Özellikle son yüzyılda petrol ve türevlerinin tetiklediği atmosferi kirletme süreci artık sadece doğayı değil, insanlığın da içinde yer aldığı çoğu canlının yok olma noktasına geldi, dayandı..
Yükselen hava sıcaklıkları bir yanıyla kuraklığı tetikliyor, bir yanıyla da aşırı yağışlar sonucu seller büyük tahribata yol açarken, orman yangınları neredeyse tüm dünyayı kasıp kavuruyor..
Küresel ısınmayı durduracak tüm dünya ülkelerinin koşulsuz riayet edeceği devrim anlamında yeni bir yol haritası ortaya konmazsa sonumuz beklenenden de önce gelebilir…
Homo Saphiens insanlık milyonlarca yıllık mirası yüz yıl içinde tüketip kendi kendini yok etmenin eşiğinde…
Gidişatın asıl dramatik yanı ise; neredeyse tüm ülkeler ciddi önlemler yerine birbirini kollamakta, günah keçisi peşinde koşulmakta…
Oysa yapılması gereken şey çok basit:
Tüketim çılgınlığına dur denecek, petrol çağı bir daha açılmamak üzere tarihe gömülecek, yeni bir doğayla barışık enerji devrimi gerçekleştirilecek..
Son olarak yayınlanan Birleşmiş Milletler Hükümetlerarası İklim Değişikliği raporu kusursuz bir kıyamet senaryosunun gerçekleşmek üzere olduğunu, dünya çapında ve tüm ülkelerin harfiyen uyacakları önlemler alınmazsa, en azından insanlığın sanılandan da yakın zamanda yok olacağını haber veriyor…
Aşağıdaki ifadeler son günlerde kamuoyuna duyurulan o rapordan özetin özeti anlamında derlediğim birkaç başlık:
- 50 yılda bir görülen aşırı sıcak hava artık yılda bir görülecek.
- Tropik fırtınalar, yağmur ve kar yağışı artacak.
- Bugüne kıyasla 1,7 kat daha fazla kuraklık yaşanacak.
- 2050'ye kadar mevcut buzullar tümüyle eriyip, yok olacak.
- Buzulların erimesiyle denizler yükselecek.
- Bugüne kadar çizilen projeksiyonlara dayalı tahminlerden çok daha önce yükselecek deniz suları nedeniyle başta adalardan oluşanlar olmak üzere 50 ülke yok olup haritalardan silinecek…
Birleşmiş Milletler raporunun asıl çarpıcı tespiti ise küresel ısınmanın durdurulamaz noktaya doğru hızla yaklaştığı, bir başka ifadeyle insanlığın duvara toslamak üzere olduğu gerçeği..
Rapora göre bugüne kadar uzmanların erişilmemesi gereken 1,5 derecelik ısınma ile ilgili tahminleri 2040 yılını gösterirken, bu kıyamet tarihi on yıl öne çekiliyor ve beklentiler sıcaklığın 2030'a kadar 1,5 derece artacağını gösteriyor…
Uzmanların en net tespiti ise iklim değişikliğinde insanın sorumluluğunun ‘fakatsız, amasız’ tartışılmaz biçimde ortaya koyulması…
Birleşmiş Milletler Hükümetlerarası raporu atmosfere zararlı karbondioksit gazı emisyonunun radikal biçimde azaltılması durumunda dahi, sıcaklıkların sanayileşme öncesi döneme göre 1,5 derece artmasını engellemenin artık mümkün olmayacağını, en azından bundan sonra bu seviyenin korunması için derhal harekete geçilmesini öneriyor…
Öneriyor da ne oluyor?
Raporun hemen ardından küresel karbondioksit salınımında en büyük rolü oynayan Çin ve Avustralya sanki hiçbir sorumlulukları yokmuş gibi, iklim politikalarında değişiklik yapmayacaklarını açıkladılar…
Özellikle dünyanın en büyük fabrikası konumundaki Çin adım atmadıkça, diğer tüm ülkeler gerekeni yapsalar bile sonuç alınması imkânsız…
Bu durumda başta ABD ve AB olmak üzere Çin’ den ithalat yapan tüm ülkelerin karbon vergisi ve benzeri kimi yaptırım anlamına gelecek enstrümanları uygulamaya koyması gerekiyor…
Birleşmiş Milletler iklim raporunun bölgemizi ilgilendiren önlem alınmazsa dünyayı bekleyenden çok daha büyük felaketlerin habercisi önemli saptamaları var…
Akdeniz dünyadaki diğer denizlerden daha çok ısınacak ve bu ısınma doğu Akdeniz’ i daha da derinden etkileyecek…
Bu ne demek?
Bu, Akkuyu nükleer santral öngörüldüğü gibi 2023’ te devreye girerse, sıcak deniz sularıyla soğutulacak! santralin zaten gereğinden fazla ısınmakta olan deniz sularını artık hiçbir canlının yaşayamayacağı hale sokacağı açık…
Akkuyu nükleer santralinin Akdeniz sularıyla soğutulmasının nelere yol açacağını henüz küresel ısınma bugünkü boyutlara gelmeden önce bir makalede kaleme almıştım…
Bugün daha da önem kazanan konuya ışık tutması açısından o makaleyi yeniden yayınlamakta ve konuyu tartışmaya açmakta yarar var diye düşünüyorum..
Akdeniz’ in ısınmasıyla nükleer santral arasındaki korelasyonu ele aldığım o makaleyi paylaşma umuduyla…