Son yıllarda pek çok ülke ve lokal olarak kent için “susuzluğun pençesinde” diye başlayan haberleri kanıksadık artık…
Küresel ısınmayı halen yeterince ciddiye almayan yönetimler ve karar vericiler olduğu sürece yakın gelecekte de susuzlukla ilgili pek çok dramatik gelişmeye tanık olacağız…
Ancak şu günlerde Uruguay ve özellikle de başkent Montevideo’ da yaşananlar susuzluğun çok ötesinde bir insanlık dramıyla karşı karşıya kaldığımızı gösteriyor…
Yaklaşık 3,4 milyon nüfuslu ülkenin yarısının yaşadığı 1,7 milyon nüfuslu başkent yüzyılın en büyük kuraklığıyla baş etmeye çalışıyor…
Kişi başına günlük 2 litre içecek su verilebildiğini söylersem durum daha iyi anlaşılacak…
Daha da vahimi Uruguay’ ın en önemli tedarik kaynağı olan ve ülkenin yarısının içme suyu ihtiyacını karşılayan, Montevideo'nun 70 kilometre kuzeyindeki 67 milyon metreküp su kapasiteli Paso Severino rezervuarındaki doluluk oranı bu makaleyi yazmaya oturduğumda 1,1 milyon metreküpe bir başka ifadeyle yüzde 2’ nin de altına inmiş bulunuyordu…
Günlük içme suyu ihtiyacı 500 bin metreküp olan başkent halkı göklerden bir mucize gelmezse iki gün sonra susuzluktan ölmemek için bulabildiği damacana sularla yaşamını sürdürmek zorunda kalacak..
Uruguay Kardinali Twitter üzerinden Tanrıya "Bize gerekli yağmuru vermenizi rica ediyoruz" dileklerini sunarken onu Uruguay gibi Latin Amerika'nın en laik ülkesinin sakinlerini özlenen yağmur için dua etmeye teşvik eden siyasetçiler izledi. Ancak dualar cevapsız kalırken, sosyal medyada din adamlarının yakarışı “Tanrı internet kullanmıyor” diye mizahi açıdan ele alınsa da durum dramın da ötesinde trajik hal almakta…
Trajik çünkü beklenen yağmurlar yağmazsa salgın hastalıklar bir yana susuzluktan toplu ölümlerin yaşanması kaçınılmaz…
O kadar ki, Hükümet dünya kamuoyu ve yardım kuruluşlarını ‘halkın en azından ölmemesi için gereken damacana sularına bedava erişebilmesi için bağış yapmaya’ çağırırken başkentte damacana su tüketimi son günlerde ortalamanın beş katına çıktı…
Aslında bilim insanları Uruguay’ ı bekleyen tehlikeye 30 yıldır dikkat çekmeye çalışıyor…
Biyolog, araştırmacı ve çevre uzmanı Mariana Meerhoff DW’ ye yaptığı açıklamada ülkeyi yönetenleri ve siyasetçileri suçlarken şunları söylüyor:
“Uruguay'daki içme suyu sorunu hakkında yıllardır uyarılarda bulunmamıza rağmen, politikacılar buna çok geç tepki verdi. İçme suyu kaynaklarımızın durumunun gerçekten ne kadar dramatik olduğunu kabul etmemekte ısrar ettiler. Bunun gibi su krizleri gelecekte çok daha artacak ve içinden çıkılması imkânsız hale gelecek."
Günde 2 litre suyla yetinilmeyeceğine musluktan akan deniz suyu karışmış klorlu su içilmeyeceğine göre halk yaşaması için gerekli suyu nasıl tedarik ediyor derseniz;
Bugünlerde Montevideo’ da halk marketlere ve altın değerinde gördüğü damacana sularına hücum etmiş durumda…
Halk, günlük ihtiyacın da ötesinde alabildiği kadar suyu daha kötü durumlara karşı stoklamakla meşgul…
Güney Amerika’ nın en bereketli topraklarına sahip ülkelerinden biri olan Uruguay nasıl oldu da tarihte görülmemiş kuraklığın pençesine düştü?
Çevre örgütü "Redes - Amigos de la Tierra" (Dünya'nın Dostları Ağı), "Bu bir kuraklık değil, yağmadır" diye açıklıyor gelinen sonu ve tabloyu şöyle özetliyor:
"Özel selüloz fabrikaları, pirinç üreten şirketler ve soya çiftçileri tek bir peso bile ödemeden tarımda büyük miktarlarda su kullanarak bugünkü susuzluğu körüklediler. İnsanlığın yaşamını sürdürmesi için gerekli tatlı suyun yüzde 80'inin tarım ve ormancılıkta kullanılırken, canlıların hayatını idame ettirmesi için gerekli içme suyu kaynakları hoyratça sömürülerek yok edildi. Bu kadar çok su sanayiye aktarılınca, kişisel kullanım ve doğaya gerekli miktar kalmadı..”
Uruguay’ da bugünkü susuzluğu doğuran nedenler sadece vahşi yağma olarak tanımlanacak büyük şirketlerin kullanımından ibaret değil…
İktidarı muhalefetiyle siyasetçilerin aymazlığı ve sorunu son ana kadar ciddiye almamaları da bugünkü tabloya yol açan önemli faktörlerden biri…
Örneğin eski Başkan Tabaré Vázquez’ in tatlı su rezervlerini artırmak için Santa Lucía Nehri üzerinde başka bir baraj inşa etmeyi içeren projesinin başına gelenler bugün yaşanan sorunun ne ölçüde ciddiye alındığının özeti:
Fizibilite çalışmaları 2013 yılında başlayan, 2019'da CAF-Latin Amerika Kalkınma Bankası'ndan sağlanan 80 milyon dolarlık kredi ile yapılması gereken Casupá Barajı projesine çivi çakılmadı…
2020’ de Vazquez’ in yerine başkanlık koltuğuna oturan Lacelle bu projeyi reddetti ve ülkenin güneyinde Neptuno su arıtma tesisinin inşasını içerecek rantı yüksek, sonucu tartışılır çok daha karmaşık projeye öncelik verdi.
İhale edilen arıtma tesisinin, Uruguay Nehri ile Paraná Nehri'nin birleşmesiyle oluşan River Plate halicinden gelen acı suyu arıtıp Montevideo’ yu beslemesi amaçlansa da, uzmanlar yapımı en az 5 yıl alacak projenin su tuzluluğunu gideremeyeceği gibi daha ciddi çevresel sorunlar doğuracağı konusunda hem fikir…
Üstelik su yönetiminin kısmen bile özelleştirilmesi, vatandaşın su hakkını güvence altına alan Uruguay Anayasasına göre yasak…
Urugay’ ın bugün yaşadığı, dünyanın pek çok yerinde gördüğümüz ve bundan sonra daha da sık benzer trajik öykülere tanık olacağımız küresel ısınmanın yarattığı iklim değişikliğinin Montevideo adına büyük küresel sorun anlamında küçük bir yansıması…
Uruguay’ ın başına gelenleri ve yakın gelecekte yaşaması kaçınılmaz kaosu okudukça 2003 yılında kaleme aldığım “Kiribati’ nin feryadı, bir ülkenin ölümü” başlıklı makaleyi anımsadım…
Okyanus’ ta noktadan da küçük 95 bin nüfuslu esamisi bilinmez bir ülkenin eriyen buzullar ve yükselen deniz sularının altında kalarak 50 yıl içinde haritadan silinmesinin öyküsü…
Dünyanın nerelere savrulduğunu ve hızlanan büyük yok oluşun ayak seslerini anlatmaya çalıştığım20 yıl önceki makaleyi, bugün yaşadıklarımızın ayak seslerini yansıtması bakımından yeniden paylaşmak gerektiğini düşünüyorum…