Yılın son ayında bazı STK’lar ödül törenleri düzenler. Genelde de hep kent protokolüne verilen klasik bir “derneğe prestij” çalışmasıdır. Bir yıl boyunca süren sessizlikten sonra,  çoğu STK da yıllık faaliyetlerini açıklar; öneri ve iyi dilekler içeren, fakat sonuçsuz, kente bir katkısı olmayan  “bildiri yayınlama” faaliyetidir bu… Oysa STK’ların ve kent dinamiklerinin değerleri, önemleri ve sorumluluk duyguları zor zamanlarda yaptıkları katkı ile ölçülür. Meseleye bu cepheden bakalım: Şu anda Mersin salgın dolayısıyla belki de son yarım asırlık tarihindeki en sıkıntılı, zor ve tehlikeli bir dönemi yaşıyor. Önceden hiç yaşanmamış bir salgın, hastalık ve ölümlerle karşı karşıyayız. Maalesef önümüzdeki günlerde bu sürecin daha vahim sonuçlarını yaşayacağız. İşini kaybedenler, işyerlerini kapatanlar, ekonomik sıkıntıya düşenler, geçim sıkıntısı çekenler artacaktır.  Kente farklı riskleri  ve olumsuzlukları getirecektir. Bu bağlamda acil önlemlerin alınması gerekmektedir. *               *                     * Oysa durum nedir?  Ne acıdır ki, Büyükşehir Belediye Meclisi bu hassas dönemde kısır bir çekişme içinde,  çalışamamakta ve kente katkı verememektedir. STK’ların ve kent dinamiklerinin bu duruma seyirci kalmaları üzücüdür. Acilen tepkilerini göstermeliler; Meclis üyelerini doğru, yararlı çalışmaya, uzlaşmaya, birlik olmaya yönlendirmeliler, zorlamalılar. Ayrıca STK’lar bu dönemde halka ve kente nasıl yardım edebileceklerini, katkıda bulunacaklarını düşünüp, ivedilikle çalışmaya başlamalılar.   Maalesef son iki Büyükşehir Meclis Toplantısı,  bir sendikaya verilen haksız ve  gereksiz bir ödeme ve Baro Başkanı polemiğiyle üzücü, anlamsız bir şekilde gerçekleşti.   Borçlanma konusuna gelince; giderek artan sıkıntılı durumda buna mutlaka ihtiyaç olacaktır. Umarım STK’lar, kent dinamikleri ve halkımız tepkilerini gösterir ve Meclisin tekrar toplanıp olumlu karar almasın sağlanır. Burada Büyükşehir Belediyesine de bir görev düşüyor: Borçlanma bir ihtiyaç halinde ortada iken, harcama planı da revize edilmeli, bütçe imkânlarının bir bölümünün, salgının hemşerilerde yol açtığı gelir kaybına  dönük, kısmen telafi edici şekilde harcanmasını planlanmalıdır. Lütfen hatırlayalım: Yaz boyu yapılan konserler, etkinlikler, açılışlar ve benzeri faaliyetler hem salgının yayılmasında rol oynamış hem de Belediyeye önemli bir maliyet yüklemiştir. Aşevinin yemek dağıtımı, çorba projesi, ekmek fabrikası,  Meski su desteği gibi olumlu gelişmeleri de takdirle izliyoruz ve bu dönemde daha da artmasını diliyoruz. Büyükşehir Belediyesi, aslında çoğumuzca malûm  ve her dönem yapılan, bildiğimiz ve eleştirdiğimiz bazı gereksiz harcamaları bu hassas dönemde kesmelidir. Daha fazla tasarruf yapılmalı ve bunlar kalem kalem açıklanmalıdır. Bu felaket döneminde tek bir kuruşun boşa ve haksız harcanmadığının güvencesini vermelidir.   Şimdi bir olağan dışı sıkıntılar yaşayan kentte,  buna tepkisiz kalan başta STK’ lar ve kent dinamikleri de Belediye Meclis üyeleri kadar sorumlu olacaktır. Kamusal alanda onarıcı ve yönlendirici baskı grupları  olarak, bugün ortada yoklarsa, ne zaman olacaklardır!   Halkımız da tüm bunları takip etmeli, görmeli ve tepkilerini göstermelidir. Siyaset yapanlar, sivil yapılanma içindeki hemşeriler, kamusal baskı gücü oluşturan kişi ve kurumlar, basın vb.;  yani  demokratik hayatımızın vazgeçilmez  aktörleri, bu felaket günlerinde onarıcı, telafi edici, yol gösterici ve rasyonel anlamda baskıcı bir pozisyon almalıdır. Özellikle de kısır siyasal hesaplar yapmaktan, faydasız polemiklerle kamuyu işgal etmekten, kişisel konuma dönük planlar için kurumsal yapıları meşgul etmekten uzak durulmalıdır. Hemen fayda üretecek, pratik, gündelik hayata iyiliği hemen yansıyacak kararlar alınmalıdır; acılarla dolu şu korona günlerine uygun ahlâkî, vicdanî ve bu kente yakışır insan bir konum içinde olmalıyız. Özetle: Hemşerilerimizin gündelik hayatını ve yakın geleceğini perişan eden bu yangına seyirci kalmamalıyız…   HARUN ARSLAN......18 Aralık 2020