Büyükşehir Belediyesi’nin düzenlediği Turizm, Kültür ve Spor Çalıştayı’na davet edildim.
Büyükşehir Belediyesi’nin böyle bir Çalıştay yapması ve bunun için kentten bazı kişilerin fikirlerine başvurması çok değerlidir. Kentteki birikimle, kişilerle ve kuruluşlarla demokratik katılım ekseninde müzakere kültürünü, göstermelik olmayan böylesi çalışmalarla güçlendirmek zorundayız.
Turizm açısından Mersin’in zenginliklerini her yönden masaya yatırdık.
Mersinle ilgili her konuyu bildiğimi sanırdım; fakat benim de bilmediğim kentin inanılmaz zenginlikleri ortaya çıktı.
Kentimizi turist çeken komşu illerle, özellikle de Antakya, Mardin, Urfa ile mukayese ettik. Bu illerde olan özelliklerin hepsinin tek bir ilde, yani Mersin’de toplanmasına rağmen kentimizde turizmin neden gelişmediğini anlamaya, çözmeye çalıştık.
Bu cömert zenginliğe sahip bir kentin turizmi, ancak bu kadar engellenebilir ve geri bırakılabilir. Bakalım:
*Komşu iller milyonlu rakamları konuşurken 20 bin turiste mahkum edilmesinin ve yetkilileri de 500 bin gibi rakamlarla yanıltan turizm dinamikleri,
*İç turizmde Türkiye’ye Mersin’i tanıtmak yerine yurtdışında Şili’de Barselona’da, Durban’da Mersin’i tanıtmaya çalışıp tek bir turistin gelmesini sağlayamayanlar,
*Kenti kurvaziyer gemiler gelecek diye yıllarca oyalayanlar bunun en büyük sorumlularıdır.
Geçtiğimiz dönem ilk kez Büyükşehir Belediyesi’nin yurtiçi fuarlarda Mersin’i tanıtması, ayrıca Mersin Günleri düzenlemesi tanıtım adına önemli bir adım olmuştur.
Yine Çalıştay’da Kent Müzesi başta olmak üzere, kurulabilecek birçok müze imkanı konuşuldu. Zaten adeta bir açık hava müzesi olan Mersin’de birçok müze yapılabilir; fakat ziyaret edilmeyen boş müzelerin kime faydası olacak.
Mersin’in en büyük ve ihmal edilmiş belki de bilerek yapılmamış sorunu tanıtımdır.
Şimdi yeni baştan kent tanıtımı yapılmalı, insanların Mersin’e gelmelerini sağlayacak zenginlikler ortaya çıkarılmalıdır.
Dünyada bir benzeri olmayan Cennet Cehennem Çukurları, Kızkalesi, Aynalıgöl Mağarası ve benzeri gibi çok sayıda tarihi ve doğal zenginlik tanıtılmalı.
Tantuni, Kerebiç, Cezerye, Humus, Fındık Lahmacun gibi mutfak kültürümüz anlatılmalıdır.
Krater göllerimiz, denizimiz, her mevsim kar olan dağlarımız, endemik bitkilerimiz duyurulmalıdır.
Ve daha saymakla bitmeyecek, Mersin’e gelip ve tatil yapmak isteyenler açısından çekiciliği olan sayamadığımız zenginliklerimiz…
Sonuç olarak; önce sahip olduğumuz tarihi ve doğal zenginliklerimizi ve mevcut ve yapılacak müzelerimizi, Mersin Kültürünü, Akdeniz mutfağını tanıtmalıyız.
Yani yılların tekrarlanan yanlışını görerek sondan başlamamalıyız.
Büyükşehir Belediye’sini bu iyi niyetli başlangıç için kutluyorum ve sonuç alıcı müzakerelerin devamını diliyorum.
HARUN ARSLAN.......19 Temmuz 2019