Dedelerimi nasıl bulurum; bizi leylekler mi getirdi?
Soyağacını sorgulamak bir çılgınlığa dönüştü. Vatandaşlar aile büyüklerini, memleketlerini e- devlet üzerinden öğrenme yarışına girdi. Bugüne kadar on beş milyona yakın vatandaş soyunu araştırmak için siteye giriş yapmış.
Dayanılmaz merak ve bilme isteği bana üç yıl önce yazdığım bir yazıyı hatırlattı. Yazıyı gazete haberinden yola çıkarak yazmıştım. Gazete Erol Evgin Nereli diye vermişti haberi: Birçok insanın Erol Evginin nereli olduğuna dair bir fikri varmış, kimi Rizeli, kimi Karamanlı, kimi Vanlı demiş. Kimi de yok yok vallahi billahi doğma büyüme İstanbul Modalı demiş. Kaderin cilvesine bakın ki Evgin hepsindenmiş. Anne tarafından Rizeli, eş durumundan Karamanlı, baba tarafından Vanlı, kendisi de doğma büyüme İstanbul Modalıymış. Vay be! Tam bir Anadolulu imiş Erol Evgin.
Yazımı okuyan bir arkadaş espriyle karışık: Ankaralı Namıkın Çorumlu olduğunu öğrendikten sonra, öyle her şeye öyle kolay kolay inanmıyorum demişti. Oysa rahmetli türkücü Namık; Çorum değil Muş kökenliydi. Örnekler çoğaltılabilir
Türklerin büyük özelliklerindendir göçerlik. Tarih kitaplarında Orta Asyadan geldiğimiz yazılıdır. Bu bilgi bizi azıcık yanıltır ve sanki orada ata binenlerin günler içinde Anadoluya kavuştukları gibi bir algı oluşur. Oysa yüzlerce yıl almıştır göç süreci ve hala tamamlanmış sayılmaz Hep Batıya, Batıya doğru yönelir atların da taşıtların da burunları. İstanbul hiçbir zaman son durak değildir. Almanya, Fransa ve hatta okyanusun diğer yakası, deniz feneri gibi göz kırpar, yola çıkartır insanları.
Deniz kaplumbağalarını bilirsiniz. Yumurtadan çıkan yavrular, içgüdüleri ile denizi bulur. Yönleri hep aynı tarafadır. Bizler de biraz öyleyiz. Sanki içgüdüsel biçimde Batıya yöneliriz.
Malum, Afrin operasyonu çok hayati bir konu. İnsanların gözü- kulağı orada. Hassas günlerden geçiyoruz. Gerçi bu coğrafya ne zaman hassas günlerden geçmedi ki? Kimileri soyağacı sorgulamanın Afrin operasyonuna denk gelmesini garipsedi. Tek vücut olması beklenen bir milletin soy-sop derdine düşmesi ve sistemi kilitlemesi, zamanlama hatası olarak algılandı.
Soy- sop merakı iç gıdıklayıcıdır. Ben bunu biraz anahtar deliğinden bakma isteğine benzetiyorum.
Nüfus defterleri 2. Mahmutun emriyle, 1831 yılında tutulmaya başlamış. İtiraf ediyorum ben de yaptım ve soyumun 1840 yılına kadar uzanan bölümünü hemen öğrendim. Babamın, dedesinin dedesine ulaştım. Adı Cafer; Çorum-Alaca nüfusuna kayıtlı. Ancak yakından incelediğimde, verilerde bazı hataların da olduğunu fark ettim.
Soyağacında 180 yıl geriye ışınlanmak güzel ve teskin edici bir duygu. Ama insan bu. Türlü özelliklerinden biri de meraklı oluşudur. Sorgulama; benim merakımı tam gidermedi. 1840 yılının ötesine geçmek istiyorum ama nasıl? Bunun için başka yöntemlere ve araştırmalara başvurmak lazım ki orası uzun uğraşlar gerektiriyor sanırım.
Yazımızın sonuna geldik. Fakat soyağacı çılgınlığının sonu burada bitmiyor Şimdi de Milli Savunma Bakanlığı Şehit Tespit Projesi başlattı.
Dedelerinin hangi savaşta şehit düştüğünü bilmeyenler, haydi klavye başına! Bana gelince, ben onu çok çok önceden biliyorum. Babaannemin babası Halil Zorba; Dumlupınar şehidi.
Nurlar içinde yatsın!