Mersin’e yıllarca yerleşmiş bir muhalefet anlayışı (!) hakimdir. Önce belli bir siyasi grupla başlayan bu kısır anlayış, giderek bir mahalle baskısına dönüşerek tüm kente hakim olmuştur.
Genelde çevrecilik bahanesiyle, kente yararlı olabilecek projelere de karşı çıkılmıştır.
Havalimanı, Balık Çiftlikleri, Taşucu Tersanesi, Kazanlı Turizm Projesi gibi kente katkı sağlayacak sayısız proje engellenmiş, engellenemezse de geciktirilmiştir.
Neredeyse faaliyete geçecek olan Nükleer Santral için dahi hâlâ karşı çıkış sürmekte, dolayısıyla kentin enerjisi boşa harcanmaktadır.
* * *
Buna paralel olarak, çok daha dramatik bir olgu da şu: CHP li Mersin kamuoyu, bu kör siyaseti benimserken, kente hizmet açısından merkezî idareyle ilişkilerinde kopukluğu göze alma pahasına, CHP çizgisine saplanıp kalan Büyükşehir Belediyesi de, kimi kez bir politik odak halinde yatırımlara karşı çıkıyor ya da benimsemiyor, sahiplenmiyor, yapıcı eleştiri yapmıyor ; yapamıyor; kendi politik tabanının sürüklediği bir olumsuz tablodan kopamıyor. Ben çoğu kez Sn.Başkanın da bu zoraki tavır alıştan tedirgin olduğunu sanıyorum. Kente hizmet akışını yavaşlatan, hatta durduran bu gereksiz politik kopuş, elbette ve öncelikle Büyükşehir Belediyemizin hizmet karnesine olumsuz yansıyor.
Belediyeler, elbette bir politik aidiyete sahiptir; ama merkezî yönetime karşı sadece politik bir muhalefet hesabı yapamaz, bir siyasi aktör görüntüsü veremez; merkezî idareyle ilişkilerde şimdiki gibi bir kopuşma, kente hizmette durgunluğa neden oluyor; çünkü merkezî yönetim de bir yerden sonra meseleyi politik bir gözle algılıyor.
Şimdi; konu burada kapanmıyor; Mersin’deki bu kör kapışmaya AK Parti’nin de karşılık verme çabasını görüyoruz. Nasıl mı?
Ak Partili İlçe Belediyesi ve ilgili siyasiler de, faydalı- faydasız hesabı yapmadan, Büyükşehrin tüm projelerine karşı çıkıyor!
Günün sonunda olan da şu: Kente yararlı bir projeye , merkezî iktidarla yerel iktidarın, yani CHP ve AK Parti’nin birlikte katkı verdiklerini göremiyoruz. Mersin’e zarar veren bu akıl dışı kopuşma, politik hayatın her kademesinde işliyor!
Sonuçta karşılıklı politik inada dayalı bu karşı çıkma (!) siyasetinden tüm Mersin ve Mersinliler zarar görüyor; meselâ, bunca çoğrafi ve stratejik avantajlarına, liman gibi müthiş ekonomik bir imkâna sahip Mersin’imiz, yakın çevremizdeki Büyükşehirlere kıyasla, kabul edilemez bir geriliğe demir atmıştır. Hiç başka konulara girmeyeyim; sadece toplu ulaşımdaki sefaletimiz bile büyük bir ayıptır ve bu çağda utanç vericidir.
* * *
Gelelim eleştiri özürlü yanımıza.
Türk halkı, çağdaş anlamda eleştiri özürlü bir halktır; olguları kavrayan, rasyonel bir tartımdan sonra gerçekliğe dönük yapıcı bir yaklaşıma yönelen eleştirel akıl, bizde yerini kör muhalefete terk etmiştir. Bizler, kişisel ilişkilerden, gündelik hayata dair konulardan siyasete kadar, olguları ve olayları kendi matematiği içinde ve akla dayalı bir yarar/zarar dengesinde analiz etmek yerine, ya duygusal bir tepki veririz, ya da politik tercihimize göre gerçekliği eğip bükeriz. Bu ise eleştiri değil, kör ve inatçı yargıdır.
Oysa modern çağda eleştiri, iyiyi ve doğruyu bulmada önemsenen bir aklî araçtır; insanı ve toplumu rasyonel kararlara sevk eder.
Mersin’in bir çok yönden dramatik geri kalmışlığının başlıca sebebi, onca demokratik geleneğine, farklı kültürlerin ve inançların buluştuğu bir kent olmasına rağmen eleştirel kültürdeki bu yanlıştır..
Görevini doğru yapamayan, kente zarar veren yönetici, başkan ve kent dinamiklerini, politik hesapların etkisiyle eleştirmekten çekiniriz; hatta onları hak etmedikleri şekilde överiz.
Bunun sonunda yapıcı eleştiriden mahrum ettiğimiz insanlar ve kurumlar, kente zarar veren çalışmalarını sürdürür, koltuklarını muhafaza ederler.
Meselâ bir kişi yıllardır bir oluşumun oda başkanıdır, başarılı bir tek icraatı yoktur; ama eleştirilmekten muaftır!
Yine bir oda başkanı yıllardır verdiği tek mesaj “AVM leri kapatacağız”!
Ama döneminde, kapanmaktan vazgeçtik; sürekli yeni AVM ler açılmıştır!
Ben tek başıma başta bir Belediye Başkanını, bir Oda Başkanını, bir Platform Başkanını ve görevini doğru yapmayan, kente zarar veren kent dinamiklerini yıllarca eleştirdim ve yazdım.
Bunun bedeli olarak bu kişiler tarafından yönlendirilen ve hiç tanımadığım basın mensuplarının saldırılarına uğradım, sonuçsuz davalarla uğraştım.
Ama geri adım atmadım.
Eleştirdiğim, somut olgularla ve olaylarla yanlışlıklarını işaret ettiğim bu kişiler artık Mersin sahnesinde yoklar hatta unutuldular. Fakat yıllardır koltuklarını bırakmayan, Mersin’e hiçbir yarar sağlamayan bazı kişiler Mersin’de köşe noktalarında hâlâ oturmaya devam ediyor.
Hep güce tapınma ve bir gün işim düşer düşüncesi ile Mersinliler, sosyal medyada ve sosyal medya gruplarında hâlâ onları övüyorlar. Bu insanlar hem Mersin’in kentsel iradesi ve kurumsal yapılarında, hem de her partinin karar mekanizmalarında oturmaya devam ediyorlar.
Genel merkezde bir üst göreve seçilen, ama kesinlikle Mersin’e hiç bir katkısının olmayacağından emin olduğum bu kişileri tebrik etmeye, övmeye devam ediyoruz.
Bazıları da onların üzerinde para kazanmalarından dolayı bunu sürdürüyorlar.
Bir Belediye Başkanı’nı, bir Milletvekilini, bir Oda Başkanını eleştiren neredeyse bir kişi bile göremiyorsunuz.
Böylece yalnızca kentimize ve hemşerilerimize zarar veriliyor.
* * *
Son tipik örnek: Geçtiğimiz hafta değişen MTSO Başkanlığı sonrasında, yeni Başkan’a ve eski Başkan’a bir övgü ve teşekkür yarışına başlandı.Oysa eleştirel bir akıl, körü körüne bir övgü yarışı yerine ne yapmalı?
Eski Başkanın kente yarar sağlayan somut yaptıklarına değinilmeli ve gerekiyorsa teşekkür edilmelidir.
Yeni Başkan için de yapacakları görülmeli; kurumsal eksikler üzerinden eleştirel bir yardım yapılmalı; teşekkür ve övgü yerine beklentiler ve başarı dilekleri sahne almalıdır.
Mersin’de yıllardır bitirilemeyen Havalimanı, Akdeniz Sahil Yolu, Kazanlı Turizm Projesi gibi projelerin bitirilmemesi, hızlı tren, konteyner limanı, Çeşmeli Otoban Yolu, Organize Sanayiler gibi çeşitli projelerin yapılmamasının sebebini yukarıda yazdığım muhaliflik ve eleştiri özürlülükte aranmalıdır.
Eleştirmediğiniz, eleştiremediğiniz kişiler siyasi ve sivil olarak görevlerinde kaldıkça bu kentin ne bir lobisi olur, ne sorunları çözülür, ne projeleri tamamlanır. Sonuçta da her toplum, her kent hak ettiği şekilde yönetilir.
İnsan, duygu ve akıl dengesinde yol alan bir toplumsal varlıktır. Özellikle de siyaset, hayatın tamamı değildir; kişisel fayda hesabı ile toplumsal hayata zarar vermek ise en büyük günahtır. Gündelik hayatın en sıradan konularından, toplumsal hayatın en karmaşık ilişkilerine kadar, çağa ve insana yakışır bir eleştirel vicdanla davranarak, geleceği hak ederiz. Bu hem toplumsal bir sorumluluktur, hem de ahlâkî bir yükümlülüktür.
Güzel Mersin’imiz için hizmet alanında hepimizin, her bir hemşerimizin bu dikkat ve özenle daha iyi ve doğru bir gelecek inşâsında emeği olacaktır.
HARUN ARSLAN......10 Temmuz 2023