Kişisel ve toplumsal belleğimiz, hayatın yoğun algı yağmuru altında yoruluyor ve bizler çoğu şeyi hızla unutuyoruz. Özellikle de kentimizi, halkımızı, halkın bütçesini zarara uğratan olaylar zihin kayıtlarımızdan siliniyor. Oysa hayattan ders almak, yanlışları ve doğruları eleştirel bir düşünceyle hep hatırlayarak yürümek demektir.
Başka bir ifadeyle; hatırlamak, hatırlatmak ve toplumsal birikime zarar veren başarısız kent dinamiklerini vurgulamak bir toplumsal sorumluluk gereğidir. Değilse, yanlışlar yinelenir, kayıplar tazelenir ve toplum da bunu bir kader gibi yaşamayı hak eder.
Bu uyarı notuna nereden geldim?
Mersin Ticaret ve Sanayi Odası geçmiş dönemde bir Turizm Platformu kurmuştu.
Neredeyse yalnızca “yurtdışı fuar gezilerini” düzenliyorlardı.
Turizm açısından Mersin’e tek bir faydalarının olduğunu, tek bir turist getirebildiklerini söyleyemeyiz!
Sanırım yeni yönetim döneminde, yarar sağlamaya böyle bir oluşum artık yok…
MTSO, Turizm Platformu Başkanlığında yaptıkları kalabalık Miami Kurvaziyer Fuarı gezileri belleğimizde. Yıllarca bu fuar gezilerini düzenlediler; ama başarılı olamadılar.
Kentin, yani kamunun parası, bir avuç insanın keyfine, Miami sahillerinde lüks otellerde harcandı. Benim o dönem somut verilere dayalı uyarılarım, sorularım, saptadığım gerçekliklere dayalı eleştirilerim ise bel altı vuruşlarla, hakaretlerle, sosyal medya üzerinden seviyesizce saldırılarla karşılık buldu. Şimdi o dönemin bu sorumsuz yöneticileri kent hayatından silindiler; ama verdikleri zarar kayıtlarda duruyor.
* * *
Gelelim bugüne…
Filistin’deki on bini aşkın sivilin, çocuğun ve hastanın katledildiği utanç verici savaş dolayısıyla, kurvaziyer gemiler artık İsrail’e gitmiyor.
Peki bunun için uğramaları gereken en yakın ve uygun liman
hangisi ?
Şüphesiz Mersin.
Ama bu gemiler genellikle Kıbrıs Rum kesimine gidiyor, bir kısmı da Alanya’ya…
En gelişmiş limanına ve sayısız turizm imkânına sahip Mersin’e gelmiyorlar!
Bunu, yıllarca Miami fuarlarında zaman geçirenleri sorgulamak gerekmez mi ?
Onlar şimdi yalnızca seyrediyorlar ve hâlâ halkın arasında, yüzleri kızarmadan dolaşabiliyorlar.
Şimdi bunları yazdığım için Mersin’de bazı sözde basın mensuplarına benimle ilgili olumsuz yazılar yazdırmaya başlayacaklar. Bu konuda utanç verici tecrübeleri var; ne yazık ki yerel ölçekte de bu utançtan beslenen bazı küçük adamlar, çer çöp kalemler var. Sosyal medyadaki yuvalarından zavallı cümleler kurarak bu rezilliği gizlemeye, hemen kendilerince bir konu bulup oradan saldırmaya başlarlar.
Ama birinin bu kirli düzeni konuşması, dile getirmesi lazım.
Ben de yılmadan yazıyorum ve yazmaya devam edeceğim. Bu elbette kişisel bir mesele değil ve kişisel karşı saldırılarla, seviyesizce belden aşağı vuruşlarla üstü örtülmesi mümkün değil. Hayat öyle bir hızla devam ediyor ki, gerçeklik biraz gecikerek de olsa önümüze düşüyor.
Önemli olan, kişisel ve toplumsal kimliğimizle kirlenmeden ve utandırıcı yanlışlara düşmeden yürümektir. Koltuklar kaybedilir, kalemler tükenir, hayatlar söner; ama yıllar da geçse tarih adına birileri doğruları ve yanlışları getirir, ortaya koyar.
Hele hemen herkesin birbirini bildiği, kimsenin kimseden bir şey gizlemesi mümkün olmayan Mersin gibi bir kentte hiçbir yalanı ve yanlışı gizleyemezsiniz. Kişisel kayıtlarınız toplumsal bellekte korunmaktadır.
Bu nedenle, üç kuruşluk yarar için insanın kendi hayatını kirletmesi, mesleğini ve makamını kötüye kullanması, yaşadığı kente ve toplumuna zarar vermesi anlaşılır bir gaflet değildir.
HARUN ARSLAN….16 Kasım 2023