Bekir Zorba
Köşe Yazarı
Bekir Zorba
 

Salgında Birinci Yıl

“ Dereye su inene kadar, kurbağanın gözü patlar”     Havaların biraz ısınması, güneşin kendini göstermesiyle birçok insanda tatil isteği depreşti. Tatil birkaç daha ay bekleyebilir ama kırlar, piknik sahaları baharın gelmesiyle davetkardır. Beklemeye hiç gelmez. Salgında birinci yılımızı doldurduk.  Evde tıkılı kalmak insanları en çok zorlayan şey. Aslında insanlar 1Mart itibarıyla hayatın yavaş yavaş normale dönmesini beklerken, bilim insanları başka telden çalıyor.   ‘Mutasyonlu virüs için yeni tedbirler düşünülmeli’ diyen uzmanların sayısı artıyor. Daha hızlı yayıldığı ve bulaştığı düşünülen mutasyona uğramış virüs- salgında üçüncü dalgayı tetiklerse bu- 2021 senesinden de umudu kesmek anlamı taşır. Oysa insanlar her bakımdan zor durumda. Okulların ve işyerlerinin tamamen açılmadığı, açılamadığı bir hayat- bizim anladığımız kadarıyla ‘normal’ bir hayat asla sayılamaz.   Salgın öncesi sıradan gördüğümüz onca şey, yeni dönemde kavuşmayı iple çektiğimiz hasrete dönüşmüş. Salgın altında geçen bir yılda insanlar en çok sarılmayı, kucaklaşmayı özlemiş. Merakla beklenen bir filme ya da etkinliğe gitmek- sokaklarda kalabalıklar arasında korkmadan yürümek, alışveriş yapmak da insanların en çok istediği şeylerden… Düğünlere, konserlere, seyahatlere, konferanslara, panellere, oyunlara, spor müsabakalarına dayanılmaz bir istek oluşmuş. Her şey bi tarafa sadece maskesiz gezmek, dışarı çıkmak bile insanlar üzerinde biriken stresi büyük oranda atmaya yardım edecektir.   Kovid- 19 salgını birinci yılını doldururken sürece ilişkin kavramlar, yeni kelimeler de dilimize yerleşiyor. Bunların başında benim ısrarla kullanmak istemediğim ‘pandemi’ sözcüğü geliyor. Mutasyon, enfeksiyon, HES kodu sözcükleri hemen onu izliyor. Esnek çalışma sistemi, evden iş, evden eğitim, video konferans gibi yeni kavramlar galiba kalıcı olmaya hazırlanıyor.    2021 yılı ile beraber duyacağımız en önemli sözcük kuşkusuz ‘aşı’ olacaktır. Ama ne yazık ki aşı da sihirli bir değnek değil. Dünya, ‘küresel bağışıklık ne zaman?’ sorusuyla meraklanırken, cevabı hiç de duymak istemeyeceğimiz şekilde geldi. Eğer her şey yolunda giderse, yeterli aşılama yapılır ve virüsün yeni yeni cinsleri ortaya çıkmazsa, küresel bağışıklık 7 yıl alabilirmiş. İşte bu kötü bir haber. Anlaşılan birileri yakamızı çabucak bırakmaya hiç niyetli değil.   Salgın; başta yeme- içme, eğlence, konaklama, eğitim, kişisel bakım sektörlerini vurdu. Bu alanlarda milyonlarca insan zarar etti, iflas bayrağı çekti. Birçoğu mesleğini değiştirmek başka alanlara girmek zorunda kaldı. Ancak salgından olumlu etkilenen sektörler de var. Temel gıda, bilişim (bilgisayar-telefon-tv-tablet), temizlik ürünleri, paket servisi, motosiklet ve hafif ticari araç sektörlerine ise olumlu yansıdı. Bu dönemde motosiklet sayısı yüzde 51, hafif ticari araç satışı da yüzde 146 arttı.   Salgın sürecinde algılarımız değişti. Salgında yanlış bilgiler insanları tereddüt içinde bıraktı. Sosyal medya öne çıkan, adeta salgının şampiyonu sayılacak bir mecraya dönüştü. Ancak orada doğrulukları araştırılmadan yayılan sayısız ‘bilgi’ var. Her kafadan bir ses çıkıyor ve toplumda kutuplaşma artıyor. Salgının her aşamasında kafa karışıklığı bitmedi. Hatırlarsanız, salgının başladığı günlerde maskenin gerekli olup olmadığı tartışılıyordu. Bugün aynı şey aşı için geçerlidir.   Bu dönemde kirli bilgilerden arındırılmış habere çok ihtiyaç duyuldu ve halen duyulmaktadır. İnsanlar en güvenilir bilgi kaynağı olarak yakınlarını görmeye başlamış. Güvenirlik bakımından aile ve yakın arkadaştan gelen bilgiyi televizyon yayınları izlemiş. Sanılanın aksine sosyal ağlara güven daha azmış.   Salgın boyunca en çok güven duyulan kişi yüzde 43 oranıyla sağlık bakanı Fahrettin Koca çıkmış. Yanlış bilginin doğru bilgiyi kovduğunu söyleyen araştırmacılara göre- insanların sadece yüzde 23’ü kendine ulaşan bilginin doğruluğunu teyit etme çabasındaymış. İnsanların yarıya yakın kısmı, karşılaştıkları bilginin doğruluğunu kontrol etmeye ihtiyaç duymuyorlarmış.   Demek ki bu pilav daha çok su kaldıracak. Birileri bizleri her türlü araç ile manipüle edecek ve yanlı- yanlış bilgilerle, korku yayarak istedikleri düzenin kurulması yolunda ilerleyecekler. Büyük çoğunluk ise gününü, işini ve sağlığını korumanın endişesi dışına pek çıkamayarak, ordan oraya savrulmaya devam edecek…           
Ekleme Tarihi: 08 Şubat 2021 - Pazartesi

Salgında Birinci Yıl

“ Dereye su inene kadar, kurbağanın gözü patlar”

 

  Havaların biraz ısınması, güneşin kendini göstermesiyle birçok insanda tatil isteği depreşti. Tatil birkaç daha ay bekleyebilir ama kırlar, piknik sahaları baharın gelmesiyle davetkardır. Beklemeye hiç gelmez. Salgında birinci yılımızı doldurduk.  Evde tıkılı kalmak insanları en çok zorlayan şey. Aslında insanlar 1Mart itibarıyla hayatın yavaş yavaş normale dönmesini beklerken, bilim insanları başka telden çalıyor.

  ‘Mutasyonlu virüs için yeni tedbirler düşünülmeli’ diyen uzmanların sayısı artıyor. Daha hızlı yayıldığı ve bulaştığı düşünülen mutasyona uğramış virüs- salgında üçüncü dalgayı tetiklerse bu- 2021 senesinden de umudu kesmek anlamı taşır. Oysa insanlar her bakımdan zor durumda. Okulların ve işyerlerinin tamamen açılmadığı, açılamadığı bir hayat- bizim anladığımız kadarıyla ‘normal’ bir hayat asla sayılamaz.

  Salgın öncesi sıradan gördüğümüz onca şey, yeni dönemde kavuşmayı iple çektiğimiz hasrete dönüşmüş. Salgın altında geçen bir yılda insanlar en çok sarılmayı, kucaklaşmayı özlemiş. Merakla beklenen bir filme ya da etkinliğe gitmek- sokaklarda kalabalıklar arasında korkmadan yürümek, alışveriş yapmak da insanların en çok istediği şeylerden… Düğünlere, konserlere, seyahatlere, konferanslara, panellere, oyunlara, spor müsabakalarına dayanılmaz bir istek oluşmuş. Her şey bi tarafa sadece maskesiz gezmek, dışarı çıkmak bile insanlar üzerinde biriken stresi büyük oranda atmaya yardım edecektir.

  Kovid- 19 salgını birinci yılını doldururken sürece ilişkin kavramlar, yeni kelimeler de dilimize yerleşiyor. Bunların başında benim ısrarla kullanmak istemediğim ‘pandemi’ sözcüğü geliyor. Mutasyon, enfeksiyon, HES kodu sözcükleri hemen onu izliyor. Esnek çalışma sistemi, evden iş, evden eğitim, video konferans gibi yeni kavramlar galiba kalıcı olmaya hazırlanıyor.

   2021 yılı ile beraber duyacağımız en önemli sözcük kuşkusuz ‘aşı’ olacaktır. Ama ne yazık ki aşı da sihirli bir değnek değil. Dünya, ‘küresel bağışıklık ne zaman?’ sorusuyla meraklanırken, cevabı hiç de duymak istemeyeceğimiz şekilde geldi. Eğer her şey yolunda giderse, yeterli aşılama yapılır ve virüsün yeni yeni cinsleri ortaya çıkmazsa, küresel bağışıklık 7 yıl alabilirmiş. İşte bu kötü bir haber. Anlaşılan birileri yakamızı çabucak bırakmaya hiç niyetli değil.

  Salgın; başta yeme- içme, eğlence, konaklama, eğitim, kişisel bakım sektörlerini vurdu. Bu alanlarda milyonlarca insan zarar etti, iflas bayrağı çekti. Birçoğu mesleğini değiştirmek başka alanlara girmek zorunda kaldı. Ancak salgından olumlu etkilenen sektörler de var. Temel gıda, bilişim (bilgisayar-telefon-tv-tablet), temizlik ürünleri, paket servisi, motosiklet ve hafif ticari araç sektörlerine ise olumlu yansıdı. Bu dönemde motosiklet sayısı yüzde 51, hafif ticari araç satışı da yüzde 146 arttı.

  Salgın sürecinde algılarımız değişti. Salgında yanlış bilgiler insanları tereddüt içinde bıraktı. Sosyal medya öne çıkan, adeta salgının şampiyonu sayılacak bir mecraya dönüştü. Ancak orada doğrulukları araştırılmadan yayılan sayısız ‘bilgi’ var. Her kafadan bir ses çıkıyor ve toplumda kutuplaşma artıyor. Salgının her aşamasında kafa karışıklığı bitmedi. Hatırlarsanız, salgının başladığı günlerde maskenin gerekli olup olmadığı tartışılıyordu. Bugün aynı şey aşı için geçerlidir.

  Bu dönemde kirli bilgilerden arındırılmış habere çok ihtiyaç duyuldu ve halen duyulmaktadır. İnsanlar en güvenilir bilgi kaynağı olarak yakınlarını görmeye başlamış. Güvenirlik bakımından aile ve yakın arkadaştan gelen bilgiyi televizyon yayınları izlemiş. Sanılanın aksine sosyal ağlara güven daha azmış.

  Salgın boyunca en çok güven duyulan kişi yüzde 43 oranıyla sağlık bakanı Fahrettin Koca çıkmış. Yanlış bilginin doğru bilgiyi kovduğunu söyleyen araştırmacılara göre- insanların sadece yüzde 23’ü kendine ulaşan bilginin doğruluğunu teyit etme çabasındaymış. İnsanların yarıya yakın kısmı, karşılaştıkları bilginin doğruluğunu kontrol etmeye ihtiyaç duymuyorlarmış.

  Demek ki bu pilav daha çok su kaldıracak. Birileri bizleri her türlü araç ile manipüle edecek ve yanlı- yanlış bilgilerle, korku yayarak istedikleri düzenin kurulması yolunda ilerleyecekler. Büyük çoğunluk ise gününü, işini ve sağlığını korumanın endişesi dışına pek çıkamayarak, ordan oraya savrulmaya devam edecek…           

Yazıya ifade bırak !
Okuyucu Yorumları (0)

Yorumunuz başarıyla alındı, inceleme ardından en kısa sürede yayına alınacaktır.

Yorum yazarak Topluluk Kuralları’nı kabul etmiş bulunuyor ve inovatifhaber.com sitesine yaptığınız yorumunuzla ilgili doğrudan veya dolaylı tüm sorumluluğu tek başınıza üstleniyorsunuz. Yazılan tüm yorumlardan site yönetimi hiçbir şekilde sorumlu tutulamaz.
Sitemizden en iyi şekilde faydalanabilmeniz için çerezler kullanılmaktadır, sitemizi kullanarak çerezleri kabul etmiş saylırsınız.