Harun Arslan
Köşe Yazarı
Harun Arslan
 

Çevreci (!) Çırpınışlar Ve Mersin Kent Konseyi ‘ni İstifa’ya Davet Komedisi…

Mersin’de yıllardır saplantılı, hastalıklı ve nefretle beslenen bir kör muhalif anlayışla kent ve ülke ekonomisine katkı verecek, istihdam sağlayacak hatta ülke güvenliğinde stratejik değerde olan bütün yatırımlara karşı çıkıldı! İlgili konunun kamusal ortamda tartışılmasına, eleştirel bir akılla değerlendirilmesine bile engel olmayı varlık gerekçesi sayan bir hastalıklı kafa, belirli bir politik çizgide de hiç uzaklaşmadan, aslında ulusal ve uluslararası düzeyde nerelere savrulduğunu bile fark edemedi… Sonuçta,  bu yatırımların gerçekleşmesi engellenemese de, kimi zaman geciktirildi, kimi zaman insanlarımızda şüphe ve huzursuzluk yaratıldı; ama asıl da merkezî hükümetin bu kente dönük yatırım iştahını köreltti; dolayısıyla yerel  yönetimin ufkunu tıkadı. Öyle ki, meselâ bu kentin hâlâ raylı sisteme geçememesi, büyükşehirler arasında bu açıdan en ilkel toplu taşımacılıkta tıkalı kalması konusunda bu hastalıklı muhalefetin sorumluluk payını düşünmekte yarar var. Şimdi, bu bağlamda bir somut mesele üzerinden devam ediyorum; ancak hiç unutmadan: Bu kente yapılan her yatırım üzerine her hemşerinin eleştirel katkıda bulunma hakkı ve sorumluluğu var. Yeter ki tartışan zihnin gerisinde başka politik hesaplar, hatta uluslararası düzeyde ekonomik çıkar çatışmaları olmasın; çünkü artık birazcık dünyayı izleyen ortalama zeka şunun farkındadır: Bu ülkeye ve özellikle de Mersin’e yapılan büyük yatırımlar ve projeler hep dış ülke istihbarat örgütlerinin, dolayısıyla bunlarla irtibatlı olduğu artık açıkça bilinen çevreci gürültü odaklarının hemen ilgisini çekmiştir. Bazen aynı yatırımlara Greenpeace ve Alman Vakıfları gibi çeşitli dış örgütler de karşı çıktılar; Mersin’e geldiler, Mersin’deki muhalif çevre örgütleri ile birlikte çalıştılar.   Mersin’in rağbet gören bu nefretle beslenen hastalıklı muhalif anlayışını destekleyen bazı çevre örgütleri kuruldu. Bunların en faallerinden biri “Mersin Çevre ve Doğa Derneği” idi. Mersin’de nükleer, balık çiftlikleri, taş ocakları, hessler gibi yatırımlara karşı çıktılar; hatta başka illerdeki çalışmalarda da müdahil oldular; bunlar iktidara muhalif belediyelerce  şımartıldılar. Şimdi somut konumuza dönelim. *                     *                     * Büyükşehir Kent Konseyi ile ilgili geçtiğimiz hafta bir köşe yazısı yazmıştım. Yazımda, eski dönemlerde bu kurumsal yapının yaygın  muhalif anlayış doğrultusunda bütün merkezî yatırımlara, projelere karşı çıktıklarını belirtmiştim. Maalesef Kent Konseyleri bugüne kadar hep karşı tarafı dinlemeden tek taraflı bir itiraz dile getirdiler. Yerel yönetimle Merkezi yönetim arasında iletişimsizliği sürdürdüler kent kurumları ile diyalog ve işbirliği içerisine girmediler.                                                *                     *                     * Geçtiğimiz günlerde yeni Kent Konseyi Başkanı ve Yönetimi İl Kültür ve Turizm Müdürü Hakan Doğanay ile bir araya  gelerek turizm konusunda bilgi aldılar. Bu Kent Konseyi adına kıymetli bir adımdı. Göreve başladığı kısa sürede kenti tanımaya çalışan ve Mersin için yeni fikirler ortaya atan çalışkan müdürümüzle sohbetimde, kendisi de bu görüşmeden memnuniyetini anlattı.   Yine Kent Konseyi Yönetimi Mersin Limanı Yöneticileri ile bir araya gelerek,  bir süredir gündemde olan limanın genişlemesi konusunda brifing aldılar. Ben de limanın genişlemesi konusunu incelemiş, yetkililerle görüşmüş ve yerinde gözlemleyerek sonuçlarını içeren bir köşe yazısı yazmıştım.   Atatürk Parkı önüne bir rıhtım yapılacağı, artık parkın kullanılamayacağı konusunda yanlış bir bilgilendirme vardı. Halbuki rıhtım parkın bir hayli uzağına yapılıyordu. Yine asbest konusu gündeme geldi; abartılı bir miktar asbestin üzerinden spekülasyon yapıldı.  Toroslardan doğal yollarla taşınarak getirilen malzemenin endüstriyel yapıda olmadığı ve asbestli katı maddenin su ile temasında olumsuz çevresel etkinin ortadan kalkacağı gerçeği ODTÜ tarafından hazırlanan raporda belirtiliyordu.   Liman dışında sırada bekleyen gemileri hepimiz gözlemliyoruz; bu rıhtım sayesinde liman daha fazla gemiye hizmet verecektir.  En ağır tonajlı gemiler bu rıhtıma yanaşabilecektir. Bunun sonucunda da 500 kişiye doğrudan istihdam sağlanacak; dolaylı olarak 5.000 kişi bundan yararlanacaktır. Herhalde Mersin ve ülkemizin şu andaki durumu için en önemli konu ekonomi, ihracat ve istihdamdır; bu bağlamda gerekli çevresel etki çalışmaları da yapılacaktır, tartışmalarla en sağlıklı çizgide buluşmak mümkündür; ama asıl olan iyi niyettir, doğru bilgilerle donanmak ve öz-eleştirel ahlaktan ayrılmamaktır. Yeni Kent Konseyi’nin bu yararlı görüşmeleri elbette sonuçları bakımından da izlenecek, değerlendirilecektir; ama sorumlu davranılmıştır, kente dönük bir önemli yatırım konusunda doğrudan yetkili insanlardan bilgi alınmıştır. Peki sonra ne mi oldu? “Mersin Çevre ve Doğa Derneği” bu demokratik ve sivil girişim karşısında öfke nöbetleri içinde ortaya atladı ve Kent Konseyi Başkanı’nı ve yönetimini istifaya davet etti! Tabii bu anlamsız ve değersiz çıkış kimsenin umurunda bile değil; ama yara deşildi ve cerahat akmaya başladı… Bu olay Mersin’in yıllarca sahip olduğu değerlerden yararlanmasının nasıl engellendiğinin, kenttin nasıl geri kaldığının tipik bir fotoğrafıdır. Karşıdakini dinlememe ve söz hakkı vermeme, muhalif anlayış adına yatırımlara karşı çıkma;  işte maalesef kentin acı durumu… Bu nasıl bir karanlık kibirdir; bu nasıl hastalıklı bir özgüvendir ve nasıl bir şımarıklıktır: Dinlemeye, konuşmaya, anlamaya ve varsa kendi kabullerimizdeki bir yanlışı gidermeye dönük bir temas karşısında bu öfke krizi nedir? Nasıl bir psişik dağılmanın sonucudur? Bu konu artık toplumsal olmaktan çıkmakta ve psikiyatrik vaka olarak sahne almaktadır. Bu kör ve karanlık muhalefet kafası neyi başardı? Evet, bazen gecikmelere neden oldu; kamuoyu meşgul edildi, gereksiz gürültüler yapıldı falan… Ama:   *Yıllarca yapılması için mücadele edilen Nükleer Santral yapımı hızla sürüyor. *Balık çiftlikleri kuruluyor. *Limanın yeni rıhtımı yapılıyor. *Bu muhalif anlayışın daha önce Çukurova Havalimanı’na, Akdeniz Sahil Yoluna, Kazanlı Turizm Projesine karşı çıktığını hafızalarımızda tutalım.   Aslında bu sözde çevreci (!) yapıların büyük ölçüde prestij kaybettiğini kendileri de biliyorlar; hırçınlıklarına rağmen artık pek onları dinleyen de yok… Yeni Kent Konseyini Mersin yararına kurumlarla bilgi alıverişinde bulunması, iletişime açık olması, karşı görüşleri dinlemesi yönünden takdir ediyor ve kutluyorum.   Artık nükleerin yeşil enerji olarak kabul edildiği, insanlarımızın istihdama ihtiyaç duyduğu, kentlerde ekonomi ve ticaretin artmasının çok daha önem kazandığı bugünlerde bu tür çevreci örgütlerin kentlere zarar verdiği ve giderek de  önemini kaybettiği görülüyor ve daha iyi anlaşılıyor. Mersin’imizin çok ciddi hamleler eşiğinde olduğunu, özellikle yakın coğrafyamızdaki gelişmeler nedeniyle liman başta olmak üzere bütün sektörlerde çok ciddi atılımların bu kente ve insanımıza neler vaat ettiğini biliyorum. Elbette bunu başkaları da biliyor ve rahatsız oluyor. Meselenin bu çok önemli içeriğini ayrıca konuşacağız; ülkemiz ve kentimiz  için daha iyi bir gelecek için mevcut durumun imkânları dolayında düşünmeye çalışacağız. Bu  arada çevreci (!) cemaatinin cılız çırpınışlarını da  acı bir tebessümle izleyeceğiz.   HARUN ARSLAN…..03 Şubat 2025  
Ekleme Tarihi: 03 Şubat 2025 - Pazartesi

Çevreci (!) Çırpınışlar Ve Mersin Kent Konseyi ‘ni İstifa’ya Davet Komedisi…

Mersin’de yıllardır saplantılı, hastalıklı ve nefretle beslenen bir kör muhalif anlayışla kent ve ülke ekonomisine katkı verecek, istihdam sağlayacak hatta ülke güvenliğinde stratejik değerde olan bütün yatırımlara karşı çıkıldı! İlgili konunun kamusal ortamda tartışılmasına, eleştirel bir akılla değerlendirilmesine bile engel olmayı varlık gerekçesi sayan bir hastalıklı kafa, belirli bir politik çizgide de hiç uzaklaşmadan, aslında ulusal ve uluslararası düzeyde nerelere savrulduğunu bile fark edemedi…

Sonuçta,  bu yatırımların gerçekleşmesi engellenemese de, kimi zaman geciktirildi, kimi zaman insanlarımızda şüphe ve huzursuzluk yaratıldı; ama asıl da merkezî hükümetin bu kente dönük yatırım iştahını köreltti; dolayısıyla yerel  yönetimin ufkunu tıkadı. Öyle ki, meselâ bu kentin hâlâ raylı sisteme geçememesi, büyükşehirler arasında bu açıdan en ilkel toplu taşımacılıkta tıkalı kalması konusunda bu hastalıklı muhalefetin sorumluluk payını düşünmekte yarar var.

Şimdi, bu bağlamda bir somut mesele üzerinden devam ediyorum; ancak hiç unutmadan: Bu kente yapılan her yatırım üzerine her hemşerinin eleştirel katkıda bulunma hakkı ve sorumluluğu var. Yeter ki tartışan zihnin gerisinde başka politik hesaplar, hatta uluslararası düzeyde ekonomik çıkar çatışmaları olmasın; çünkü artık birazcık dünyayı izleyen ortalama zeka şunun farkındadır:

Bu ülkeye ve özellikle de Mersin’e yapılan büyük yatırımlar ve projeler hep dış ülke istihbarat örgütlerinin, dolayısıyla bunlarla irtibatlı olduğu artık açıkça bilinen çevreci gürültü odaklarının hemen ilgisini çekmiştir.

Bazen aynı yatırımlara Greenpeace ve Alman Vakıfları gibi çeşitli dış örgütler de karşı çıktılar; Mersin’e geldiler, Mersin’deki muhalif çevre örgütleri ile birlikte çalıştılar.

 

Mersin’in rağbet gören bu nefretle beslenen hastalıklı muhalif anlayışını destekleyen bazı çevre örgütleri kuruldu.

Bunların en faallerinden biri “Mersin Çevre ve Doğa Derneği” idi.

Mersin’de nükleer, balık çiftlikleri, taş ocakları, hessler gibi yatırımlara

karşı çıktılar; hatta başka illerdeki çalışmalarda da müdahil oldular; bunlar iktidara muhalif belediyelerce  şımartıldılar.

Şimdi somut konumuza dönelim.

*                     *                     *

Büyükşehir Kent Konseyi ile ilgili geçtiğimiz hafta bir köşe yazısı yazmıştım.

Yazımda, eski dönemlerde bu kurumsal yapının yaygın  muhalif anlayış doğrultusunda bütün merkezî yatırımlara, projelere karşı çıktıklarını belirtmiştim.

Maalesef Kent Konseyleri bugüne kadar hep karşı tarafı dinlemeden tek taraflı bir itiraz dile getirdiler. Yerel yönetimle Merkezi yönetim arasında iletişimsizliği sürdürdüler kent kurumları ile diyalog ve işbirliği içerisine girmediler.

                                               *                     *                     *

Geçtiğimiz günlerde yeni Kent Konseyi Başkanı ve Yönetimi İl Kültür ve Turizm Müdürü Hakan Doğanay ile bir araya  gelerek turizm konusunda bilgi aldılar.

Bu Kent Konseyi adına kıymetli bir adımdı.

Göreve başladığı kısa sürede kenti tanımaya çalışan ve Mersin için yeni fikirler ortaya atan çalışkan müdürümüzle sohbetimde, kendisi de bu görüşmeden memnuniyetini anlattı.

 

Yine Kent Konseyi Yönetimi Mersin Limanı Yöneticileri ile bir araya gelerek,  bir süredir gündemde olan limanın genişlemesi konusunda brifing aldılar.

Ben de limanın genişlemesi konusunu incelemiş, yetkililerle görüşmüş ve yerinde gözlemleyerek sonuçlarını içeren bir köşe yazısı yazmıştım.

 

Atatürk Parkı önüne bir rıhtım yapılacağı, artık parkın kullanılamayacağı konusunda yanlış bir bilgilendirme vardı. Halbuki rıhtım parkın bir hayli uzağına yapılıyordu.

Yine asbest konusu gündeme geldi; abartılı bir miktar asbestin üzerinden spekülasyon yapıldı. 

Toroslardan doğal yollarla taşınarak getirilen malzemenin endüstriyel yapıda olmadığı ve asbestli katı maddenin su ile temasında olumsuz çevresel etkinin ortadan kalkacağı gerçeği ODTÜ tarafından hazırlanan raporda belirtiliyordu.

 

Liman dışında sırada bekleyen gemileri hepimiz gözlemliyoruz; bu rıhtım sayesinde liman daha fazla gemiye hizmet verecektir.  En ağır tonajlı gemiler bu rıhtıma yanaşabilecektir.

Bunun sonucunda da 500 kişiye doğrudan istihdam sağlanacak; dolaylı olarak 5.000 kişi bundan yararlanacaktır.

Herhalde Mersin ve ülkemizin şu andaki durumu için en önemli konu ekonomi, ihracat ve istihdamdır; bu bağlamda gerekli çevresel etki çalışmaları da yapılacaktır, tartışmalarla en sağlıklı çizgide buluşmak mümkündür; ama asıl olan iyi niyettir, doğru bilgilerle donanmak ve öz-eleştirel ahlaktan ayrılmamaktır.

Yeni Kent Konseyi’nin bu yararlı görüşmeleri elbette sonuçları bakımından da izlenecek, değerlendirilecektir; ama sorumlu davranılmıştır, kente dönük bir önemli yatırım konusunda doğrudan yetkili insanlardan bilgi alınmıştır.

Peki sonra ne mi oldu?

“Mersin Çevre ve Doğa Derneği” bu demokratik ve sivil girişim karşısında öfke nöbetleri içinde ortaya atladı ve Kent Konseyi Başkanı’nı ve yönetimini istifaya davet etti! Tabii bu anlamsız ve değersiz çıkış kimsenin umurunda bile değil; ama yara deşildi ve cerahat akmaya başladı…

Bu olay Mersin’in yıllarca sahip olduğu değerlerden yararlanmasının nasıl engellendiğinin, kenttin nasıl geri kaldığının tipik bir fotoğrafıdır.

Karşıdakini dinlememe ve söz hakkı vermeme, muhalif anlayış adına yatırımlara karşı çıkma;  işte maalesef kentin acı durumu…

Bu nasıl bir karanlık kibirdir; bu nasıl hastalıklı bir özgüvendir ve nasıl bir şımarıklıktır: Dinlemeye, konuşmaya, anlamaya ve varsa kendi kabullerimizdeki bir yanlışı gidermeye dönük bir temas karşısında bu öfke krizi nedir? Nasıl bir psişik dağılmanın sonucudur? Bu konu artık toplumsal olmaktan çıkmakta ve psikiyatrik vaka olarak sahne almaktadır.

Bu kör ve karanlık muhalefet kafası neyi başardı? Evet, bazen gecikmelere neden oldu; kamuoyu meşgul edildi, gereksiz gürültüler yapıldı falan… Ama:

 

*Yıllarca yapılması için mücadele edilen Nükleer Santral yapımı hızla sürüyor.

*Balık çiftlikleri kuruluyor.

*Limanın yeni rıhtımı yapılıyor.

*Bu muhalif anlayışın daha önce Çukurova Havalimanı’na, Akdeniz Sahil Yoluna, Kazanlı Turizm Projesine karşı çıktığını hafızalarımızda tutalım.

 

Aslında bu sözde çevreci (!) yapıların büyük ölçüde prestij kaybettiğini kendileri de biliyorlar; hırçınlıklarına rağmen artık pek onları dinleyen de yok…

Yeni Kent Konseyini Mersin yararına kurumlarla bilgi alıverişinde bulunması, iletişime açık olması, karşı görüşleri dinlemesi yönünden takdir ediyor ve kutluyorum.

 

Artık nükleerin yeşil enerji olarak kabul edildiği, insanlarımızın istihdama ihtiyaç duyduğu, kentlerde ekonomi ve ticaretin artmasının çok daha önem kazandığı bugünlerde bu tür çevreci örgütlerin kentlere zarar verdiği ve giderek de  önemini kaybettiği görülüyor ve daha iyi anlaşılıyor.

Mersin’imizin çok ciddi hamleler eşiğinde olduğunu, özellikle yakın coğrafyamızdaki gelişmeler nedeniyle liman başta olmak üzere bütün sektörlerde çok ciddi atılımların bu kente ve insanımıza neler vaat ettiğini biliyorum. Elbette bunu başkaları da biliyor ve rahatsız oluyor. Meselenin bu çok önemli içeriğini ayrıca konuşacağız; ülkemiz ve kentimiz  için daha iyi bir gelecek için mevcut durumun imkânları dolayında düşünmeye çalışacağız. Bu  arada çevreci (!) cemaatinin cılız çırpınışlarını da  acı bir tebessümle izleyeceğiz.

 

HARUN ARSLAN…..03 Şubat 2025

 

Yazıya ifade bırak !
Okuyucu Yorumları (0)

Yorumunuz başarıyla alındı, inceleme ardından en kısa sürede yayına alınacaktır.

Yorum yazarak Topluluk Kuralları’nı kabul etmiş bulunuyor ve inovatifhaber.com sitesine yaptığınız yorumunuzla ilgili doğrudan veya dolaylı tüm sorumluluğu tek başınıza üstleniyorsunuz. Yazılan tüm yorumlardan site yönetimi hiçbir şekilde sorumlu tutulamaz.
Sitemizden en iyi şekilde faydalanabilmeniz için çerezler kullanılmaktadır, sitemizi kullanarak çerezleri kabul etmiş saylırsınız.