Facebookta ikinci yılım henüz dolmadı. Uzun yıllar sosyal medyada bulunmayı reddetmiştim fakat direnmek çare değil. Genellikle çağın yeniliklerine teslim olur insan. Hayatımıza giren teknoloji ürünlerini, hizmetleri, yaşayarak deneyimleyerek öğreniyoruz. Zaman içerisinde yeni sosyal ortamlar, iletişim alanları oluşuyor. Ama o yenilikler yerleşene dek; çok çamlar devriliyor, kalpler kırılıyor. Cep telefonları ile başlayan mobil kişisel erişebilirlik; internetin kullanıma sunduğu diğer sosyal ağlarla devam ediyor
Amaç; paylaşımı ve erişimi yaymak daha ileriye taşımak.
Bir sosyal süreç tamamlanmadan; onula ilgili nihai, sağlıklı analizler yapmanın yanlışlığını bilmekle beraber, üzerine birtakım tespitlerde bulunmak pekala mümkündür. Aslında her icat, yenilik birçok şey getirirken, var ederken
Birçok şeyi de yok eder, değiştirir, dönüştürür. Önemli yenilikler icatlar böyledir, çığır açar, çağ açar, çağ kapatır. Ateşin, tekerleğin, barutun, buhar makinasının, elektriğin vb
Bir sürü icat, yenilik; insan soyunu geri dönülmez mecralara taşıdı. İnsanlar yeniliklere başlarda mesafelidir. Adapte olunması, kabullenilmesi zaman alır. Ama sonraları vazgeçilmez olurlar. Düşünün bir kere! Elektriksiz, motorlu taşıtsız, internetsiz bir dünya nasıl olurdu? Sanki bütün bunlar hep vardı hayatlarımızda.
İşte günümüzün, hatta son on beş yirmi yılın olayıdır, internet erişimi. Dijital dünya inanılmaz hızla ilerliyor. Gelecekte dünya tarihi yazılırken içinde bulunduğumuz bu kısa süreç bir milat olarak yerini mutlaka alacaktır. Dünya tarihi; internetten önce ve internetten sonra diye ikiye ayrılacaktır. Her ne kadar Türk toplumu olarak; işin karar vericisi, planlayıcısı ve uygulayıcısı tarafında olmasak da dış dünyadaki yeniliklere kolay adapte olmakta, para dökmekte üstümüze yoktur.
İnternet dendiğinde, hemen her şey onun üzerinden yürümesine rağmen, nedense akla sürekli facebook, twitter gibi sosyal paylaşım ağları gelir. Türkiyedeki internet abonelerinin yüzde doksan ve üzerinin facebook kullanıcısı olması bunu doğruluyor zaten. Bizim millet ne falsız kalır, ne de facesiz. Arama motorlarına girme sebeplerinin başında; fal bakmak, rüya tabirleri, altın ve döviz fiyatları gelmekte. Bu da ithal ettiğimiz ürünleri nasıl verimli kullandığımızın bir göstergesidir(!) İnsanlara Issız bir adaya gidecek olsanız yanınıza alacağınız üç önemli şey ne olur? sorusunu sorsak, iddia ediyorum internet erişimli telefon; ilk üçe kesinlikle girer.
Yüzsüz değilim faceim var çok şükür. Başka ne isterim ki? Sabahtan akşama tüm ihtiyaçlarımı görüyorum orada. İşe gitmeye, yemek yapmaya, gezmeye, okumaya hiç ihtiyacım yok! Yüzümü takalı, pardon yüzüme maske takalı, hay Allah bir türlü söyleyemiyorum. Faceimi alalı on sekiz ay olmuş. Hah şimdi oldu işte. Tam on sekiz aydır klavye sallıyorum. Ülkeler feth ediyorum, partiler, hükümetler kuruyorum. Fikrini- zikrini beğenmediklerimi bir güzel kalaylıyorum. Kendimi en kral tarafımdan gösteriyorum. Hep iyi, hep neşeliyim. Mutlaka dört yıllık fakülte mezunuyum. Kafamı bozanları bir tuşla geri dönüşüm kutusuna gönderiyorum.
Bakmayın siz yüzlerce sayfa arkadaşım olduğuna; onların çoğu dekor ya da dolgu malzemesi ben sadece kendi kafa ve gönül dostlarımla beraberim. Diğerleri ekli olsalar da
kıyılarından, kenarlarından geçmem. Yok sayarım, görmezden gelirim. Aslında onları niçin arkadaş kabul ettiğimi ben de anlamıyorum. Öyle ya varlıkları hiç değer taşımayan aylarca, yıllarca asılı duran onlarca yüz yani face. Ben gerçekten beğendiğimi beğenmem, beğenemem sadece işim düşenleri, ilişkim olanları, aynı dünya görüşünden olanları beğenirim. Diğerleri en nadide, en güzel paylaşımları yapsalar da yanlarından geçmem. Bir de tabii çaktırmadan çapkınlık yapmaya, birilerini dürtmeye, alttan alta rahatsız etmeye bayılırım. Hele iki tek attıktan sonra kimse tutamaz beni. Arkadaş ben yüzsüz değilim. Faceim var benim. Gavur icadıyla eğlenip dururum
Yüzsüz Değilim Faceʹim Var
Facebookta ikinci yılım henüz dolmadı. Uzun yıllar sosyal medyada bulunmayı reddetmiştim fakat direnmek çare değil. Genellikle çağın yeniliklerine teslim olur insan. Hayatımıza giren teknoloji ürünlerini, hizmetleri, yaşayarak deneyimleyerek öğreniyoruz. Zaman içerisinde yeni sosyal ortamlar, iletişim alanları oluşuyor. Ama o yenilikler yerleşene dek; çok çamlar devriliyor, kalpler kırılıyor. Cep telefonları ile başlayan mobil kişisel erişebilirlik; internetin kullanıma sunduğu diğer sosyal ağlarla devam ediyor
Amaç; paylaşımı ve erişimi yaymak daha ileriye taşımak.Bir sosyal süreç tamamlanmadan; onula ilgili nihai, sağlıklı analizler yapmanın yanlışlığını bilmekle beraber, üzerine birtakım tespitlerde bulunmak pekala mümkündür. Aslında her icat, yenilik birçok şey getirirken, var ederken
Birçok şeyi de yok eder, değiştirir, dönüştürür. Önemli yenilikler icatlar böyledir, çığır açar, çağ açar, çağ kapatır. Ateşin, tekerleğin, barutun, buhar makinasının, elektriğin vb
Bir sürü icat, yenilik; insan soyunu geri dönülmez mecralara taşıdı. İnsanlar yeniliklere başlarda mesafelidir. Adapte olunması, kabullenilmesi zaman alır. Ama sonraları vazgeçilmez olurlar. Düşünün bir kere! Elektriksiz, motorlu taşıtsız, internetsiz bir dünya nasıl olurdu? Sanki bütün bunlar hep vardı hayatlarımızda.İşte günümüzün, hatta son on beş yirmi yılın olayıdır, internet erişimi. Dijital dünya inanılmaz hızla ilerliyor. Gelecekte dünya tarihi yazılırken içinde bulunduğumuz bu kısa süreç bir milat olarak yerini mutlaka alacaktır. Dünya tarihi; internetten önce ve internetten sonra diye ikiye ayrılacaktır. Her ne kadar Türk toplumu olarak; işin karar vericisi, planlayıcısı ve uygulayıcısı tarafında olmasak da dış dünyadaki yeniliklere kolay adapte olmakta, para dökmekte üstümüze yoktur.İnternet dendiğinde, hemen her şey onun üzerinden yürümesine rağmen, nedense akla sürekli facebook, twitter gibi sosyal paylaşım ağları gelir. Türkiyedeki internet abonelerinin yüzde doksan ve üzerinin facebook kullanıcısı olması bunu doğruluyor zaten. Bizim millet ne falsız kalır, ne de facesiz. Arama motorlarına girme sebeplerinin başında; fal bakmak, rüya tabirleri, altın ve döviz fiyatları gelmekte. Bu da ithal ettiğimiz ürünleri nasıl verimli kullandığımızın bir göstergesidir(!) İnsanlara Issız bir adaya gidecek olsanız yanınıza alacağınız üç önemli şey ne olur? sorusunu sorsak, iddia ediyorum internet erişimli telefon; ilk üçe kesinlikle girer.Yüzsüz değilim faceim var çok şükür. Başka ne isterim ki? Sabahtan akşama tüm ihtiyaçlarımı görüyorum orada. İşe gitmeye, yemek yapmaya, gezmeye, okumaya hiç ihtiyacım yok! Yüzümü takalı, pardon yüzüme maske takalı, hay Allah bir türlü söyleyemiyorum. Faceimi alalı on sekiz ay olmuş. Hah şimdi oldu işte. Tam on sekiz aydır klavye sallıyorum. Ülkeler feth ediyorum, partiler, hükümetler kuruyorum. Fikrini- zikrini beğenmediklerimi bir güzel kalaylıyorum. Kendimi en kral tarafımdan gösteriyorum. Hep iyi, hep neşeliyim. Mutlaka dört yıllık fakülte mezunuyum. Kafamı bozanları bir tuşla geri dönüşüm kutusuna gönderiyorum.Bakmayın siz yüzlerce sayfa arkadaşım olduğuna; onların çoğu dekor ya da dolgu malzemesi ben sadece kendi kafa ve gönül dostlarımla beraberim. Diğerleri ekli olsalar dakıyılarından, kenarlarından geçmem. Yok sayarım, görmezden gelirim. Aslında onları niçin arkadaş kabul ettiğimi ben de anlamıyorum. Öyle ya varlıkları hiç değer taşımayan aylarca, yıllarca asılı duran onlarca yüz yani face. Ben gerçekten beğendiğimi beğenmem, beğenemem sadece işim düşenleri, ilişkim olanları, aynı dünya görüşünden olanları beğenirim. Diğerleri en nadide, en güzel paylaşımları yapsalar da yanlarından geçmem. Bir de tabii çaktırmadan çapkınlık yapmaya, birilerini dürtmeye, alttan alta rahatsız etmeye bayılırım. Hele iki tek attıktan sonra kimse tutamaz beni. Arkadaş ben yüzsüz değilim. Faceim var benim. Gavur icadıyla eğlenip dururum
Ekleme
Tarihi: 04 Kasım 2015 - Çarşamba
Yüzsüz Değilim Faceʹim Var
Yazıya ifade bırak !
Bu yazıya hiç ifade kullanılmamış ilk ifadeyi siz kullanın.
Okuyucu Yorumları
(0)
Yorumunuz başarıyla alındı, inceleme ardından en kısa sürede yayına alınacaktır.