“ Biz parti değiştirmedik, parti kurduk daha doğrusu kurduğumuzu sanmışız”
Öğrenmenin yaşı, zamanı ve sınırı yoktur. Fakat öğrenilenin sınırı ve süresi kişiden kişiye değişir. Siyaset de öğreticidir. Hem de çok öğretici…Hasan Doydu aktif siyaset içerisinde bulunduğu yıllarda, bir ömre sığacak tecrübe edindi, öğrendi. Ben nedense siyasi kariyeri biraz talih oyunlarına benzetirim. Siyasette kırk yıl uğraşıp istediği konuma gelemeyenler olduğu gibi- üç-beş senede paraşütle inercesine öyle mevkilere konanlar var ki buna kendileri dahi inanamaz.
Siyasi kariyer, ülkemizde siyasi kültür ve parti içi demokrasi ile alakalı. Genel merkez hegemonyasından arınmış bir siyasi yapılanmada- siyasete gönül vermiş biri taban siyaseti yaparak- ilkeli duruş sergileyerek ve de çalışarak belli yerlere gelebilir. Ancak Türkiye’nin bugünkü siyasi konumunda- daha çok seçmende olması gereken güç ve irade- genel başkanlar ve genel merkezdekiler elindedir. Seçmen iradesi ise büyük oranda oy atmakla sınırlıdır. Seçilen kişiler üzerinde seçmenin doğrudan bir etkisi bulunmamaktadır. Çünkü listeler kapalı kapılar ardında belirlenir.
Çalışkanlığına bilgi birikimi ve idealistliğine güvenen- taban siyaseti yapan Hasan Doydu, bu gerçekleri kısa sürede- uğradığı haksızlıklar ve hayal kırıklıkları ile deneyimledi. Ancak bu hiçbir zaman siyasete sırtını ilelebet dönmek anlamı taşımadı onun için. Çünkü o, aksayan yanlarına rağmen sorunların yine siyaset içinde ve siyasetle aşılacağını düşünüyor.
Doydu, 1973 Erdemli doğumlu. İlk-ortaokul ve lise tahsilini memleketinde tamamladı. İstanbul Üniversitesi Hukuk Fakültesini 1996 yılında bitirdi. Avukatlığı isteyerek seçti. Ailesinin uğradığı siyasi mağduriyetler onu böyle bir karar almaya yöneltti. Sekiz kardeşin en küçüğüdür Hasan Doydu. Tüm kardeşleri okumuş meslek sahibi olmuştur. Ailesi milliyetçi cenahın gönüllüleriydi. Hiçbiri aktif siyaset içinde yer almadı. Ancak dava adamlarıydı onlar.
Hasan beye kendini neden ülkücü değil de milliyetçi, demokrat, vatansever olarak tanımladığını sordum. Bana “ Ülkücülük komple bir yaşam biçimi ve öyle kolay bir iş olmadığından kendime ülkücü diyemem. Ülkücü herkesin elinden dilinden emin olduğu, güçlü itikat sahibi insan anlamı taşır” demiştir. Doydu’nun milliyetçilik anlayışı, Atatürk milliyetçiliğinin milli devlet anlayışıyla örtüşen anlayışıdır.
Doydu; 3 Mayıs 1944 olaylarından sonra devletin beynine ikinci müdahale girişimi saydığı, 2010 yılındaki referandum ve anayasa değişikliği onu, siyasete girmeye zorladığını, nitekim 15 Temmuz darbe girişimimin de bunun bir sonucu olduğunu ifade etti. Zira, 2010 anayasa değişikliğiyle devletin beynine sızma şartları oluşturuldu. Sözde Ergenekon, Balyoz soruşturulmaları, kozmik odaya nüfuz edilmesi gibi…Kurumlar devletten değil de devletin içine bir şekilde dahil olan art niyetli odaklardan emir almaya başlamıştır. Avukat Doydu’ya göre bu referandum yapılmasaydı, Terör örgütleri devlete bu denli sızamayacaktı.
2011 senesinde MHP Mersin milletvekili aday adayı, 2015 Haziran ve Kasım seçimlerinde de MHP Mersin milletvekili adayı oldu.
2015 Kasım seçimlerinin ardından MHP’de kongre isteyenler safında yer aldı. Akşener hareketini Mersin’de ilk başlatanlardandı. Doydu bu seçeneğini şöyle anlatıyor: “ Süreç, MHP’de başlayan ve süren ama ülkedeki geniş bir kesimin desteğini alan milliyetçi demokrat vatanseverlerin parti içi demokrasi adına başlattığı bir hareketti. Milliyetçi vatanseverlerin ülkeyi yönetmek adına çıktıkları bir yoldu. Bizim açımızdan anlamı buydu.”
MHP’deki parti içi muhalefet, kendisine partiden ayrılma dışında seçenek bırakılmadığını düşündü. Çünkü yola çıkanlar ağır ağır o kıvama gelmişlerdi. Devamında Akşener önderliğinde ayrılıp partileşildi. Doydu o günkü düşüncesini şöyle açıklıyor: “ Ben kendimi hiçbir zaman Bahçeli muhalifi görmem. Yüzde 10-15 bandında seyreden bir parti yerine, seçmenin ekseriyetinin tercih edeceği- iktidar adayı bir parti için vardım. Bizler kanları kaynayan, ülkesinin geleceği için endişelenen insanlardık.”
Fakat o, yeni kurulan İYİ Parti’de de bir şeylerin ters gittiğini hemen anlar. “Kırk yıllık dava arkadaşları karşı karşıya geldik. Türkiye’de tüm siyasetin iç ve dış merkezli olarak aynı merkezden dizayn edildiğini düşünürsek, bizlerin birbirine düşürülmeleri de aynı planın bir parçasıydı. Ben bunu partinin kuruluş aşamasında gördüm ama yeni çıkılmış bir yolda arkadaşlarımı yalnız bırakamadım. Partide benim muhatabım Akşener idi. Bilhassa Koray Aydın’ın gelişiyle beraber işlerin rengi değişti.” Doydu’ya göre parti, genel merkezden değil başka ofislerden yönetiliyordu.
‘Demokrasi- Hak- Hukuk- Adalet-Liyakat’ söylemi ile çıkılan yolda hiçbirisi uygulanmadı. Doydu, milletvekili sıralamasında seçilemeyecek yere kondu. Rağmen kampanyada etkin biçimde çalıştı. Ağustos 2018’deki İYİ Parti olağanüstü kongresi ardından istifa etti. “ Biz cesurlar hareketi olarak, ülkemizin geleceği için yola çıktığımızı sandık fakat aldatıldık. Siyasetin kendine özgü yapısını öğrendim. İdealistlikle siyaset yapılmayacağını gördüm. Parti tabanlarının, seçmenlerin kullanıldığını, iyi niyetli vatansever insanların istismar edildiğini yaşadım. Ama sonuçta, bu ülkeyi kurtaracak olan yine siyaset ve demokrasidir. Partilerde ve devlette adalet, liyakat sözde değil özde ve de uygulamada öne çıkmalıdır. Toplum ve kurumlar politize edilmemelidir” demektedir.
Hasan Doydu’nun o kadar çok söyleyecekleri var ki tabii bunları bu köşeye sığdırmamız mümkün değil. Ben, o açıkça belirtmese de bu tecrübesi ve bilgi birikimiyle Mersin ve Türkiye siyasetinde var olmaya devam edeceğini, etmesi gerektiğini anladım.