Harun Arslan
Köşe Yazarı
Harun Arslan
 

“ALATA” MASALI…

Mersin usulü bir çevrecilik anlayışını sıkça yazdım; bu anlayışın gerisindeki kirli  hesapları, Batılı devletlerin ve özellikle Alman Vakıflarının emperyal ilişkileri üzerinden,   kente katkı sağlayacak yatırımlara her zaman çevrecilik adına nasıl karşı çıkıldığını belgeye dayalı bilgilerle açığa çıkardım. Kaldı ki bu bağlamda ilgili yapıların prestij kaybettiğini, kamu oyu nezdinde artık bıkkınlık veren bir konuma kaydıklarını söylemeye bile gerek yoktur. Ama  yine de ülkemizde ve kentimizde hemen her ileri yatırım için aynı çığırtkan çevre sesini duyurmayı deniyor, olur olmaz her yatırımımı baltalamak üzere aslı astarı olmayan yalanlarla ortalıkta gözükmeye çalışıyor.. Bazen de Ana Konteyner Limanı’nda olduğu gibi kendi içlerinde çelişkiye düşerek, yapılmasına karşı çıkmak yerine,  neden Mersin’de yapılmıyor? diye itiraz ettiler; çünkü ana mesele her yatırım için bir itiraz noktasına tutunarak ortalığı bulandırmaktır. Oysa devletimiz hizmete dönük yatırımlarını elbette sürdürüyor, ,ilerliyor ve sonuç alıyor. Kısaca hatırlayalım: Şu anda karşı çıkılan projelerden; *Havaalanı tamamlandı. *Nükleer Santral inşaatı hızla devam ediyor. *Akdeniz Sahil Yolu sona yaklaşmakta. *Limana yeni bir rıhtım yapıldı.   Sonuçta şu anda mücadele edilecek, engellemeye çalışılacak yeni bir konu yok. O zaman bu hastalıklı çevreci (!)ruhu ve bunun yarattığı mahalle baskısını canlı tutmak için yeni bir konu bulmak gerekiyor…. Burada “Alata Bahçe Kültürleri Araştırma Enstitüsü” arazisi konusu gündeme geldi. Maalesef tamamen hayali bir konu; Alata elden gidiyor, Alata’yı rant için alacaklar gibi gerçekle ilgisiz, uydurma iddialar ortaya atıldı. Ortaya atılan bu yalana maalesef bir çok STK ve kent dinamiği, eski alışkanlık çizgisinde bir muhalefet çırpınışı kompleksiyle destek verdi. Bilinen bazı STK, kent dinamikleri ve kalemlerin hep bu karşı çıkışlarla kendine bir kimlik aradığını, basında ve kamuoyunda imaj tazelemeye çalıştığını  biliyoruz. Beni burada üzen bir ayrıntı, çok önemsediğim ve son dönem yönetimince değerli bir konuma yerleşerek kente ve ülkeye yararlı pozisyonlar alan MTSO’nun da bu oyunun içine girmiş olmasıdır. Keşke incelense, doğru bilgiler alınsaydı. Şimdi bütün gerçekliğiyle ve kapsamlı bir incelemeye dayalı bazı notları paylaşmak isterim.   Öncelikli olarak Alata’nın birinci derece sit alanı olduğu bilinmelidir. Alata sahili de caretta caretta kaplumbağalarının üreme alanıdır ve birinci derece sit alanıdır.   Bazı milletvekilleri konuyu yeterince incelemeden, belki de başka politik hesaplarla karşı çıkarken, Mersin Milletvekili Ali Kıratlı konu ile ilgili ayrıntılı bilgilerle şu açıklamayı yapmıştır: Bölgenin Cumhurbaşkanlığı kararnamesiyle kesin korunacak hassas bölge olarak ilan edildiği vurgulandıktan sonra  “Son günlerde şehir gündeminde olan Alata Bahçe Kültürleri Araştırma Enstitüsü arazisinin sit derecesinin değiştirilerek farklı amaçlarla kullanılacağı şeklinde gerçeği yansıtmayan açıklamalar yapılmaktadır. Alata Bahçe Kültürleri Araştırma Enstitüsü arazisi ve Alata sahili ile çevresi tarımsal amaçlı olarak kullanılmaktadır. Kumsal caretta caretta ve Chelonia Mydas türü deniz kaplumbağalarının üreme alanıdır. Alata Sahili, Adana Kültür ve Tabiat Varlıklarını Koruma Bölge Kurulu tarafından 09.10.2000 tarih ve 3877 sayılı karar ile birinci derece Doğal Sit Alanı olarak tescil ve ilan edilmiştir. Alata sahili Ekolojik Bilimsel Araştırma Raporundaki öneriler ve komisyon kararı doğrultusunda 16.11.2020 tarih ve 243492 onayı Nitelikli Doğal Koruma Alanı, Cumhurbaşkanlığımızın 5 Ocak 2021 tarih ve 3360 sayılı Kararı ile Kesin Korunacak Hassas Alan olarak ilan edilmiştir. Alata Bahçe Kültürleri Araştırma Enstitüsü arazisinin bir kısmı ise 13.09.2021 tarih ve 1714032 sayılı karar ile Nitelikli Doğal Koruma Alanı, 27.10.2021 tarih ve 4638 sayılı Cumhurbaşkanlığı kararı ile onaylanan Kesin Korunacak Hassas Alan olarak tescil edilmiştir. Geriye kalan alanın birinci derece doğal sit statüsü devam etmektedir”  demiştir. Sonuçta Mersin usulü çevreciliğin düştüğü durumu üzülerek görüyoruz. Keşke ülke ve kent yararına tek bir projede destek olsalar, ya da yeni bir proje ortaya koysalar ve enerjilerini buna harcasalar. Ama mesele somut bir yatırımın gerçek verilere dayalı yapıcı eleştirisi yerine, kirli hesaplarla yürütülen bir kör muhalefet olunca, ortalığı bulandırmaktan öteye geçmeyen, yalan yanlış bilgilere dayalı çığırtkanlıktan ibaret bir çevrecilik (!) batağında çırpınıştan ibaret kaldılar. Hızla tükenen prestijleri ve ülke çapında verdikleri bıkkınlık da geride bıraktıkları  kirlenmedir.   HARUN ARSLAN….06 Eylül 2024  
Ekleme Tarihi: 06 Eylül 2024 - Cuma

“ALATA” MASALI…

Mersin usulü bir çevrecilik anlayışını sıkça yazdım; bu anlayışın gerisindeki kirli  hesapları, Batılı devletlerin ve özellikle Alman Vakıflarının emperyal ilişkileri üzerinden,   kente katkı sağlayacak yatırımlara her zaman çevrecilik adına nasıl karşı çıkıldığını belgeye dayalı bilgilerle açığa çıkardım. Kaldı ki bu bağlamda ilgili yapıların prestij kaybettiğini, kamu oyu nezdinde artık bıkkınlık veren bir konuma kaydıklarını söylemeye bile gerek yoktur. Ama  yine de ülkemizde ve kentimizde hemen her ileri yatırım için aynı çığırtkan çevre sesini duyurmayı deniyor, olur olmaz her yatırımımı baltalamak üzere aslı astarı olmayan yalanlarla ortalıkta gözükmeye çalışıyor..

Bazen de Ana Konteyner Limanı’nda olduğu gibi kendi içlerinde çelişkiye düşerek, yapılmasına karşı çıkmak yerine,  neden Mersin’de yapılmıyor? diye itiraz ettiler; çünkü ana mesele her yatırım için bir itiraz noktasına tutunarak ortalığı bulandırmaktır.

Oysa devletimiz hizmete dönük yatırımlarını elbette sürdürüyor, ,ilerliyor ve sonuç alıyor. Kısaca hatırlayalım:

Şu anda karşı çıkılan projelerden;

*Havaalanı tamamlandı.

*Nükleer Santral inşaatı hızla devam ediyor.

*Akdeniz Sahil Yolu sona yaklaşmakta.

*Limana yeni bir rıhtım yapıldı.

 

Sonuçta şu anda mücadele edilecek, engellemeye çalışılacak yeni bir konu yok.

O zaman bu hastalıklı çevreci (!)ruhu ve bunun yarattığı mahalle baskısını canlı tutmak için yeni bir konu bulmak gerekiyor….

Burada “Alata Bahçe Kültürleri Araştırma Enstitüsü” arazisi konusu gündeme geldi. Maalesef tamamen hayali bir konu; Alata elden gidiyor, Alata’yı rant için alacaklar gibi gerçekle ilgisiz, uydurma iddialar ortaya atıldı.

Ortaya atılan bu yalana maalesef bir çok STK ve kent dinamiği, eski alışkanlık çizgisinde bir muhalefet çırpınışı kompleksiyle destek verdi.

Bilinen bazı STK, kent dinamikleri ve kalemlerin hep bu karşı çıkışlarla kendine bir kimlik aradığını, basında ve kamuoyunda imaj tazelemeye çalıştığını  biliyoruz.

Beni burada üzen bir ayrıntı, çok önemsediğim ve son dönem yönetimince değerli bir konuma yerleşerek kente ve ülkeye yararlı pozisyonlar alan MTSO’nun da bu oyunun içine girmiş olmasıdır.

Keşke incelense, doğru bilgiler alınsaydı.

Şimdi bütün gerçekliğiyle ve kapsamlı bir incelemeye dayalı bazı notları paylaşmak isterim.

 

Öncelikli olarak Alata’nın birinci derece sit alanı olduğu bilinmelidir.

Alata sahili de caretta caretta kaplumbağalarının üreme alanıdır ve birinci derece sit alanıdır.

 

Bazı milletvekilleri konuyu yeterince incelemeden, belki de başka politik hesaplarla karşı çıkarken, Mersin Milletvekili Ali Kıratlı konu ile ilgili ayrıntılı bilgilerle şu açıklamayı yapmıştır:

Bölgenin Cumhurbaşkanlığı kararnamesiyle kesin korunacak hassas bölge olarak ilan edildiği vurgulandıktan sonra  “Son günlerde şehir gündeminde olan Alata Bahçe Kültürleri Araştırma Enstitüsü arazisinin sit derecesinin değiştirilerek farklı amaçlarla kullanılacağı şeklinde gerçeği yansıtmayan açıklamalar yapılmaktadır. Alata Bahçe Kültürleri Araştırma Enstitüsü arazisi ve Alata sahili ile çevresi tarımsal amaçlı olarak kullanılmaktadır. Kumsal caretta caretta ve Chelonia Mydas türü deniz kaplumbağalarının üreme alanıdır. Alata Sahili, Adana Kültür ve Tabiat Varlıklarını Koruma Bölge Kurulu tarafından 09.10.2000 tarih ve 3877 sayılı karar ile birinci derece Doğal Sit Alanı olarak tescil ve ilan edilmiştir. Alata sahili Ekolojik Bilimsel Araştırma Raporundaki öneriler ve komisyon kararı doğrultusunda 16.11.2020 tarih ve 243492 onayı Nitelikli Doğal Koruma Alanı, Cumhurbaşkanlığımızın 5 Ocak 2021 tarih ve 3360 sayılı Kararı ile Kesin Korunacak Hassas Alan olarak ilan edilmiştir. Alata Bahçe Kültürleri Araştırma Enstitüsü arazisinin bir kısmı ise 13.09.2021 tarih ve 1714032 sayılı karar ile Nitelikli Doğal Koruma Alanı, 27.10.2021 tarih ve 4638 sayılı Cumhurbaşkanlığı kararı ile onaylanan Kesin Korunacak Hassas Alan olarak tescil edilmiştir. Geriye kalan alanın birinci derece doğal sit statüsü devam etmektedir  demiştir.

Sonuçta Mersin usulü çevreciliğin düştüğü durumu üzülerek görüyoruz.

Keşke ülke ve kent yararına tek bir projede destek olsalar, ya da yeni bir proje ortaya koysalar ve enerjilerini buna harcasalar. Ama mesele somut bir yatırımın gerçek verilere dayalı yapıcı eleştirisi yerine, kirli hesaplarla yürütülen bir kör muhalefet olunca, ortalığı bulandırmaktan öteye geçmeyen, yalan yanlış bilgilere dayalı çığırtkanlıktan ibaret bir çevrecilik (!) batağında çırpınıştan ibaret kaldılar. Hızla tükenen prestijleri ve ülke çapında verdikleri bıkkınlık da geride bıraktıkları  kirlenmedir.

 

HARUN ARSLAN….06 Eylül 2024

 

Yazıya ifade bırak !
Okuyucu Yorumları (0)

Yorumunuz başarıyla alındı, inceleme ardından en kısa sürede yayına alınacaktır.

Yorum yazarak Topluluk Kuralları’nı kabul etmiş bulunuyor ve inovatifhaber.com sitesine yaptığınız yorumunuzla ilgili doğrudan veya dolaylı tüm sorumluluğu tek başınıza üstleniyorsunuz. Yazılan tüm yorumlardan site yönetimi hiçbir şekilde sorumlu tutulamaz.
Sitemizden en iyi şekilde faydalanabilmeniz için çerezler kullanılmaktadır, sitemizi kullanarak çerezleri kabul etmiş saylırsınız.