Harun Arslan
Köşe Yazarı
Harun Arslan
 

“Corona Günleri”nde Duygusal Notlar-3

“Corona Günlerinde Duygusal Notlar” yazımın bu bölümünde, bizimle birlikte bu kentte yaşayan, aynı havayı soluyan canlılardan ve bitkilerden söz edeceğim.   Mersin’de hayatı paylaştığımız bitkiler ve diğer canlılar da bu kentin, yani bizim yaşamımızın ayrılmaz bir parçasıdır. Hatta, kimi hayvanlar bu kentin en eski sahipleridir. Bir kenti, bir yaşam çevresini insanlarıyla birlikte tüm bitkileri ve canlılarıyla bir bütün olarak görmek gerekir. Onların da bu kentin sahibi olarak, insanlar kadar yaşamlarını sürdürmeye hakları vardır. Sokaklarda başıboş gezerek yaşamaya çalışan kediler ve köpekler, kuşlar, çiçekler, otlar ve çimenler, yol kenarlarındaki ağaçlar, palmiye, hurma ve turunç ağaçları; deniz kıyısı mikroskobik canlılar, minicik kanatlılar ve böcekler;  hepsi bu kentin yaşayan, soluk alan, kenti renklendiren, canlılık veren parçalarıdır. Bizimle birlikte yaşayan, bu kentte hakkı olan canlılardır. Bir hayat varsa, bir hayatımız varsa, onlar da var diyedir… *                     *                     * Ben yine bunları düşünürken, evimin bahçesinde uzun yıllardır birlikte yaşayan bitkileri, canlıları ve onlarla eskilerde kalan ilişkimi bugüne getirerek yaşıyorum. Bundan tam 25 yıl kadar önce, bahçe çitinin kenarına üç gül fidanı dikmiştim. Güller büyüdü, gül vermeye başladı ve çitin dışına taştı. Bu, güller için bir tehlikeyi ortaya çıkardı: Yoldan geçenler artık gülleri koparıyorlardı. “Çiçek Dalında Güzeldir” sözü yalnızca sözde kalmıştı. Özellikle çiçekleri çok seven annem buna üzülüyordu. Güllerin koparılmasını önleyemeyince, belki insanların koparamayacağı bir yüksekliğe ulaşırlarsa çözüm olacağını düşündüm. Sürekli gövdesinde çıkan dalları ve filizleri budayarak gövdenin yükselmesini sağlamaya çalıştım.   Yine bu “Corona Günleri”nde bahçede zaman geçirdiğim için, güllerin durumunu sonunda gözlemledim. Tam 20 yıldır gülleri budayarak gövdesinin adeta bir ağaç gibi kalınlaştığını ve neredeyse 7 metre yüksekliğe ulaştıklarını gördüm. Artık hoyrat ellerce koparılma imkanından yıllar önce kurtulmuşlar. Şimdi 3. katta oturan anneme daha yakınlar ve annem penceresinden onlara dokunabiliyor ve  keyifle seyrederek sohbet ediyor.   *                     *                     * Yine bu dönemde pencereleri daha çok açtığımdan, daha çok dışarıyı ve binanın etrafındaki bitkileri gözlerken bir kumrunun tam penceremin önüne yuva yaptığını gördüm. Onları günlük kuş yemi ile besliyorum. İlk günler ürkseler de artık aramızda bir güven ve dostluk başladı; korkmuyorlar.   Bahçede zaten beslediğimiz birkaç sokak kedisi vardı. Şimdi çevredeki restoranların kapanması ile bu sayı arttı. Günlük belli bir sayıda kediyi besliyoruz; artık aynı saatte beslenmeyi bekliyorlar   Her gün bahçedeki çiçeklerin, ağaçların gelişmesini, tomurcuk açmalarını, yapraklarının günden güne büyümesini, çiçek açmasını, ertesi günü heyecanla bekleyerek izlemek çok güzel bir duygu… Ve kumru yavrularının yumurtadan çıkacağı günü beklemek…   Biraz duraklayıp, insanlarla tıka basa dolu günlük koşturmaya ara verince hayatın, doğanın kısık sesle sürüp duran mırıltısını işitiyorsunuz. Cinnetli bir gerilim içinde birbirimizi hırpalarken, şu ya da bu başlık altında içimizde yığılan duygu kırılmalarını, ezikliği, kendimize bile yabancılaştığımız hırslarımızı fark ediyoruz…   Yalnızlığın aynasında kendimizi, çevremizi, duvar dibinde hayata tutunmaya çırpınan sarmaşığı, kuşları, toprağı görmeye başlıyoruz. Denetleme imkânımızın olmadığı bir virütük saldırı karşısında ezik, korkulu bir bekleyiş içinde hayatın en sıradan olgularının anlamını, değerini anlamaya başlıyoruz.   ( ” sonuç bölümü”yle  sürecek )   HARUN ARSLAN.......11 Nisan 2020        
Ekleme Tarihi: 12 Nisan 2020 - Pazar

“Corona Günleri”nde Duygusal Notlar-3

“Corona Günlerinde Duygusal Notlar” yazımın bu bölümünde, bizimle birlikte bu kentte yaşayan, aynı havayı soluyan canlılardan ve bitkilerden söz edeceğim.

 

Mersin’de hayatı paylaştığımız bitkiler ve diğer canlılar da bu kentin, yani bizim yaşamımızın ayrılmaz bir parçasıdır.

Hatta, kimi hayvanlar bu kentin en eski sahipleridir.

Bir kenti, bir yaşam çevresini insanlarıyla birlikte tüm bitkileri ve canlılarıyla bir bütün olarak görmek gerekir.

Onların da bu kentin sahibi olarak, insanlar kadar yaşamlarını sürdürmeye hakları vardır.

Sokaklarda başıboş gezerek yaşamaya çalışan kediler ve köpekler, kuşlar, çiçekler, otlar ve çimenler, yol kenarlarındaki ağaçlar, palmiye, hurma ve turunç ağaçları; deniz kıyısı mikroskobik canlılar, minicik kanatlılar ve böcekler;  hepsi bu kentin yaşayan, soluk alan, kenti renklendiren, canlılık veren parçalarıdır.

Bizimle birlikte yaşayan, bu kentte hakkı olan canlılardır.

Bir hayat varsa, bir hayatımız varsa, onlar da var diyedir…

*                     *                     *

Ben yine bunları düşünürken, evimin bahçesinde uzun yıllardır birlikte yaşayan bitkileri, canlıları ve onlarla eskilerde kalan ilişkimi bugüne getirerek yaşıyorum.

Bundan tam 25 yıl kadar önce, bahçe çitinin kenarına üç gül fidanı dikmiştim. Güller büyüdü, gül vermeye başladı ve çitin dışına taştı.

Bu, güller için bir tehlikeyi ortaya çıkardı: Yoldan geçenler artık gülleri koparıyorlardı.

“Çiçek Dalında Güzeldir” sözü yalnızca sözde kalmıştı. Özellikle çiçekleri çok seven annem buna üzülüyordu. Güllerin koparılmasını önleyemeyince, belki insanların koparamayacağı bir yüksekliğe ulaşırlarsa çözüm olacağını düşündüm.

Sürekli gövdesinde çıkan dalları ve filizleri budayarak gövdenin yükselmesini sağlamaya çalıştım.

 

Yine bu “Corona Günleri”nde bahçede zaman geçirdiğim için, güllerin durumunu sonunda gözlemledim. Tam 20 yıldır gülleri budayarak gövdesinin adeta bir ağaç gibi kalınlaştığını ve neredeyse 7 metre yüksekliğe ulaştıklarını gördüm. Artık hoyrat ellerce koparılma imkanından yıllar önce kurtulmuşlar.

Şimdi 3. katta oturan anneme daha yakınlar ve annem penceresinden onlara dokunabiliyor ve  keyifle seyrederek sohbet ediyor.

 

*                     *                     *

Yine bu dönemde pencereleri daha çok açtığımdan, daha çok dışarıyı ve binanın etrafındaki bitkileri gözlerken bir kumrunun tam penceremin önüne yuva yaptığını gördüm.

Onları günlük kuş yemi ile besliyorum. İlk günler ürkseler de artık aramızda bir güven ve dostluk başladı; korkmuyorlar.

 

Bahçede zaten beslediğimiz birkaç sokak kedisi vardı.

Şimdi çevredeki restoranların kapanması ile bu sayı arttı.

Günlük belli bir sayıda kediyi besliyoruz; artık aynı saatte beslenmeyi bekliyorlar

 

Her gün bahçedeki çiçeklerin, ağaçların gelişmesini, tomurcuk açmalarını, yapraklarının günden güne büyümesini, çiçek açmasını, ertesi günü heyecanla bekleyerek izlemek çok güzel bir duygu…

Ve kumru yavrularının yumurtadan çıkacağı günü beklemek…

 

Biraz duraklayıp, insanlarla tıka basa dolu günlük koşturmaya ara verince hayatın, doğanın kısık sesle sürüp duran mırıltısını işitiyorsunuz. Cinnetli bir gerilim içinde birbirimizi hırpalarken, şu ya da bu başlık altında içimizde yığılan duygu kırılmalarını, ezikliği, kendimize bile yabancılaştığımız hırslarımızı fark ediyoruz…

 

Yalnızlığın aynasında kendimizi, çevremizi, duvar dibinde hayata tutunmaya çırpınan sarmaşığı, kuşları, toprağı görmeye başlıyoruz. Denetleme imkânımızın olmadığı bir virütük saldırı karşısında ezik, korkulu bir bekleyiş içinde hayatın en sıradan olgularının anlamını, değerini anlamaya başlıyoruz.

 

( ” sonuç bölümü”yle  sürecek )

 

HARUN ARSLAN.......11 Nisan 2020

 

 

 

 

Yazıya ifade bırak !
Okuyucu Yorumları (0)

Yorumunuz başarıyla alındı, inceleme ardından en kısa sürede yayına alınacaktır.

Yorum yazarak Topluluk Kuralları’nı kabul etmiş bulunuyor ve inovatifhaber.com sitesine yaptığınız yorumunuzla ilgili doğrudan veya dolaylı tüm sorumluluğu tek başınıza üstleniyorsunuz. Yazılan tüm yorumlardan site yönetimi hiçbir şekilde sorumlu tutulamaz.
Sitemizden en iyi şekilde faydalanabilmeniz için çerezler kullanılmaktadır, sitemizi kullanarak çerezleri kabul etmiş saylırsınız.