Mersin yakın bir geçmişte portakal çiçeği kokulu kent diye anılırdı.
Kentin içi, doğanın nefesi ve duası anlamında portakal çiçeği kokardı.
Kent merkezindeki turunç çiçekleri ve kentin içinden başlayıp Torosların yamaçlarına kadar uzanan narenciye bahçelerinin kokuları kenti bir parfüm kokan kent haline getirmişti.
Bunun gündelik hayatta insan psikolojisi ve sosyal ilişkiler üzerindeki iyileştirici etkisini yaşayanlar bilir.
Son yıllarda maalesef narenciye bahçeleri kesildi, yerlerine beton bloklar dikildi; portakal çiçeği kokulu Mersin artık anılarda kaldı.
Buna rağmen hâlâ Mersin’in en önemli ürünü, ekonomisinin can damarı, simgesi narenciyedir.
Yıllarca narenciyeye özel bir değer verilmesi gereği unutulsa da, sonunda 10 yıl önce kentin bu en önemli ürününün adına bir festival düzenlendi. İlk yıldan itibaren her yıl artan bir başarı ile gerçekleştirildi.
“ Narenciye Festivali “Mersin’in en önemli etkinliği oldu.
* * *
Bundan önce, benzer değerde bir festival ancak 30 yıl önce Moda ve Tekstil adı altında başlatılmıştı.
30 yıl aradan sonra ilk kez o festivallerdeki başarı ve katılımının aşıldığı, halkın coşkuyla sahiplendiği bir festival yapıldı.
Narenciye ile ilgili ilk etkinlik 1951 yılında Narenciye Sempozyumu olarak Mersin’de yapılmış.
Saadettin Kaynak’ın Mandalina Limon adlı şarkısını yine Cevdet Çağla’nın 1937 yılında Mersin’in yeşiline, denizine hayran kalıp bestelediği “Mersin” şarkısı
İse TRT mikrofonlarında hep söylenmektedir.
Yine 30 yıl önceki festival şarkısı da hâlâ kulaklarımızda:
“Merhaba Mersin Merhaba
Portakal limon yurduna”…
Şimdiki Narenciye Festivali’miz ise aralıksız ve her yıl artan başarı ile başta Ticaret Borsası Başkanı Abdullah Özdemir’in büyük çabasıyla gerçekleştirildi.
Maalesef üç yıldır yapılamıyordu.
Sayın Valimizin katkısı ile bu yıl yeniden başlatıldı.
Üç yıl aradan sonra ayni ilgi ve başarı olabilecek mi? diye soru işaretleri olsa da, en son yapılandan daha görkemli bir şekilde gerçekleştirildi.
Festivale 300 bin kişi katıldı. 30’a yakın ülkeden katılım sağlandı.
2.500 kişilik dev kortej adeta Avrupa ve Amerika’daki tanınmış festivalleri aratmadı.
Mersinliler gönüllerince iki gün etkinlikleri izlediler hoş vakit geçirdiler.
Festivalde süsleme olarak tonlarca narenciye kullanıldı; bunların festival sonunda halkımız tarafından toplanması ile adeta bir tek narenciye boşa gitmemiş oldu.
* * *
Geçtiğimiz haftada Narenciye Festivali Kapanış Toplantısı yapıldı.
Gerçekten, 3 yıldır yapılmayan festivali ve kapanış toplantısını özlemişiz.
Mersin’in en büyük, en fazla katılımlı, halkın en çok ilgilendiği festivali oldu bu.
En önemlisi de, festival bittikten sonra her yıl tüm hesapların ve bilgilerin ilgililerce basına açıklanmasıdır.
Bu şeffaflık da Mersin’de çok alışık olmadığımız, örnek alınması gereken bir durumdur ve her türlü takdiri ve saygıyı hak ediyor.
Toplantıda Valimizin uzun ve destekleyici konuşması önemliydi.
Festivali kentin sahiplendiğini ve bir marka değeri olduğunu vurguladı.
Kalıcı hale getirme kararlılığından övgüyle söz etti.
200 kurum ve kuruluşun festivale katkı vermesi ve festivalin içinde olması kenti birleştiriciliği açısından çok değerlidir.
Harcamalarda Mersinli firmalara öncelik verilip kentimize de ekonomik anlamda bir katkı sağlamıştır.
Ulusal ve yerel basında Mersin ile ilgili çok sayıda haber yapıldı.
Kentimizin ciddi bir tanıtımı yapılmış oldu.
Eski yıllardaki festival rakamlarına baktığımızda ortalama 750.000 TL. bütçesi olduğunu ve 150 bin kişinin katıldığını görüyoruz.
Yani kişi başı 5 TL. ye insanlarımıza eğlenceli iki gün yaşatıyoruz, kentimizi tanıtmışız, narenciyenin pazarlanmasına ve tüketilmesine katkı vermişiz.
Bu yıl ise 1.650.000 TL. giderin ve en az 300 bin kişinin katıldığını düşünürsek daha büyük çaptaki bu yılki festival kişi başına 5.5 lira maliyetle gerçekleştirilmiş oluyor.
Festivalin çok daha önemli bir fonksiyon kazanarak kentin birlik ve beraberliğine, dayanışmasına hatta daha ileri giderek barışa, sevgiye, hoşgörüye ve Mersinlilik bilincine yaptığı önemli katkıyı da göz ardı etmemek gerek.
Başladığı yıldan beri Narenciye Festivali’nin başarısı ve kente sağladığı katkılar konusunda birçok yazı yazdım; bunları tekrarlamak istemiyorum.
Ancak şu kadarı artık kesindir; Ticaret Borsası Başkanı Sn. Abdullah Özdemir’in öncü ve kararlı çabalarıyla, bu festival artık kurumsallaşmış ve uzun yıllar sonra halkımızın çok geniş ve farklı kesimlerince sahiplenilen bir sosyal dinamizm ortaya çıkmıştır.
İçinden geçtiğimiz şu zor zamanlarda kentin bir ürününü sahiplenme bilinci etrafında oluşan beraberlik özellikle değerlidir, kıymetlidir.
Emeği geçen herkese teşekkür ediyorum.
Narenciye kenti Mersin’in bu en önemli ürününün tarihi yazılırken de ilgililer minnetle anılacaklardır.
HARUN ARSLAN