Tam dört yıl önce bugün, 7 Ağustos günü yazdığım “Sahipsiz Mersin’in Sahipsiz Limanı” başlıklı köşe yazısını hatırladım.
Şöyle başlamıştım yazıya:
“Geçtiğimiz hafta Mersin Limanı’nda Akfen hissesinin 40’ ını Avustralyalılara sattı. Böylece Mersin Limanı’nın 90’ ı yabancıların oldu.
Şimdi bizler konunun öncesine bakmadan üzülerek bunu eleştirmeye başladık!
Şimdi; geriye dönüp Liman’ın satılma sürecini inceleyelim.
Akfen şirketi 2007 yılında Mersin Liman’ını satın aldı. İlginçtir ki 4 yıl boyunca da yalnızca faizleri ödendi ve ancak 4 yıl sonra ana para ödenmeye başlandı.
İlk dört yılda Liman’ın hacminde 3 kat artış sağlandı.
İzmir Limanı Mersin’in gerisine düştü.
Yani o günlerde Mersin’in kent dinamiklerinde bir doğru irade ve kararlılık olsa idi Mersin Limanı’nı Mersin satın alabilir, Liman Mersin’in olurdu.
Yıllardır koltuklarına yapışmış, kentin gelişmesine katkı vermeyen kent dinamiklerinden söz ediyorum.
Bu konuda lider olarak girişimde bulunmak üç önemli kuruma düşüyordu;
- Mersin Büyükşehir Belediyesi
- Mersin Ticaret ve Sanayi Odası
- Mersin Deniz Ticaret Odası
Bu üç kurum birleşir aralarına bazı Mersinli işadamlarını da alarak pekala Mersin Limanı’nı satın alabilirlerdi. Bir taraftan da Liman’ın elde ettiği karla Liman’ın ödemelerini yapabilirlerdi.
Yapmadılar.
Belki de yüz yılda bir ele geçecek fırsat kullanılamadı.”
Yazımı şu cümlelerle tamamlamıştım:
“Koltuklarına yapışmış, heyecanlarını kaybetmiş, vizyonları yetersiz, yalnızca gelecek seçimi kazanmaya yönelik çalışma yapan kent dinamikleri olduğu sürece Mersin, talihsizlikle izah etmeye çalıştığı kaderini yenemeyecektir.”
* * *
Büyükşehir Belediyesi’nce çöpe atılan 35 milyonluk Aquapark saçmalığı, astronomik ücretlerle yapılan konserler, MTSO ile birlikte yaptığı yurtdışı gezileri…
Yalnızca bu harcamalarla liman alınabilirdi.
Şimdi koltuklarına yapışmış ve yıllarca bu kente hiç bir katkısı olmayan kent dinamiklerinin birçoğu artık yok!
Son kalanlar da artık yavaş yavaş bu kentin önünden çekileceklerdir.
Liman kenti Mersin kolayca kendi limanına sahip olabilirdi.
Kentin hafızasını bilmek önemlidir.
Bunu da sık sık hatırlamak ve hatırlatmak gerekiyor.
Peki; hatırlamak elbette büyük bir varlık özelliğidir; ama sadece hatırlamak neye yarar?
İnsanların ve toplumların hafızası, akıl için büyük bir imkândır ve tecrübe dediğimiz ( bazen çok yüksek maliyetli ) ders, şimdiki ve gelecek zaman için öğretici olur.
Kişisel hayatımızda bazen bu bağlamda yetersizlikler olur; özellikle genç yaşlarda bu anlaşılabilir bir eksikliktir ve daha yaşlı yakınların tecrübeleri arsızca önemsenmez; ama toplumlar için hafıza kaybı, yani yanlışlardan ders çıkarma dediğimiz rasyonel tutumun ihmali bağışlanamaz; bu ussal eksiği hayat bağışlamaz!
Ülkemizde ve özellikle Mersin’imizde hafıza kaybı ciddi bir meseledir! Geçmişten, olaylardan ve olgulardan kopuk bir şimdiki zaman, bir gelecek nasıl olur?Nasıl yaşanır?
Hemen şu korona günlerindeki akıl almaz ihmalleri, kayıtsız ve arsız toplanmaları düşünelim yeter!
Liman konusunda “Ben yazmıştım!” anlamında bir hatırlatma yaptığım lütfen düşünülmesin; ama öylesine çok yanlış ve bu yanlışı yapanlar bu kentte unutuluyor ve gereken dersler ihmal ediliyor ki…
Mersin Limanı hem ülkemiz, hem de kentimiz ve bu kentte yaşayanlar için öyle önemlidir ki; yanlışın telafisi ya imkânsızdır ya da maliyeti çok yüksektir.
Geleceğe, gelecek kuşaklara karşı savunulması zor ihmallerden kaçınalım; Mersin Limanı meselesi bu bağlamda bir sahiplenmeyi bekliyor.
HARUN ARSLAN.....O7 Ağustos 2020
.