Devletlerin sarsılmaz temelini adalet teşkil eder
Bitimsiz tartışma başladı. İddialar, itirazlar, mahkemeleşmeler falan Türkiyenin onca büyük unvanına bir yenisini daha eklemek lazım. Mağlubu olmayan seçimler ülkesidir Türkiye. Her seçimde olduğu gibi bu seçimin de mağlubu yok. Sonuçlara herkes kendi penceresinden bakıyor.
Seçimler olur biter fakat kimse özeleştiri yapmaz. Meclis grup konuşmalarına bakmak yeterli. Herkes kazanan tarafta. Herkes kendisine demokrat. Sistemsizlik ve çifte standart sürdüğü sürece millet rahat etmeyecek.
Her sandık sonrası o meşhur fil hikayesini hatırlarım. Hani gözü bağlı olan insanlardan tuttukları şeyi (fil) neye benzettikleri sorulur. Onlar da hissettiklerine göre, kendilerince elledikleri yerlerin tarifini yaparlar. Ama bir türlü doğru fil tarifi yapamazlar. Aynı bizim seçim sonucu analizlerine benzer bu hikaye.
O gün yine sandık başındaydım. Sabah yedide sandık kurulumuzu oluşturduk ve oylama hazırlıkları yaptık. Hep böyledir, bir saat içerisinde oy pusulaları, zarflar sayılır tutanağa yazılır ve hemen pusulaların ve zarfların mühürlenmesine geçilir. Çünkü o bir saatlik süre bunun içindir. Ayrıca gün boyu sandık başkanları ilçe seçim kurulundan uyarı ve yönlendirme mesajları alırlar. Eğitimden geçen sandık kurulunun; eğer maksatlı değilse mühürlemeyi unutması(!) imkansıza yakın bir şeydir. Hele hele söylenen miktarlarda unutkanlık hiç mümkün değildir. Kamuoyu vicdanını tatmin etmek bakımından, YSKdan ikna edici açıklamalar gelmelidir.
Kıl payı sonucu beklemiyordum. Referandum için kabaca şu hesabı yaptım. Kasım 2015 genel seçimleri, Ak Parti- MHP oyları toplamı (%62) aşağı yukarı bir fikir veriyordu. MHP içinde yoğun hayırcı olduğu belliydi fakat tahminim yine de %55 civarıydı. Ben buradan meşruiyet tartışmasına girmek istemiyorum. Mühürsüz pusula ve zarfların sayısını ve dağılımını bilmiyorum çünkü. Şimdiki sistemde % 50 artı bir galibiyet açısından yeterli sayılsa da diğer % 50nin tercih ve kaygıları da gözetilmek durumunda. İktidar sahiplerinin bunu göz ardı etmemesini umuyorum.
Bu yöndeki ilk adımlar yeni anayasa uyum yasalarında atılabilir. Özellikle siyasi partiler yasası ve seçim yasası büyük önem taşıyor. Eğer bu iki yasada, Hayır Cephesine kulak veren düzenlemeler yapılırsa; 600 kişilik parlamentonun temsil gücü artacak ve başkanı dengeleyecek bir yapı oluşacaktır.
Kıl payı sonuç; önümüzdeki dönemde ya bir uzlaşma yolu açar ki burada iktidara büyük sorumluluk düşüyor; ya da giderek sertleşen bir döneme işaret edebilir. Hayır Cephesinin aldığı oy oranı; 2019 Kasımına kadar geçecek süreyi, çetin bir başkanlık kampanyasına dönüştürebilir. Referandum öncesi yazmıştım. Hayır Cephesinin beğenmediği bu yeni sistem; bakarsınız onların 2019 adayını, başkanlık koltuğuna oturtur. Başarılı bir kampanya ve doğru ittifaklarla bunu mümkün olabileceği Pazar günü görüldü.
Fakat bunun için korku dolu, kısır politikalar terk edilmeli, yerine umut vaat eden ikna edici, toplumun tüm katmanların kucaklayıcı projelere ve politikalara yönelmelidir. Aslında bu potansiyel milletimizde mevcut. Önemli olan onları yönlendirecek samimi ve vatansever kadroları ortaya çıkarabilmek.