Denizi, eşsiz koyları, ormanları, verimli tarım alanları, zengin doğal güzellikleri, arkeolojik alanları, ırmakları, krater gölleri, serbest bölgesi, organize sanayi bölgeleri, limanı, demir yolları, yat limanları ile dünya için çok önemli bir konumda olan Mersin,  maalesef sahip olduğu bu zenginliklerden gereğince yararlanamadı; yararlanamıyor.   Nasıl mı? Israrla hep altını çiziyorum: *12 yıldır süren Havalimanı tamamlanamadı, *Antalya sahil yolu yıllardır bitirilemedi, *Hızlı tren Mersin’e gelmedi, *Serbest Bölge yeterli şekilde çalışmadı, *Liman büyütülemedi, *Yeni organize sanayi bölgeleri kurulamadı, *Kent 30 bin turiste mahkum edildi…   Bu konuda kentin merkezî ve yerel yöneticilerinin, ekonomi ile ilgili STK’ ların, platform, şûra, konsey gibi oluşumlardaki kent dinamiklerinin etkisi ve sorumluluğu vardır. Ne yazık ki tüm bu yapıların ve kişilerin başarılı olduklarını, kentin gelişmesine katkı sağladıklarını söyleyemiyoruz. Kentin gelişmesinde katkı verecek önemli oluşumlardan biri de şüphesiz “Üniversiteler ”dir.   Çağdaş kent anlayışında, kentin sosyo-ekonomik ve özellikle kültürel gelişiminde üniversiteler çok özgün işlevlere sahiptir. Kentin üniversitelerle karşılıklı etkileşimi, katkıları ve sundukları vizyon dolayında bu işlev giderek önem kazanıyor. Bu karşılıklı beslenmenin, katkının ve etkileşimin hem kurumsal düzeyde, hem de doğrudan öğrenciler ve öğretim kadroları düzeyinde verimli olması ise bir yönetim iradesi sorunudur;  başka bir ifadeyle ilgili üniversitelerin rektör, dekan ve yöneticiler düzeyinde meseleyi kavramalarıyla ilgilidir. Özellikle rektörlerin kendilerini üniversitenin çok yoğun iç işlerine kapanarak, bulundukları kentle olan sorumlu ve kıymetli ilişkilerini ihmal etmeleri iki yönlü bir kuraklığa neden olur. Özellikle Mersin gibi dinamik, çok yönlü bir gelişim potansiyeline sahip kentlerdeki üniversitelerin hem kendi eğitim kaliteleri, hem de kente karşı yükümlülükleri açısından bu ilişkinin hayatî olduğunu söylemek bile fazla…   *                     *                     * Bu konuyla doğrudan bağlantılı olarak bir başka dinamiğe önceleri dikkat çekmiştim; hatırlayalım: Marmara Depremi ve sonrasındaki analizler, bize kapasitesini dolduran Marmara çevresinin’nın yerini Çukurova’nın alabileceğini  göstermişti.  Maalesef bu konuda alternatif olması için gerekli çalışmalar ve yatırımlar yapılamadı, bir ilerleme kaydedilemedi. Tabii Çukurova’dan kasıt Adana, Mersin, Tarsus’tur . Bu anlamda tam ortada, yani merkezde Tarsus var.   Bu birçok açıdan hazine niteliğinde değerlere sahip tarihî ilçemiz Tarsus gerçekten her yönden çok önemlidir: Tarım, inanç turizmi, tarihi ve doğal zenginlikleri ile Çukurova’nın önemli bir merkezidir. Yeni kurulan Tarsus Üniversitesi’nin de bölgenin gelişmesi konusunda  önemli  görevleri vardır. Bugüne kadar kuruluş sorunları ve diğer ilişkiler bağlamında Tarsus Üniversitesi’nin kente çok önemli bir katkısı olamadı; ama bundan sonra  bunu beklemek hakkımızdır. Şimdi; yukarda işaret ettiğim bağlantı konumu nedeniyle, bu üniversitemiz yalnızca Tarsus’umuzun değil Mersin’in ve Adana’nın, yani Çukurova’nın sorunudur.   Önümüzdeki günlerde bu üniversitemize yeni bir Rektör seçilecek. Öncelikle bu adayın bölgeyi iyi tanıyan bir bölge insanı olması, çok önemlidir. Bölgeyi iyi tanıyan birinin bölgenin ihtiyacı olan projeleri de ortaya çıkarması doğaldır. Adaylar içinde dışardan gözlemlediğim Prof. Dr. Turhan Toros bölgeyi tanıması, bölge insanları ve kurumsal yapılarıyla sıcak ilişkileri, projeleri ve çalışmaları ile öne çıkıyor. Çok sayıda uluslararası dergilerde yayınlanmış makaleleri, kitap bölümleri, kitap çevirileri ve daha benzer birçok ilmi çalışmaları var. Birçok projede yürütücü, araştırmacı ve danışman olarak görev almış ve birçok ulusal ve uluslararası ödüle sahip bir kıymetli bilim insanıdır.   Şimdiden planladığı “Tarsus Organize Sanayi Bölgesi ile işbirliği yapma  ve istihdamı arttırma ve elemen yetiştirme projesi” önemlidir. Yine yerli ve milli otomobilimizin gelişmesine teknik yönden katkı verecek fakülte açma fikri çok değerlidir; üniversitenin ve kentin vizyonu açısından bir çekim merkezi niteliğindedir. Bana göre en önemli projesi ise, benim de uzun ticaret hayatım nedeniyle yaşadığım ve iyi tanıdığım Tarsus’ta, özel olarak bir yanıyla  ilgilendiğim tarım konusu… Tarım önümüzdeki yıllar dünyanın da en önemli konularından biri olacaktır ve bu konuda bilimsel katkılarıyla Tarsus Üniversite’mize çok kritik görevler düşüyor.. Sn. Prof.Dr. Turhan Toros’un akademik alanının spor olması da önemlidir. Akdeniz Oyunları dolayısıyla bölgemiz Türkiye’nin en modern spor tesislerine sahiptir; ama ne acıdır, bu tesisler bugüne kadar yeterince değerlendirilemedi. Belki bundan sonra üniversite önderliğinde bölgemize katkı sağlayacak ulusal ve uluslararası spor müsabakaları düzenlenir; Tarsus ve çevresi için de dinamik imkânlara vesile olur. *                     *                     * Maalesef Tarsus’un müthiş tarihi zenginliği de bugüne kadar değerlendirilemedi. Bir süre önce dönemin ilgili bakanı ile birlikte hazırladığımız bir raporla, Tarsus’a film stüdyosu kurma görüşmelerini yapmak için Hollywood’a gitmiştik Çeşitli film şirketleri ile görüşmeler yaptık. Cleopatra’nın, Büyük İskender’in,  St. Paul’un yaşadığı bu kentte onlarla ilgili filmlerin çevrilebileceği doğal bir film platosu kurulabilirdi; ne yazık ki gerekli çalışmalar ihmal edildi ve çok etkili olacak süreç işletilemedi. Bu konuda da üniversitemize görev düşecektir.   Umarım sahip olduğu zenginlikler bugüne kadar değerlendirilemeyen Tarsus bu şanssızlığını yener; vizyoner bir rektörün üniversiteye vereceği ivme ve rehberlikle hem Tarsus Üniversite’miz, hem de büyük potansiyeliyle Tarsus’umuz  çok yönlü  bir gelişime yönelir.   HARUN ARSLAN.....30 Ağustos 2022