Uzun bir zaman önce Yumuktepe’nin yanında bulunan Mersin’in neredeyse son kalan Huğ evinin resmini çekmiş ve Huğ’un korunması içinde bir köşe yazısı yazmıştım.
Konuyu Büyükşehir Belediye Başkanı’na da iletip, tarihsel açıdan önemini anlatarak mutlak korunması gerektiğini belirtmiştim.
O gün yazdığım köşe yazımın bir bölümü şöyleydi;
Sabah gezime başladığımda ilk hedefim Mersin’de Yumuktepe yanındaki son “Huğ” ev idi. Bunun resimlerini çekip, korunması için ilgililere bildirecektim.
“Huğ” ev adeta son zamanını yaşayarak tarihe direniyor ve yıkılmamaya çalışıyordu. Bu kentin en eski barınma yeri ciddi bir koruma altında değildi. Ne ilginçtir ki, 8 bin yıllık bir yerleşim 1860 yılında yapılmış bir Huğ ev ve biraz ilerde bugünün zevksiz evleri.. hepsi aynı karenin içindeydi.
Huğ ev kargılardan yapılmış, mersin bitkisi dalları ile örülmüş ve sonra saman karıştırılan killi toprakla sıvanmış.
Mersinli değerli yazar Semihi Vural “Huğ’dan Gökdelen’e Mersin” kitabında Yumuktepe kazılarını yapan Prof. İsabella Caneva’nın kazılara ilk başladığında “Ben şimdi kazıda bir Huğ arayacağım” sözlerini aktarıyor ve yıllar sonraki bir başka yazısında kazılarda Yumuktepe’de saz ve kamış ile çamurdan yapılmış bir kulübe bulduklarını anlatıyordu.
Yani 9 bin yıl sonra yine aynı sistemde yapılan bir ev.
Yaşar Kemal yaşam öyküsünü anlatırken “Ben bu huğları iyi bilirim. Duvarları yani çitleri kamıştan, damı sazdandır. Bizim köyde renk renk toprak vardır. Mavi, sarı, kırmızı gönlü isteyen istediği renkte boyayabilir. Şimdi o huğlar, o güzel yapıların yerini taş damlar, çinko damlı evler aldı.” der.
Mersinli şair Berdan Karagöz’de içinde huğ geçen “Eski Evler” şiirini şöyle bitirir:
“Biri sükkari taşından
Köşesinde yeşil boyalı yatır
Biri şu Huğ
Biri Ahşap
Tümü ömür göçünde
Nerede bir eski evle yüz yüze gelsem, dostlar
Bana insanlığımı
Usulca hatırlatır”
Huğu gezip resimledikten sonra Yumuktepe’yi bir daha dolaştım. Bir zamanlar arabaları ile gelen turistlerin mutlaka Çatalhöyük’e uğradıklarını hatırladım. Burasıda benzerlikleri ile pekala öyle olabilirdi.
Ve buraya verilen değer ya da bu zengin mirasın anlamı: Komik bir Truva Atı maketi ! Anlamsız, saçma bir imgesel gönderme…
Maalesef bu değerli hazine hala Truva Atı Maketi ile gölgeleniyor.
Yumuktepe önünde akan Müftü Deresi üzerine yapılacak bir asma köprü ile karşıya geçilerek, bu çevre Yumuktepe ile birlikte bir özel antik bölge haline getirilebilir. Bununla ilgili hazırladığım bir projeyi başka bir yazımda anlatacağım.
* * *
Geçtiğimiz gün tekrar Yumuktepe’ye gittiğimden Huğ evin yarısının yıkılmış olduğunu gördüm. Maalesef kısa zamanda da tamamen yok olacak.
Huğ ev Yumuktepe kazılarında ki buluntularla bağlantılı olarak 9 bin yıl önce de benzerleri ile aynı sistemde yapılmış olması yönünden çok önemli. Önümüzdeki dönem kazıları belki de Huğ evi daha da önemli kılacak.
Maalesef kentimiz de sahipsizlik ve vizyon eksikliği her alanda hissediliyor.
Bu kentte Büyükşehir Belediyesi, Kültür ve Turizm Müdürlüğü, Mersin Üniversitesi Turizm Yüksek Okulu, MTSO Turizm Platformu, Mersin Üniversitesi Arkeoloji Bölümü, Toroslar Belediyesi var. Peki ne yaptılar ?
Toroslar Belediyesi Yumuktepe gibi önemli bir antik bölgenin yanına alay edercesine alakasız bir Truva Atı maketi yerleştirdi. Bu bile bakış açımızın sığlığını gösteriyor.
Belki sorumluluk sahibi bir kurum konu ile ilgilenir ve çok küçük bir maliyetle en eski Mersin tarihinden arta kalan son Huğ ev kurtarılabilir.
HARUN ARSLAN ...... 12 Haziran 2019