Harun Arslan
Köşe Yazarı
Harun Arslan
 

“ Denizcilik Bayramı”… ve Yine Sağır Bir Sessizlik !

Çok uzun zamandır, her yıl 1 Temmuz Denizcilik ve Kabotaj Bayramı için bir köşe yazısı yazarım. Bunun çok yönlü gerekçeleri var; ama bir Mersinli olarak en doğrudan olanı şudur: Bize Mersin’i anlat deseler, herhalde ilk cümlemize şöyle başlardık:  “ Mersin, bir Deniz ve Liman Kenti kimliğiyle…” Coğrafi konumlanma, özellikle de doğal tanımlama açısından bu kimlik elbette yerindedir; ama Mersin’de yaşayanlara bağışlanmış bu kimlik, bizzat Mersinliler tarafından nasıl algılanmış ve korunmuş? Bizler bu kimliğin kıymetini nasıl kötü kullanmışız?   “Kuşaklar boyu” yüzümüzün kızarması pahasına, hemen hatırlayalım mı?   *Denizle arası dolgu alanları ile kesilmiş, *Doğal sahilleri yok edilmiş, *Beton binalarla tüm sahili kapatılmış, *Denizi kirletilmiş, *Deniz sporları gelişmemiş, *Denizcilik Fakültesi kurmayı, denizi olmayan kentlerden sonra daha yeni akıl etmiş, *Tersanesi ve gemi yapım atölyeleri yaptırılmayan, * Limanına turizmini destekleyecek kurvaziyer gemiler uğramayan, * Diğer Akdeniz ülkelerine başlayan feribot seferleri bile devam ettirilemeyen, *Deniz ürünlerinden ve balıktan ekonomik anlamda yararlanamayan, *Deniz kıyısına milyonlar harcanarak  aquapark (?) yapılan ve sonra da yıkılan, *Denize on adım mesafede  havuzlar yapılan, *Ülkenin en uzun sahilini turizme dönük olarak kullanma konusunda, yıllardır kılını kıpırdatmayan * Son olarak da Limanın genişlemesine ve dolayısıyla kente daha fazla istihdam ve katma değer sağlanmasına karşı çıkan  bir kent MERSİN!   Sonuçta: Denizi unutturmak, denizle bağlantısını kesmek, denizden yararlanmamak ve denizi sevdirmemek için her şey yapılmış! Bu kentin kaderine hükmeden, yazgısında izi olan her bir kişi ve kurum, bu vebalin ağırlığıyla yaşayacaktır. *                     *                     * Takvimlerde olsa da, “Deniz”i her yıl en azından bir kez bize hatırlatan bir gün var:  “1 Temmuz Denizcilik ve Kabotaj Bayramı” Çocukluğumdan hatırlarım; bir bayram havasında kutlanırdı. Yine eski yıllarda Denizcilerin ve çeşitli kurumların katıldığı törenler olur, çeşitli etkinlikler düzenlenirdi. Giderek bu kutlamalar sönükleşti; adeta bir formalite kutlamaya dönüştü: Belediye Bandosu ile İstiklal Marşı okunur; Liman Başkanı çok kısa bir konuşma yapar; katılan az sayıda kişi hızla deniz kıyısına giderek denize bir çelenk atarlar ve tören 15 dakikada biter!   Peki bu kutlamaların başında olması gereken kurum hangisidir?  Cevap, elbette  “Mersin Deniz Ticaret Odası (MDTO)”dır. Gel gör ki, deniz kenti Mersin’de bugüne kadar deniz farkındalığı yaratamayan bir oluşum olarak kalan Mersin Deniz Ticaret Odası… Çalışmalarını, Deniz Ticaretiyle meşgul bir sektör bazına indirgeyen, Deniz’le kent sosyolojisi ve kültür kaynağı düzeyinde ilgilenmeye bir türlü geçememiş MDTO  çoğu ihmal edilmiş, kimi de yıllar sonra  akıl edilmiş hizmet kalemleri kapsamına, doğrudan DENİZ’i bir kentsel zenginlik ve imkân olarak kaydetmek, DENİZ kültürü inşâsı bağlamında model projeleri hayata geçirmek konusu hiç girmemiştir.   * Aylık çıkardıkları dergide,  deniz konusu dışına çıkılıp günlük siyasete bulaşan yazıları üzülerek okuyordum. * Mersin’de binlerce insana katkı verecek, kentin ekonomisini geliştirecek tersane ve yat imalat sanayi kurulması konularında etkisiz kaldıklarını biliyoruz. * Yine limanın genişlemesinde önceki Büyükşehir yönetiminin “konteynerler kentin rüzgarını kesecek, görüntüyü bozacak” gibi ortaya koydukları komik sebeplere MDTO yönetiminin sessiz kaldığını biliyoruz. * Nusrat Mayın gemisi aklıma geliyor. Denizdeki bir tarihi gemiye herhalde önce bu odanın sahip çıkabilmesi gerekiyordu! Ama ne oldu? Denizdeki gemiyi aldılar bir kara kentine götürdüler!   Sonuçta, çeyrek asırdır değişmeyen, denizi deniz kıyısındaki ofislerinden seyreden bir MDTO yönetimiyle baş başayız... Hayat, büyük resimde herkese ve her kente hak ettiğini veriyor! *                                 *                                 * Bugün denizlerdeki hidrokarbon yatakları, münhasır ekonomik bölgeler ve küresel stratejik hesaplar nedeniyle denizlerimizle ilgili askerî ve ekonomik pozisyon alışlar benzersiz bir önem kazanmıştır; özellikle Doğu  Akdeniz, dolayısıyla Kıbrıs odaklı denizcilik politikamız ve bu bağlamda Mersin’in sahip olduğu yüksek değerli coğrafî konum, bu kentten sürdürülecek yakın çevre ilişkileri ve lojistik destek programları büyük önem kazanmıştır.   Peki, konuyla doğrudan ilgili kurumsal yapılar bu konuda nasıl bir vizyona sahiptir? Ülke yararı, kent faydası ve Mersin’in gelişimi açısından ayrıntılı bir program öngörülüyor mu? Maalesef hayır.   Gelelim bu yılki kutlamalara; En başta sahiplenmesi gereken Mersin Deniz Ticaret Odası maalesef kutlamanın gerisinde seyirci olarak kaldı. Oda Başkanı yine her zamanki gibi kutlamalara katılmadı. MDTO’ nun ancak bir kaç personeli görüldü.   Organizeyi ellerindeki kıt imkanlarla ve aldıkları kısıtlı destekle Liman Başkanlığı düzenledi. Hem maddi, hem, hem de sahiplenme olarak  en başta (MİP) Mersin Uluslararası Liman İşletmeciliği A.Ş. ‘ nin bulunduğunu söylemeliyiz. Maalesef kentin merkezi ve yerel yöneticilerinin de katılmadığını unutmayalım; ama bu katılım MDTO’ nun daveti ve desteği ile sağlanabilirdi. Yine son kutlamada bulunan önceki dönem Kıbrıs Büyükelçisi’ni de hatırlıyorum. Bu yıl deniz ve ada ülkesi Kuzey Kıbrıs Büyükelçisi de katılmadı.   Bütün bu eleştirel notların ötesinde ise, Mersin Uluslararası Liman İşletmeciliği A.Ş. ve  Liman Başkanlığı personeline teşekkür borcumuz var...   HARUN ARSLAN.....04 Temmuz 2022
Ekleme Tarihi: 04 Temmuz 2022 - Pazartesi

“ Denizcilik Bayramı”… ve Yine Sağır Bir Sessizlik !

Çok uzun zamandır, her yıl 1 Temmuz Denizcilik ve Kabotaj Bayramı için bir köşe yazısı yazarım. Bunun çok yönlü gerekçeleri var; ama bir Mersinli olarak en doğrudan olanı şudur:

Bize Mersin’i anlat deseler, herhalde ilk cümlemize şöyle başlardık:

 “ Mersin, bir Deniz ve Liman Kenti kimliğiyle…”

Coğrafi konumlanma, özellikle de doğal tanımlama açısından bu kimlik elbette yerindedir; ama Mersin’de yaşayanlara bağışlanmış bu kimlik, bizzat Mersinliler tarafından nasıl algılanmış ve korunmuş? Bizler bu kimliğin kıymetini nasıl kötü kullanmışız?

 

Kuşaklar boyu” yüzümüzün kızarması pahasına, hemen hatırlayalım mı?

 

*Denizle arası dolgu alanları ile kesilmiş,

*Doğal sahilleri yok edilmiş,

*Beton binalarla tüm sahili kapatılmış,

*Denizi kirletilmiş,

*Deniz sporları gelişmemiş,

*Denizcilik Fakültesi kurmayı, denizi olmayan kentlerden sonra daha yeni akıl etmiş,

*Tersanesi ve gemi yapım atölyeleri yaptırılmayan,

* Limanına turizmini destekleyecek kurvaziyer gemiler uğramayan,

* Diğer Akdeniz ülkelerine başlayan feribot seferleri bile devam ettirilemeyen,

*Deniz ürünlerinden ve balıktan ekonomik anlamda yararlanamayan,

*Deniz kıyısına milyonlar harcanarak  aquapark (?) yapılan ve sonra da yıkılan,

*Denize on adım mesafede  havuzlar yapılan,

*Ülkenin en uzun sahilini turizme dönük olarak kullanma konusunda, yıllardır kılını kıpırdatmayan

* Son olarak da Limanın genişlemesine ve dolayısıyla kente daha fazla istihdam ve katma değer sağlanmasına karşı çıkan  bir kent MERSİN!

 

Sonuçta: Denizi unutturmak, denizle bağlantısını kesmek, denizden yararlanmamak ve denizi sevdirmemek için her şey yapılmış!

Bu kentin kaderine hükmeden, yazgısında izi olan her bir kişi ve kurum, bu vebalin ağırlığıyla yaşayacaktır.

*                     *                     *

Takvimlerde olsa da, “Deniz”i her yıl en azından bir kez bize hatırlatan bir gün var:

 “1 Temmuz Denizcilik ve Kabotaj Bayramı”

Çocukluğumdan hatırlarım; bir bayram havasında kutlanırdı.

Yine eski yıllarda Denizcilerin ve çeşitli kurumların katıldığı törenler olur, çeşitli etkinlikler düzenlenirdi.

Giderek bu kutlamalar sönükleşti; adeta bir formalite kutlamaya dönüştü:

Belediye Bandosu ile İstiklal Marşı okunur; Liman Başkanı çok kısa bir konuşma yapar; katılan az sayıda kişi hızla deniz kıyısına giderek denize bir çelenk atarlar ve tören 15 dakikada biter!

 

Peki bu kutlamaların başında olması gereken kurum hangisidir?

 Cevap, elbette  “Mersin Deniz Ticaret Odası (MDTO)”dır.

Gel gör ki, deniz kenti Mersin’de bugüne kadar deniz farkındalığı yaratamayan bir oluşum olarak kalan Mersin Deniz Ticaret Odası

Çalışmalarını, Deniz Ticaretiyle meşgul bir sektör bazına indirgeyen, Deniz’le kent sosyolojisi ve kültür kaynağı düzeyinde ilgilenmeye bir türlü geçememiş MDTO  çoğu ihmal edilmiş, kimi de yıllar sonra  akıl edilmiş hizmet kalemleri kapsamına, doğrudan DENİZ’i bir kentsel zenginlik ve imkân olarak kaydetmek, DENİZ kültürü inşâsı bağlamında model projeleri hayata geçirmek konusu hiç girmemiştir.

 

* Aylık çıkardıkları dergide,  deniz konusu dışına çıkılıp günlük siyasete bulaşan yazıları üzülerek okuyordum.

* Mersin’de binlerce insana katkı verecek, kentin ekonomisini geliştirecek tersane ve yat imalat sanayi kurulması konularında etkisiz kaldıklarını biliyoruz.

* Yine limanın genişlemesinde önceki Büyükşehir yönetiminin “konteynerler kentin rüzgarını kesecek, görüntüyü bozacak” gibi ortaya koydukları komik sebeplere MDTO yönetiminin sessiz kaldığını biliyoruz.

* Nusrat Mayın gemisi aklıma geliyor.

Denizdeki bir tarihi gemiye herhalde önce bu odanın sahip çıkabilmesi gerekiyordu!

Ama ne oldu? Denizdeki gemiyi aldılar bir kara kentine götürdüler!

 

Sonuçta, çeyrek asırdır değişmeyen, denizi deniz kıyısındaki ofislerinden seyreden bir MDTO yönetimiyle baş başayız...

Hayat, büyük resimde herkese ve her kente hak ettiğini veriyor!

*                                 *                                 *

Bugün denizlerdeki hidrokarbon yatakları, münhasır ekonomik bölgeler ve küresel stratejik hesaplar nedeniyle denizlerimizle ilgili askerî ve ekonomik pozisyon alışlar benzersiz bir önem kazanmıştır; özellikle Doğu  Akdeniz, dolayısıyla Kıbrıs odaklı denizcilik politikamız ve bu bağlamda Mersin’in sahip olduğu yüksek değerli coğrafî konum, bu kentten sürdürülecek yakın çevre ilişkileri ve lojistik destek programları büyük önem kazanmıştır.

 

Peki, konuyla doğrudan ilgili kurumsal yapılar bu konuda nasıl bir vizyona sahiptir? Ülke yararı, kent faydası ve Mersin’in gelişimi açısından ayrıntılı bir program öngörülüyor mu? Maalesef hayır.

 

Gelelim bu yılki kutlamalara;

En başta sahiplenmesi gereken Mersin Deniz Ticaret Odası maalesef kutlamanın gerisinde seyirci olarak kaldı. Oda Başkanı yine her zamanki gibi kutlamalara katılmadı. MDTO’ nun ancak bir kaç personeli görüldü.

 

Organizeyi ellerindeki kıt imkanlarla ve aldıkları kısıtlı destekle Liman Başkanlığı düzenledi.

Hem maddi, hem, hem de sahiplenme olarak  en başta (MİP) Mersin Uluslararası Liman İşletmeciliği A.Ş. nin bulunduğunu söylemeliyiz.

Maalesef kentin merkezi ve yerel yöneticilerinin de katılmadığını unutmayalım; ama bu katılım MDTO’ nun daveti ve desteği ile sağlanabilirdi.

Yine son kutlamada bulunan önceki dönem Kıbrıs Büyükelçisi’ni de hatırlıyorum. Bu yıl deniz ve ada ülkesi Kuzey Kıbrıs Büyükelçisi de katılmadı.

 

Bütün bu eleştirel notların ötesinde ise, Mersin Uluslararası Liman İşletmeciliği A.Ş. ve  Liman Başkanlığı personeline teşekkür borcumuz var...

 

HARUN ARSLAN.....04 Temmuz 2022

Yazıya ifade bırak !
Okuyucu Yorumları (0)

Yorumunuz başarıyla alındı, inceleme ardından en kısa sürede yayına alınacaktır.

Yorum yazarak Topluluk Kuralları’nı kabul etmiş bulunuyor ve inovatifhaber.com sitesine yaptığınız yorumunuzla ilgili doğrudan veya dolaylı tüm sorumluluğu tek başınıza üstleniyorsunuz. Yazılan tüm yorumlardan site yönetimi hiçbir şekilde sorumlu tutulamaz.
Sitemizden en iyi şekilde faydalanabilmeniz için çerezler kullanılmaktadır, sitemizi kullanarak çerezleri kabul etmiş saylırsınız.