“Uluslar arası arenada test edilmemiş askeri güç, güç değildir”
1Eylül dünya barış günü kutlandı. 1Eylül tarihi rastgele seçilmiş gün değildir. 1Eylül 1939 ikinci dünya savaşının başlangıç tarihidir. O gün Hitler Almanya’sı Polonya’ya saldırarak dünya savaşı başlatmıştır. 2.dünya savaşının başlama tarihini, barış günü sayarak kutlamak çok yerinde ve anlamlı seçimdir ama gel gör ki bu, dilek ve temennilerden öteye geçememektedir. Zira insan fırsatını bulduğunda saldırır. Bu onun fıtratında vardır.
Tarih şaşırtmayan örneklerle doludur ki günümüz de hiç farklı değildir. İnsanlık tarihi aynı zamanda bir savaşlar tarihidir. İnsanlık tarihi boyunca sadece 57 sene savaşsız geçmiştir. Onun dışında savaşlar hep vardı. Dünya savaşları haricinde emperyal güçler, vekalet savaşları yürütmüşlerdir. Vekalet savaşları terör örgütleri üzerinden olacağı gibi ülkeler aracılığıyla da sürdürülür.
Gelinen noktada dünyada şöyle bir fotoğraf vardır. Dünya, yeni bir şekillenme eşiğindedir. Farklı sistem oluşturma çabaları vardır. Ancak yeni bir düzen kurmak öyle kolay olmamaktadır. Yeni sistem oluşturmak savaşlar eliyle daha çabuk ve kararlı biçimde çıkar ortaya. Büyük güçler dünya sathında işlerini kolayca yürütmek adına hemen her bölgede küçük çaplı savaşlar, iç savaşlar, terör savaşları tertiplediler. Küçük çaplı vekalet savaşları yetmediğinde, devletten devlete vekalet savaşları devreye sokulur ki şu an yapılan odur. Gerekli değişim ve dönüşüm için bu da yetmediğinde kaçınılmaz olarak topyekun bir dünya savaşı gündeme gelecektir.
Ukrayna bir vekil devlettir. Batı, Ukrayna aracılığıyla Rusya ile savaşmaktadır. Hakeza Tayvan da bir vekil devlettir ve onun üzerinden Çin, hizaya sokulmak istenmektedir. Bizim coğrafyada ise vekilliği Yunanistan üstlenmiştir. Batı, Yunanistan üzerinden Türkiye’ye bir ayar çekmek istemektedir. Zira terör eliyle istediğini alamamıştır. Batı’nın önündeki düşman güçler Rusya, Çin, K. Kore ve İran sayılmaktadır. Türkiye ise henüz doğrudan düşman güç nitelemesine girmemekle beraber dost ülkeler sınıfına da alınmamıştır.
Ülkelerin silahlanması ve savaş kabiliyeti kazanması, sanılanın aksine savaş değil, barış getirir. Ki ülkeler güçlü durdukları sürece kolay kolay saldırıya maruz kalmamaktadır. Zayıf anlarında ülkelere saldırılır daha çok. O bakımdan Türkiye’nin savunma sanayi dalında ilerlemesi ve sınır ötesi askeri başarıları onu, şimdilik devletten devlete olası saldırılardan korumaktadır.
Şimdi diyeceksiniz ki “ama nasıl olur, biz onlarla müttefik değil miyiz?” Müttefiklik, doğal ve gerçek olmadıkça, aldatıcı ve geçici bir durumdur. Biz asla Batı’nın gerçek müttefiki sayılmayız. Oysa Yunanistan Batı’nın doğal müttefikidir. Misal, ABD’nin has müttefikleri İngiltere, İsrail, Kanada, Avustralya’dır. Diğer müttefikleri Almanya, Japonya, Fransa, İtalya vb.. Hadi Yunanistan’ı da bu sepete koyalım çünkü her an satışa gelebilir. İkinci kümede saydığım ülkeler ise dönemsel müttefikleridir ve duruma göre saflar yer değiştirebilir.
Geçmişten bugüne müttefiklik tanımı da müttefik olunan ülkeler de hep değişkendir. Misal, bugün ABD ile müttefik sayılan Almanya ve Japonya ikinci dünya savaşında azılı ABD düşmanlarıydı. Çin mesela o dönem güçsüz bir ülke olarak ABD yanında idi. Hakeza Rusya, Sovyetler Birliği iken, ikinci dünya savaşında Nazi Almanya’sına karşı ABD ile müttefiklik yaptı. Müttefiklik, ilanihaye kalıcı değildir. Fakat yukarıda saydığım gibi belli istisnalar vardır.
Türkiye’ye gelince samimi hiçbir müttefiki yoktur ve kendi göbeğini kendi kesmesi gereken ülkedir. Tabii Azerbaycan ve Pakistan dışında. Türkiye’nin doğal iki müttefiki Azerbaycan ve Pakistan’dır. Bu ülkelere Türkiye güçlendikçe bazı Balkan ülkeleri, bazı Orta Asya Türk cumhuriyetleri ve bazı İslam ülkeleri dahil olacaktır. Ama bu dediğim gibi Türkiye’nin ne oranda güçlü bir ülke olacağına ve kalacağına bağlıdır.