Bekir Zorba
Köşe Yazarı
Bekir Zorba
 

Metal Fırtına Gerçeğe Dönüşür Mü?

“Siyaset, hukuka hep galip gelir”     Metal Fırtına kitabı 2004 yılında çıktı. ABD’nin Türkiye’yi işgal edişini anlatıyordu. Kitap o denli tuttu ki devam serisi de yazıldı. Bir ABD Türkiye savaşı giderek ihtimal dairesi içine giriyor. 2023 seçimleri bu konuda bir dönüm noktasıdır. Cumhur ittifakının devam etmesi durumunda beklenen karşılaşmaya bir adım daha yaklaşılmış demektir.   ABD yeni dönemde Çin, Rusya, İran, Kuzey Kore ve Türkiye’yi hedefine koymuştur. Zira daha önceleri Türkiye içinde istediğini yapıyordu ve doğrudan savaşa girmesine gerek kalmıyordu. ABD, NATO’ya girişimizle beraber ülkemize güzelce yerleşti. Tüm bürokrasiye, kurum ve kuruluşlara sızdı. Orduda, eğitimde, yargıda hemen her yerde dediği oluyordu. Öyle ki Türkiye milli, özgün ürünlerini dahi üretemiyordu. Hemen gizli bir el devreye giriyor ve bunu bir şekilde önlüyordu. Petrolünü, doğalgazını çıkartmasına izin verilmiyordu. İthalat afyon gibi bağımlılık yaratmıştı. Siyaset ise vesayet altında idi. Hizaya girmeyenler darbelerle, suikastlarla susturuluyordu.   Ülke sürekli bir istikrarsızlık içindeydi. Taşeron terör örgütleri ile balans ayarları yapılıyordu. Örtülü, açık ambargolar, tehditler hep vardı… Ülkedeki bu kargaşa, kaos dönemi 15 Temmuz 2016 tarihine dek, bir biçimde inişli-çıkışlı devam etti. 15 Temmuz’dan sonra iki ülke arasında farklı bir perde açıldı. Türkiye, içteki işbirlikçilerden arındıkça daha bağımsız politikalara ve işlere imza attı. ABD o tarihten itibaren Türkiye’ye karşı sesini daha yükseltmeye başladı. Tehdit ve şantajları daha alenileşti.   Ambargo, yaptırım kartları sıkça kullanılmaya başladı. Bilhassa savunma sanayi hamleleri ABD ve diğer Batılı ülkeleri kızdırıyor, telaşlandırıyor. ABD kendi yaptırım ve ambargolarıyla sınırlı kalmıyor, müttefik ülkeleri de buna zorluyor. Ambargolar Türkiye’ye fazla etki yapmadı. Bilakis verilmeyen ürünlerin muadilleri çabucak milli ve yerli imkanlarla hizmete alınıyor. Bu, terör ile mücadelede, sınır ötesi operasyonlarda Türkiye’ye büyük üstünlük sağladı. ABD bu kez döviz üzerinden ve finansal saldırılarla gelmeye başladı. Zira ülkenin döviz kırılganlığı henüz aşılamadı.   Finansal saldırılar ülkeye büyük zararlar veriyor. Batılı ülkeler kredi musluklarını iyice kıstı. Hele doğrudan yatırımlar bıçak gibi kesildi. ABD ve müttefikleri Türkiye’den istediklerini almak için her yola başvuruyorlar. Ülkedeki işbirlikçileri ile birçok konuda bastırıyorlar. Pahalılık ve diğer ekonomik zorlukları adeta bir silah olarak kullanıyorlar. Öyle ki orman yangınlarından, diğer doğal felaketlerden dahi medet umar hale geldiler.   Bugün haritaya şöyle bir baktığınızda Türkiye etrafındaki  mevzilenme, üsler falan çok açık görülmektedir. Terör örgütleri üzerinden, vekalet savaşlarından istediğini alamayanlar bu kez vites büyüterek farklı bir aşamaya geçmeyi istemektedir. Bu ikinci kademe hamle, öyle sanıyorum ki seçimlerde istenilen sonuç alınamazsa, uydu devlet Yunanistan üzerinden sergilenecektir. Ya da Suriye tarafında, Yunanistan ile eş zamanlı veya ayrı ayrı. Suriye devleti ve onun hamisi İran bir şekilde devreye sokulmak istenecektir. Ülke içinde de tabii kalkışma senaryoları denenecektir.   Devletten devlete savaş, terör örgütleri başarısız olduğunda devreye girer ki terör örgütleri üzerinden bugüne değin istediğini alamadılar. Devletler arası savaş, tabii daha büyük yıkım ve zarar demektir. Diyelim ki ABD uydu devletler üzerinden de bir sonuca ulaşamaz ise, bu Türkiye’nin daha da güçlendiği ve içeride birlik olduğu anlamına gelir. İşte o vakit tek çare olarak kendisi bir bahane ile saldıracaktır. Ben öyle bir savaşta topyekun bir ABD işgali öngörmüyorum. Daha çok hava güçlerinin, uyduların, konvansiyonel füzelerin yanı sıra gerektiğinde nükleer füzelerin kullanıldığı bir savaş olur bu. Savaş, tabii ekonomik ve siyasi yaptırımlar ile beraber gelir ve istediği kukla hükümeti oluşturana değin sürer.   Yoksa ABD fiili olarak kendi askeri ve kara birlikleri ile bir savaşa kolay kolay bulaşmaz ki buna da gerek yoktur zaten. İnterneti, elektriği kestiğinde birçok şey hallolmuş sayılır. Metal fırtına gerçeğe dönüşür mü? Son Madrid zirvesinde oluşan hava, ABD’nin Türkiye ile ilgili nihai hedefini etkilemez. Ancak Rusya’nın Ukrayna’daki savaşı ve evirileceği durum, ABD’nin Türkiye planlarındaki zamanlamayı etkiler. Eğer ABD istediklerini alamazsa ve o tarihe değin kendisi ayakta kalırsa, doğrudan ülkemizi hedef alması kuvvetle muhtemeldir.       
Ekleme Tarihi: 21 Temmuz 2022 - Perşembe

Metal Fırtına Gerçeğe Dönüşür Mü?

“Siyaset, hukuka hep galip gelir”

 

  Metal Fırtına kitabı 2004 yılında çıktı. ABD’nin Türkiye’yi işgal edişini anlatıyordu. Kitap o denli tuttu ki devam serisi de yazıldı. Bir ABD Türkiye savaşı giderek ihtimal dairesi içine giriyor. 2023 seçimleri bu konuda bir dönüm noktasıdır. Cumhur ittifakının devam etmesi durumunda beklenen karşılaşmaya bir adım daha yaklaşılmış demektir.

  ABD yeni dönemde Çin, Rusya, İran, Kuzey Kore ve Türkiye’yi hedefine koymuştur. Zira daha önceleri Türkiye içinde istediğini yapıyordu ve doğrudan savaşa girmesine gerek kalmıyordu. ABD, NATO’ya girişimizle beraber ülkemize güzelce yerleşti. Tüm bürokrasiye, kurum ve kuruluşlara sızdı. Orduda, eğitimde, yargıda hemen her yerde dediği oluyordu. Öyle ki Türkiye milli, özgün ürünlerini dahi üretemiyordu. Hemen gizli bir el devreye giriyor ve bunu bir şekilde önlüyordu. Petrolünü, doğalgazını çıkartmasına izin verilmiyordu. İthalat afyon gibi bağımlılık yaratmıştı. Siyaset ise vesayet altında idi. Hizaya girmeyenler darbelerle, suikastlarla susturuluyordu.

  Ülke sürekli bir istikrarsızlık içindeydi. Taşeron terör örgütleri ile balans ayarları yapılıyordu. Örtülü, açık ambargolar, tehditler hep vardı… Ülkedeki bu kargaşa, kaos dönemi 15 Temmuz 2016 tarihine dek, bir biçimde inişli-çıkışlı devam etti. 15 Temmuz’dan sonra iki ülke arasında farklı bir perde açıldı. Türkiye, içteki işbirlikçilerden arındıkça daha bağımsız politikalara ve işlere imza attı. ABD o tarihten itibaren Türkiye’ye karşı sesini daha yükseltmeye başladı. Tehdit ve şantajları daha alenileşti.

  Ambargo, yaptırım kartları sıkça kullanılmaya başladı. Bilhassa savunma sanayi hamleleri ABD ve diğer Batılı ülkeleri kızdırıyor, telaşlandırıyor. ABD kendi yaptırım ve ambargolarıyla sınırlı kalmıyor, müttefik ülkeleri de buna zorluyor. Ambargolar Türkiye’ye fazla etki yapmadı. Bilakis verilmeyen ürünlerin muadilleri çabucak milli ve yerli imkanlarla hizmete alınıyor. Bu, terör ile mücadelede, sınır ötesi operasyonlarda Türkiye’ye büyük üstünlük sağladı. ABD bu kez döviz üzerinden ve finansal saldırılarla gelmeye başladı. Zira ülkenin döviz kırılganlığı henüz aşılamadı.

  Finansal saldırılar ülkeye büyük zararlar veriyor. Batılı ülkeler kredi musluklarını iyice kıstı. Hele doğrudan yatırımlar bıçak gibi kesildi. ABD ve müttefikleri Türkiye’den istediklerini almak için her yola başvuruyorlar. Ülkedeki işbirlikçileri ile birçok konuda bastırıyorlar. Pahalılık ve diğer ekonomik zorlukları adeta bir silah olarak kullanıyorlar. Öyle ki orman yangınlarından, diğer doğal felaketlerden dahi medet umar hale geldiler.

  Bugün haritaya şöyle bir baktığınızda Türkiye etrafındaki  mevzilenme, üsler falan çok açık görülmektedir. Terör örgütleri üzerinden, vekalet savaşlarından istediğini alamayanlar bu kez vites büyüterek farklı bir aşamaya geçmeyi istemektedir. Bu ikinci kademe hamle, öyle sanıyorum ki seçimlerde istenilen sonuç alınamazsa, uydu devlet Yunanistan üzerinden sergilenecektir. Ya da Suriye tarafında, Yunanistan ile eş zamanlı veya ayrı ayrı. Suriye devleti ve onun hamisi İran bir şekilde devreye sokulmak istenecektir. Ülke içinde de tabii kalkışma senaryoları denenecektir.

  Devletten devlete savaş, terör örgütleri başarısız olduğunda devreye girer ki terör örgütleri üzerinden bugüne değin istediğini alamadılar. Devletler arası savaş, tabii daha büyük yıkım ve zarar demektir. Diyelim ki ABD uydu devletler üzerinden de bir sonuca ulaşamaz ise, bu Türkiye’nin daha da güçlendiği ve içeride birlik olduğu anlamına gelir. İşte o vakit tek çare olarak kendisi bir bahane ile saldıracaktır. Ben öyle bir savaşta topyekun bir ABD işgali öngörmüyorum. Daha çok hava güçlerinin, uyduların, konvansiyonel füzelerin yanı sıra gerektiğinde nükleer füzelerin kullanıldığı bir savaş olur bu. Savaş, tabii ekonomik ve siyasi yaptırımlar ile beraber gelir ve istediği kukla hükümeti oluşturana değin sürer.

  Yoksa ABD fiili olarak kendi askeri ve kara birlikleri ile bir savaşa kolay kolay bulaşmaz ki buna da gerek yoktur zaten. İnterneti, elektriği kestiğinde birçok şey hallolmuş sayılır. Metal fırtına gerçeğe dönüşür mü? Son Madrid zirvesinde oluşan hava, ABD’nin Türkiye ile ilgili nihai hedefini etkilemez. Ancak Rusya’nın Ukrayna’daki savaşı ve evirileceği durum, ABD’nin Türkiye planlarındaki zamanlamayı etkiler. Eğer ABD istediklerini alamazsa ve o tarihe değin kendisi ayakta kalırsa, doğrudan ülkemizi hedef alması kuvvetle muhtemeldir. 

     

Yazıya ifade bırak !
Okuyucu Yorumları (0)

Yorumunuz başarıyla alındı, inceleme ardından en kısa sürede yayına alınacaktır.

Yorum yazarak Topluluk Kuralları’nı kabul etmiş bulunuyor ve inovatifhaber.com sitesine yaptığınız yorumunuzla ilgili doğrudan veya dolaylı tüm sorumluluğu tek başınıza üstleniyorsunuz. Yazılan tüm yorumlardan site yönetimi hiçbir şekilde sorumlu tutulamaz.
Sitemizden en iyi şekilde faydalanabilmeniz için çerezler kullanılmaktadır, sitemizi kullanarak çerezleri kabul etmiş saylırsınız.