Bu yazıyı; Eskişehirspor teknik direktörü Ertuğrul Sağlam ve Karabükspor teknik direktörü Tolunay Kafkasın basın açıklamalarını dinledikten sonra yazma kararı aldım. İki başarılı spor adamının, Türk futbolu ile ilgili yaptıkları açıklamalar; iç karartıcı, umut kırıcı açıklamalardı. Genç ve yetenekli spor adamlarımızın küstürülmesi, bıktırılması Türk futbolunun geleceği açısından olumsuz etkiler bırakır Açıklamaların yetkili ve etkili insanları; geç kalınmadan harekete geçirmesi adeta silkelemesi lazım.
Futbol her şeydir. Bütün zamanların en gözde sporudur. Futbolun büyülü yanlarından birisi de herkesin anlayabileceği, çok kolay bir oyun olmasıdır. Futbolun düşük maliyetli oluşu; her yerde her koşulda oynanabilme özelliği, onun yoksullarca da rahatça oynanabilmesini sağlar. Futbol daha çok yoksulların, dolayısıyla kitlelerin oyunudur. Kitlelerin olduğu yere siyaset de ticaret de ilgisiz kalamaz. Hemen her şeyle alakalıdır futbol. Spor dallarının arasında; en fazla ilgi çeken, seyirci ve takipçisi olan bir branştır.
Siyasetle, ticaretle, medyayla, bilgiyle, tasarımla, teknolojiyle, magazinle, toplum psikolojisiyle, şans oyunlarıyla; kısaca parayla, güçle iç içedir. Onun içindir ki; en zengin, en ünlü kişiler hep futbolla bir aradadır. Futbol üzerinden kitleleri kontrol etmek, yönlendirmek kolaydır. Bu durumda, milyonlarca taraftarı, milyarlarca bütçesi olan kulüpler, elbette siyasetçilerin, iş dünyasının yakın takibindedir.
Türkiyede siyaset ile bu kadar benzeşen, etkileşim halinde olan başka sektör yoktur sanırım. Kulüp başkanları, teknik adamlar hatta futbolcular, spor adamlığı kimliğinden uzak fakat siyasetçi kimliğine daha yakın duruyorlar. Sanki sporcudan çok siyasetçi gibi konuşuyorlar. Tehditler, hakaretler havada uçuşuyor. Beyanatlar içinde biraz da spor olsa centilmenlik, güzellik olsa ne iyi olur. Üzüm üzüme bakar misali çoğu aynı yoldan gidiyor, aynı telden çalıyor. Sonra bizdeki kadar hakemlerle uğraşılan, başka bir lig biliyor musunuz?
Futbol evrenseldir. Etkinliği ve tanınırlığı dünya çapındadır. Futbol her milletten insanla aynı dili konuşur. Futbolun dili, enerjisi, heyecanı, estetikliği ortaktır. Aracıya, tercümana gerek kalmaz. Futbol bir sektördür aynı zamanda. Futbolcuların, teknik adamların, kulüp yöneticilerinin ilahlaştırıldığı, model alındığı, popülaritenin, karizmanın tavan yaptığı; üzerine bahislerin oynandığı, milyarların uçuştuğu; futbolun dünya etrafında değil de; dünyanın futbol etrafında döndüğü bir dönemi yaşıyoruz.
Hayatımda hiç futbol oynamadım dersem yanlış olmaz. Çocukluğumda bir iki denemenin verdiği hayal kırıklığı beni futbol oynamaktan uzak tuttu. Ama iyi bir izleyici olarak görebilirim kendimi. Fakat uluslar arası arenadaki başarısızlıklar maç izleme tutkumu törpüledi. Benim için Galatasarayın UEFA kupasını aldığı yıllar heyecanın ve başarının doruk yaptığı yıllardı ama ne yazık ki; devamı gelmedi.
Futbolun sadece sahada olanıyla değil, onun etkilediği diğer alanlarla da ilgiliyimdir. Hayatın birçok alanını etkileyen futbolun; beni etkilememesi zaten mümkün değil. Şiddetin ve şike iddialarının; önüne geçilememesi de ayrı bir çelişki olarak önümüzde duruyor. Türkiye futbolunun geleceği bu iki hayati meselenin çözümü ile yakından ilgilidir.
Mersinli olarak MİYe kayıtsız kalınabilir mi? Daha şimdiden MİYin kent hayatına kattığı dinamizm yadsınamaz. MİY üst sıralarda oynadıkça, güçlü rakiplerini zorladıkça; ulusal medyada daha fazla yer alacaktır. M İY kazandıkça Mersin de kazanacaktır. Bir büyük kentin Süper Ligde takımı olması, tanıtım açısından vazgeçilmezdir. Ancak takımın yerini iyice tahkim etmesi, inişli- çıkışlı seyir izlemeden, küme düşmeden yerinde kalması da çok önemli. Fakat bunun para ile dayanışma ile alakalı olduğunu bilmekteyim. Mersinde şu an heyecan ve kenetlenme eksikliğinden söz edilebilir.
Futbol sadece futbol olmadığı gibi, fena halde de hayata benzemektedir.