Ülkemizde ayrışmak, kutuplaşmak bitmez. Hemen her konuda ayrışmayı, birimizin söylediği bir şeye, diğerimizin itiraz ettiğine tanıklık ederiz. İnsanlar konuşa konuşa, hayvanlar koklaşa koklaşa, anlaşırmış sözü bizde pek tutmaz. Onun yerine: Konuşa konuşa bak ne güzel anlaşamıyoruz sözü daha uygun düşer sanırım. O kadar çok ayrışma noktaları buluyoruz ki; şaşmamak elde değil. Oysa bir anlasak, bilebilsek bizi ayrıştıranların değil de ortak yanlarımızın daha fazla bulunduğunu Dilerim zamanla onu da anlarız.
Yılbaşı gecesi polemik konusu olan günlerden bir tanesi. Yılbaşı kutlanır mı, kutlanmaz mı? Yeni yıla girmeyi; yeni bir takvim yılına girmenin dönüm noktası olarak görmek gerekir. Yılbaşlarına farklı bir misyon yüklemek biraz abartı ve zorlama olur. Hele hele yılbaşlarını, 25 Aralıkta kutlanan Noel Bayramı ile karıştırmak, bir cahillik örneği değilse bile maksatlı huzur bozuculuktan başka şey değildir.
Hristiyan ülkeleri Aralıkta üç ayrı heyecanı birlikte yaşar. Ayın başından itibaren alış- veriş dünyası konumlanır. Caddeler, sokaklar parıltılı ışıklar eşliğinde süslenir. Yeni yıl ve noel alışverişi ile başlayan etkinlikler, 25indeki bayramı da içine katarak, 31 Aralıkı 1 Ocak sabahına bağlayana dek sürer. Müslümanlar bakımından bağlayıcı kısmı, sadece yılbaşı akşamıdır ki, o da dediğimiz gibi yeni bir yıla girmenin, kutlaması ve heyecanıdır. Ancak kutlanması konusunda hiçbir zorunluluk yoktur. Bu tamamen kişisel tercihtir.
Yılbaşı akşamlarının vazgeçilmezleri, bazı alışkanlıkları vardır. Mesela kimileri haftalar öncesinden eğlence yeri ayarlar. O gün iyice eğlenilecek, içki içilecek kurtlar dökülecektir.
Bayramlarda da olduğu gibi, mutlaka eski günlerden, kutlamalardan söz edilir. Genelde geçen sene, yeni yıla nerede, nasıl girildiği hatırlanır. Yaşanmışlıklar dile getirilir. Eski günler bir güzel yad edilir. Araya mutlaka anılar sıkıştırılır. Nedense içimiz hep geçmişe özlem doludur. Geçmiş günlerin muhasebesi yapılır. Kendince hesaplaşmalar falan
Yılbaşlarında gelecekle ilgili, çoğu zaman yerine getiremeyeceğimiz kararlar alırız. Yeni yılda zayıflamak veya herhangi bir spora başlamak gibi. Ama en çok da sigara bırakma sözü verilir. Yeni yılda sigara içilmeyeceğinden, o gün epey sigara içilir. Fakat yeni yıl dilekleri arasında, sigara bırakma isteği kadar, face kullanmayı bırakma ya da en azından bir süreliğine erteleme isteği de usul usul yaygınlaşıyor. Demek ki; face de artık sigara kadar zararlı olmaya başlamış.
Sonra yeni yıla hayaller kurarak gireriz. Ortak ve vazgeçilmez hayalimiz, yeni yılda zengin olmaktır. Bu amaçla lotolar- totolar oynanır, piyango biletleri satın alınır. Gelecekle ilgili fallar açılır. Astrologlar, falcılar pür dikkat dinlenir. Acaba yeni yıl bizlere neler getirecektir?
Ardından dilek ve temenniler, eş dost aramaları falan gelir. Bol bol sağlık, mutluluk, kazanç ve barış dolu seneler dilenir Olmayacağından, yerine gelmeyeceğinden emin olsanız bile; dilek ve temenniler vazgeçilmezlerdendir. Hani o basmakalıp, manilerle süslü mesajlar yok mu, sıkıcılıktan öldürür insanı (!)
Yılbaşı kutlanır mı, kutlanmaz mı? Ama birileri o gün, hindi eti yemenin de günah olabileceğini ima etmeye çalışıyor sanki. O zaman 31 Aralık gününü, Mekkenin fetih günü olarak kutlamaya ne dersiniz? Çünkü giderek artan biçimde, 31 Aralıkı fetih günü olarak kutlayan epey insan var.
Kimileri de yılbaşı akşamlarını önemsemez. O geceye özel anlamlar yüklemez. Zoraki kutlamalara katılmaktan hoşlanmaz, umursamaz. Kendilerini yılbaşı kutlamalarının dışında tutarlar. Onlar PTTcidirler. Pijama, Terlik, Televizyoncu.
Öyle olur, böyle olur ama bu ülkenin büyük çoğunluğu, birçok konuda olduğu gibi, yine de makul olanı seçer. Giyer pijamasını, terliğini, alır çerezini meşrubatını, geçer televizyonun karşısına. Anlayacağınız büyük çoğunluğumuz, PTTcidir.
İyi yıllar!..
Bekir Zorba