‘Şeytanla dansa kalkan, adımlarını uydurmak zorunda kalır’
Dünyada yaşananları ölümü gösterip, sıtmaya razı etmeye benzetiyorum. İnsanlar o denli zora sokulacak, o denli bunalacak ki sonunda gelene razı olacak ‘bundan kötü ne olabilir ki’ düşüncesine yönelecektir. David Rockefeller’in ölmeden önce söylediği şu söz sanki bunu doğrular niteliktedir. “Tek ihtiyacımız olan yerinde büyük bir kriz, böylece uluslar yeni dünya düzenini kabul edecek.” Küresel kapitalizm sadece paraya hakim değil. Para ile beraber teknoloji de daha başka enstrümanlar da onların elinde.
Hiç beklenmedik anda virüs salgını çıktı. İki yıl içinde bi bakmışsınız insanlık birçok alışkanlığını değiştirmiş, küresel kapitalizm üretimi teknolojilere, uygulamalara teslim olmuş. Yine aynı zaman diliminde devletler ve vatandaşlar kapanmalar nedeniyle zayıflarken, küresel sermayenin teknoloji şirketleri tarihte görülmemiş ölçüde zenginleşmiş. Bu süreç aynı zamanda geniş halk yığınlarından, büyük dünya devlerine servet aktarımıdır. Zira bol krizli, enflasyonlu, savaşlı dönemler, dünyada paranın zenginler lehine yön değiştirdiği zamanlardır. Bir sermaye transferidir kısaca.
İnsansoyu daha virüs salgınının şoklarını atlatamadan, bu kez de Ukarayna savaşı çıktı. Savaşın sadece adı Ukrayna savaşı. Oysa dikkatlice bakan bunun küresel çapta bir savaş olduğunu, etkileri itibarıyla hemen anlar. Ülkeler durduk yere birbirine giriyor. Peki ama neden? Savaştan etkilenen ülkelerin savaşı istediğini hiç sanmıyorum. Ama nedense gizli bir el ateşe sürekli odun atıyor. Halk yığınları ne bir salgın, ne savaş, ne de başka bir kötülük yaşamak istemezler. Ne var ki onları rahat bırakmıyorlar.
Birçok analist virüs salgını sonrasında gıda tedarik sorunu çıkacağını öngörmüştü. Hatta daha da ileri giderek devletlerde sokak hareketleri, kargaşa yaşanacağını söylemişlerdi. Ardından bununla yetinmeyip internetin, elektriğin dahi bir süreliğine gideceğini iddia ettiler. Bana öyle geliyor ki tek dünya devletine gidişin tuğla taşları krizle, kargaşa ile yoklukla örülüyor. Zira bugünkü sıkıntıların maddi bir nedeni yoktur. Yapay biçimde adım adım bir yerlere sürükleniyoruz.
Ukarayna ve Rusya’dan tahıl alamayan Avrupa, yönünü Hindistan’a – dünyanın ikinci büyük buğday üreticisi- çevirmişti. Fakat Hindistan yeni aldığı bir kararla buğday ihracatını yasakladı. Savaş, Ukrayna’da ve Rusya’da var olan tahılın da Avrupa’ya ulaşmasına imkan vermiyor. Görüldüğü gibi gerçekte gıda ve sanayi ürünlerinin yokluğu konusunda – gıda var ama nakli sorun- geçerli bir sebep yok! Salgın, durduk yere sanayi ve gıda üretimini azalttı. Savaş da bunu perçinledi.
Gerek salgın dönemi gerekse şimdiki savaş hali hiç rasyonel süreçler değildir ve maksatlı çıkartıldığı konusunda yoğun şüpheler vardır. Bir olay yaşandığında failine ulaşmak için o olayın kim ve kimlere yaradığına bakmak gerekir. Salgın ve diğer tüm krizler küreselciler denen büyük para babalarına yaradığına göre mesele gayet açıktır ki adamlar bunu gizleme ihtiyacı dahi duymuyorlar
Küresel dünya devletini oluşturmanın yolu, anladığımız kadarıyla krizler, salgınlar, kargaşalardan geçiyor. Zira işi gücü yerinde olan, korku, endişe bilmeyen dünya halklarını başka türlü ikna etmeniz zordur. Oysa bıkkınlık, yılgınlık, açlık ile terbiye birçok kapıyı aralar... Fakat tüm bu olan-biten küreselcilere yetecek mi? Pandemi örneğin, büyük etkiler bıraksa da inanıyorum ki onların istediği ölçüde yıkım ve dönüşüm getirmedi. Devletler eşi görülmemiş önlemler aldılar, insanlar büyük fedakarlıklar yaptılar. Hadi diyelim gıda krizi de pahalılık da ve devreye soktukları diğer etkiler de istedikleri sonucu vermezse, işte orada dananın kuyruğu kopar. Zira gerekirse bu üstenci kafa, bir 3. dünya savaşını bile göze alacak kadar, ileri gideceklerdir. Böyle bir öngörü ne yazık ki güçlenerek öne çıkıyor.