MTSO Yön. Krl. Başkanı’nın geçtiğimiz hafta çok önemli bir demeci dikkatimi çekti.
Adana ve Mersin’in birlik olması gerektiğini, iki kentin güçlerini birleştirdiği takdirde Marmara Bölgesi’ni bile aşacağını söylüyordu.
Adana - Mersin’in dinamiklerinin aklıyla bölgenin ekonomik güçlenmesi Çukurova’yı bir cazibe merkezi haline getirecekti.
Bu çok önemli gerçeğin samimi olarak dile getirilmiş olması- çok geç kalınmış da olsa- değerlidir.
Konunun önemi açısından hatırlatma gereği duyuyorum: Ben bunu ilk kez tam 10 yıl önce yazmıştım ve strateji olarak özellikle MTSO’ ya birçok kereler önermiştim.
10 yıl önce yazdığım ve Mersin Gazetesi’nde yayımlanan köşe yazımı şu cümleyle tamamlamıştım:
“Buna inanan tüm kent dinamiklerinin çalışması ile Çukurova, Marmara’ya alternatif gelişim bölgesi olarak yakın gelecekte Türkiye ve Ortadoğu’nun yıldızı olacak ve Mersin’in 30 yıllık geri kalmış durağanlığına ve talihsizliğine son verilecektir”.
* * *
10 yıl önceki yazımda, Mersin’de Tevfik Sırrı Gür’den beri Liman ve Rafineri dışında bu kadar yaygın ve önemli bir yatırımlar hamlesi yapılmadığını belirterek, yeni yatırımlarla :“Mersin 30 yıllık talihsiz bekleyişini sonlandırıyor ve 30 yıl süren durağanlığın acısını çıkarırcasına önemli gelişmeler kaydediyor. Şans da 30 yıl sonra tekrar Mersin’le beraber” diye yazmıştım.
O günlerde TÜRKONFED Girişim ve İş Dünyası Zirvesi Mersin’de yapılmıştı.
DASİFED Başkanı Süleyman Onatça’nın sözleri çok önemliydi.
Süleyman Onatça yıllardır süren Adana – Mersin rekabetinin artık son bulması gerektiğini ve iki kentin kaderinin kesiştiğini vurguluyordu.
Mersin’in ve Adana’nın, Çukurova’nın, dolayısıyla ülkemizin geleceği için hayati önemdeki bu tespitin üzerinden koskoca bir 10 yıl geçti!
Adana – Mersin birlikteliğini göremedik.
İki kent, saçma bir rekabet cinneti içinde Havalimanı tartışmasıyla, aynı tarihlere konan fuarlarla, yarım asırdır devam eden Liman, Çukurova Radyosu, Opera Bale, Senfoni Orkestrası, Devlet Tiyatrosu, Demiryolu yatırımları üzerine çekişmelerini sürdürüp durdu…
Tüm bu anlamsız rekabetin sonunda ve kentin gelişmemesi hesapları içinde olanların çabaları ile her iki kentin ekonomisini zenginleştirecek projeler askıda kaldı.
*Havalimanımız bitmedi.
*Akdeniz Sahil Yolu tamamlanmadı.
*Kazanlı Turizm Projesi gerçekleşemedi.
*Liman büyütülmedi.
*Lojistik Merkez Yapılmadı.
*Yeni Nesil Serbest Bölgeler projesi olmadı.
*Yeterli Organize Sanayi Bölgeleri açılmadı.
*Akdeniz Oyunları Spor Tesisleri değerlendirilemedi.
v.s.
Adeta; Havalimanı, Akdeniz Sahil Yolu, Hızlı tren projelerinin gerçekleşmemesi, hemen karşımızdaki Kıbrıs’ın fark edilip değerlendirilememesi ile diğer bölgelerden kopmuş, ulaşımı güç bir bölge olarak Mersin bir avuç kent dinamiğinin insafına bırakıldı.
Gelecek yıllarda da, önümüze konan ve elbette kendi sınırlı etkisiyle önemli olan, ancak kentin köklü bir sıçrayışla Çukurova Bölge Kalkınması’ndaki büyük imkânlar yanında olağan bir belediyecilik hizmeti özelliğine sahip Millet Bahçesi, Metro, Kent Meydanı vs. gibi Mersin dahilini ilgilendirecek projelerle oyalanacağız.
Bu her yönden Türkiye’nin en zengin coğrafyasında bir hazinenin üzerinde oturup da hâlâ bundan gereğince yararlanamamanın aczi içerisinde hayat sürecektir.
* * *
Bugünlerde gündemde olan deprem riski, Marmara’ya alternatif Çukurova meselesi yeniden gündeme gelmiştir ve hayatî önemdedir.
MTSO’nun samimi olduğuna inandığım bu vizyoner stratejik arzusu, geç kalınmış bir konuyu yeniden gündeme getirmek açısından ümit vericidir; ama gereken ciddiyetle, kurumsal desteklerle ve çağdaş bir anlayışla gündemde tutulmalı, müzakere edilmeli ve mutlaka sonuç alıcı adımlar atılmalıdır.
Umarım 10 yıl sonra yine Mersin’den yükselen ses, bu kez Adana kent dinamiklerinde de karşılık bulur; sonunda Adana -Mersin birlikteliği ve bölgenin Marmara’ya alternatif olabileceği gerçeği anlaşılır, bunun için çaba gösterilir.
HARUN ARSLAN.....02 Şubat 2020