Nazımdan, Bedri Rahmiden, Fazıl Hüsnü Dağlarcadan, Nafiz Çamlıbelden Yedi Ulu Ozandan güzel örnekler sundu bizlere. Ee tabii konu edebiyat olunca ve güldürü de hocanın vazgeçilmezleri arasında sayılınca, Neyzen Tevfikten şu kısa anlatısız da olmazdı hani:
Bir toplantıda ünlü Neyzenin kafası her zamanki gibi hoştur ve pantolonunun düğmelerini iliklemeyi unutmuştur. Oradaki bir hanım utana- sıkıla Neyzene yaklaşır ve kulağına Efendim edep yeriniz açık kalmış der. Bu tespit Neyzenin beğenisini kazanır. Hemen ellerini yukarıya açar ve şöyle der: Yarabbim çok şükür, bende de edep olduğunun nihayet farkına vardılar.
Ne edebiyatsız ne de edepsiz kalın