Ülkemizdeki ya da Ortadoğu’daki olayları, felaketleri, savaşları tüm Avrupa’nın televizyonlarından keyifle seyrettiklerini biliriz.
Hep kendime şu soruyu sorardım: Neden tüm olumsuzluklar hep geri kalmış, imkanları daha az ülkelerde olur?
Şimdi farklı bir dönem yaşıyoruz; Felaket tüm Avrupa’da, tüm dünyada …
Ama onlar hiç bir zaman bir olumsuzluk yaşamadıklarından, kendilerini bu tür salgınlardan, kötülüklerde muaf saydıkları için hazırlıksızlar ve bu krize karşı tam bir mücadele veremiyorlar. Direnç ve özellikle dayanışma kültürleri tümüyle aşındığı için, kişisel düzeyde de tam bir panik yaşanıyor.
Bizim ülkemizde ise bugüne kadar yaşadığımız zorluklar sırasında kazandığımız mücadele gücü yeteneğimizle, kimi kez göz yaşartıcı ölçülere varan dayanışma geleneğimizle krizin atlatılmasında daha başarılı oluyoruz, olacağız.
Ayrıca Avrupalılarda olmayan, toplumumuzun komşuluk, yardımseverlik, merhamet, paylaşma gibi duyguları krizin atlatılmasında önemli olacaktır.
Biz bu dönemi özellikle Mersin’de bir arada yaşadığımız Türk, Kürt, Arap, Müslüman, Hıristiyan, Musevi… her yöreden gelen insanlarla hoşgörü, kardeşlik ve dayanışma içerisinde daha güçlü olup kolayca atlatacağız.
İnsanlarımızda farklı görüşlerde olsalar da, artık aynı gemide olduğumuzun farkındalığıyla eleştirilerde daha yapıcı oluyorlar; yanlış ve zararlı paylaşımlarda bulunmuyorlar.
Olayları basite alıp eleştiren, halkın paniğe kapılmasını amaçlayan paylaşımlar da giderek azalıyor.
Bizler de bu insanları uyarmalı ve bu haberleri dikkate almamalıyız.
Elbette kendimizce daha iyi olabilir düşüncesiyle kimi aksamaları işaret etmek mümkündür; ama devletimizin ve sağlıkla ilgili güçlü alt yapımızın imkân ve uygulamalarını yalan yanlış bilgilerle tahripten, hele de bu amaçla açılan sahte hesaplar üzerinden ihanet içindeki kaynaklara aracılık etmekten uzak durmak gerekir.
Hem merkezi Hükümet, hem de yerel yönetimler üzerine düşeni büyük bir gayretle, başarılı bir şekilde yapmaktadır.
Bizim için gündelik hayatın işleyişi açısından önemli olan ise, ağırlıklı olarak yerel yönetimin çalışmalarıdır.
Bu bağlamda temel konunun sağlık ve gıda olduğunu sürekli vurguladım.
Gözlemlerimiz bu açıdan iyimser olmamızı gerektiriyor:
*Mahalle mutfakları çalışıyor;
*Aşevi faaliyette;
*Ekmek fabrikası kapasitesini arttırdı.
Bunlar hayati önemde olumlu gelişmeler.
Beş yıl önce bunların hiçbirinin faaliyette olmadığını unutmayalım.
Büyükşehir ve ilçe Belediyeleri gerekli önlemleri alıyor, yararlı çalışmalar yapıyorlar.
Genelde ülkemizdeki başka belediyelerin yaptıkları çalışmaların aynısı kentimizde de var.
Medyada gördüğümüz bir çalışmanın daha sonra bölgemizde yapıldığını görüyoruz.
Ancak, şu ana kadar başka illerdeki belediyelerin bizden örnek alacağı, farklılık yaratan bir çalışmanın olmadığını da söylemeliyiz.
Belediyelerin, bir süre sonra ihtiyaçlı kimselere daha fazla gıda yardımı yapmaları gerekecektir; süreç bunu işaret ediyor.
Fakat en önemlisi, bu krizden sonra en büyük sorun işini kaybedenler, işyeri kapananlar ve ekonomik olarak zor durumda bulunanların durumudur.
Bu durum kentimizde çok daha büyük hepimizi etkileyecek zorluklara yol açabilir.
Bunun için de belediyelerde mutlaka bir bütçe revizyonuna gidilmeli ve yaşam aciliyeti olmayan etkinlikler istisnasız ya gelecek yıla ertelenmeli, belki de bütünüyle iptal edilmeli ve kaynaklar olduğu gibi güncel acil ihtiyaçlara tahsis edilmelidir.
Dünyada da bir çok etkinlik 2021 yılına erteleniyor; Tokyo Olimpiyatları’nın bile ertelendiğini görüyoruz.
2020 yılında yapılacak etkinliklere ayrılan bütçenin zor durumda olan halkın yararına kullanılması halkımızı rahatlatacak bir güvence olacaktır.
Özellikle acil gündelik ihtiyaçlarını karşılamakta zorlanan hemşerilerimiz için bir gıda ve hijyenik madde akışı sağlanmalıdır.
Belediyelerimizin oluşturacağı bir havuzda toplanan, hemşeriler tarafından desteklenen bir gıda ve hijyen maddesi zinciri desteği gönüllüler ve belediye imkânlarıyla hanelere ulaştırılabilir.
Kira ödemekte zorlanan ihtiyaçlı kiracıları desteklemeye dönük “ KİRALAR BENDEN “ sloganıyla hem bizzat mülk sahiplerince, hem de imkânı olan hemşerilerce desteklenen bir kampanya başlatılabilir.
Sosyal medya imkânları ve iletişim ağları bu ve benzer dayanışma zinciri önerileri için kullanılmalıdır. Bu bağlamda, meselâ Büyükşehir Belediyemiz Valilikle koordineli olarak bir iletişim ve bilgilendirme kanalı kurabilir.
Elbette bu ağır günler geçecektir; elbette en az bedelle olağan hayatımıza ulaşmak için her türlü önlemi alacağız. Ama bu zamanlar bütün bir insanlık değerlerinin, geleneğimizdeki dayanışma ve paylaşma duygularımızın kökten sınandığı zamanlardır. Bu günlerin anlamını, hesaplaşmalarını, şımarıkça doyumsuzlukları ve unuttuğumuz ŞÜKÜR ve SABIR ahlâkını uzun uzun konuşacağız. Bu derin imtihan günleri bu açıdan, yaşayan kuşaklar için unutulmaz derslerle doludur.
Kişisel ve kurumsal açıdan hayatın kendisiyle ve doğrudan hesaplaşıyoruz.
Bu süreçten toplumsal açıdan daha güçlenmiş, değerlerimizi başarıyla sınamış bir toplum olarak çıkacağımıza inanıyorum.
Siyasetten kişisel ilişkilere, aile olmanın kıymetinden sağlıklı bedenin anlamına varıncaya kadar her şeyi gözden geçireceğiz; hayatı, hayatımızı temize çekeceğiz.
Şimdi devletimize inanıp güvenerek, yerel yönetimlerin çalışmalarını kolaylaştırarak, kişisel tedbirlere harfiyen uyarak, sabırla ve şükürle çok daha iyi bir hayat için kendimizi onaralım.
HARUN ARSLAN....29 Mart 2020