Son yıllarda Japonya ile ilgili tüm veriler, çıkan haberler bir iki temel gerçeğe dayanıyor;
Japonya yaşlanıyor ve yaşlandıkça zaten resesyonda olan ekonomi küçülüyor…
Evet, genç nüfus bir ülkenin önemli dinamiklerinden biri…
Ama hükümetler özellikle gelişmiş tüm ülkeleri bekleyen yaşlanma sorununa karşı çeşitli önlemler almak, teşvik edici politikalar geliştirmek mecburiyetinde…
Örneğin ABD, örneğin Almanya nitelikli göçe kucak açarak bu kendiliğinden aşılamayacak sorunla baş ettiler, ediyorlar…
Japonya ise zamanında yapısal önlemler alamadığı için bugün ortaya çıkan tabloyla baş etmeye çalışıyor…
Son dönem Japonya ile ilgili medyaya yansıyan bir takım gelişmeler sorunların gittikçe ağırlaştığını ortaya koyuyor;
Örneğin son bir yılda 80 yaş üzeri nüfusun 270 bin artışla 12,5 milyona ulaşması ve toplam nüfusun da azalmaya başlaması…
125 milyonluk bir ülkede 80 yaş üzeri nüfusun yüzde onları aşması dünyanın en büyük iki üç ekonomisinden birine sahip ülke adına çok ciddi krizlerin de habercisi…
Nitekim bu hafta yayınlanan verilere göre 1980’den başlayarak Almanya ile farkı açan ve teknolojik sıçramayla ABD ardından dünyanın en büyük ekonomisi haline gelen Japonya ikinci dünya savaşı yaralarının sarılmaya başlandığı 1960’ tan beri ilk kez Almanya’ nın gerisine düştü…
1970’ te 217 milyar dolarlık milli gelire sahip Japonya ile 215 milyar dolar hâsıla üreten Almanya baş başa çıktıkları ve aranın gittikçe açıldığı 60 yıllık yarışın sonunda ekonomik büyüklük anlamında bugün çok farklı tablolara sahipler…
2000 yılında yılda 5 trilyon dolarlık hasılaya sahip Japonya 2010 yılında zirve yaptığı 5 trilyon 760 milyar dolarlık hasılanın 2023’ü 4,2 trilyon dolarla kapatırken Almanya 4,5 trilyon dolar hasılaya sahip…*
Aynı Japonya’ da medyan yaş ortalaması 1960’ ta 24,8 iken, 2000 yılında 40,7 ve 2022’ de 48,7…
60 yılda iki kat yaşlanan ve elinden başka şey gelmiyorsa, Almanya gibi dışarıdan göçmen çekerek üretimi omuzlayacak genç istihdamı sağlayamayan ülkenin bugün geldiği nokta…
Gidişatı tersine çeviremezse nüfusun yaşlanması ve ekonomik gerilemenin devam etmesi kaçınılmaz son gibi görünüyor…
Birleşmiş Milletler Dünya Nüfus Beklentileri projeksiyonlarına göre 2035’te Japonya’ da medyan (ortanca) yaş 52,5 olurken Almanya’ da 46,9 olarak gerçekleşecek. Bu rakamlara 85 milyonluk Almanya’ da nüfusun %15’ine ulaşan 13 milyonluk göçmen dahil değil.. (Sadece Suriye’ li göçmen sayısı son 10 yılda 1 milyonu aştı ve kayıt dışı olmasına rağmen istihdam edilenler bu rakamların dışında)
Birleşmiş Milletler verileri ülkelerin ortanca yaş ile GSMH arasındaki korelasyonlarını göstermesi bakımından çarpıcı tabloyu ortaya koyuyor.
Aldığı göçle nüfusunu istihdama uygun yapılandıran ABD ve Almanya gibi ülkeler büyürken, bunu başaramayan Japonya küçülüyor..**
Eleman sıkıntısı ilk aşamada hemşirelik ve yaşlı bakımı hizmetlerinde kendini hissettirirken, inşaatçılık ve kargo firmalarına sıçrayan sorun, son aylarda ulaşımda da alarm veriyor.
İş gücü açığının kamuda özellikle de eğitimde yarattığı sorunlar radikal önlemler alınmazsa ülkenin başını ağrıtacak alanların başında geliyor…
Örneğin 2024 Nisanında başlayacak yeni eğitim dönemine hazırlanan Eğitim Bakanlığının tespitlerine göre 68 vilayetten 29'unda ciddi öğretmen açığı mevcut…
Şoför ve makinist eksikliği nedeniyle 2030 yılına kadar toplam yük taşıma kapasitesinin yüzde 34 oranında düşmesi bekleniyor ki bu her yıl 1 milyar ton malın teslim edilemeyeceği anlamına geliyor. Ulaştırma Bakanlığının 2021 yılında hazırladığı raporda, gelmekte olan dalga haber verilmiş ve ülkedeki taksi şoför sayısının 2009 yılındaki zirve noktasına kıyasla yüzde 40 oranında azaldığı uyarısı yapılmıştı…
Şirketler, son yıllarda düşük ücretle partime çalışan kadınlarla ya da yaşlı personelle açıklarını geçici olarak gidermeye çalıştı. Palyatif çözüm arayışları da işe yaramadı..
Yaramadı çünkü işe alınacak çok az kadın var ve yaşlı çalışanlar da birer birer emekli oluyor. Sonuç olarak şirketler sadece personel sıkıntısı çekmekle kalmıyor, aynı zamanda mevcut çalışanları da daha yüksek ücretler talep ediyor. Çünkü çalıştıkları şirketlerden ayrıldıkları takdirde piyasada bol miktarda başka işlerin de olduğunu biliyorlar.
Çözüm olarak hükümet göçmenlik düzenlemelerini yumuşatarak daha cazip hale getirmeyi böylece istihdamda çekilen sıkıntıyı bir nebze de olsa hafifletmeyi denedi.
Bu amaçla personel sıkıntısı çekilen sektörlerde 2019’da sınırlı sayıda vasıflı çalışanın beş yıllığına ülkeye girişine izin veren bir sistem getirildi. "Yüksek vasıflı" olarak nitelendirilen göçmenlere Japonya' da kalıcı olarak yerleşme şansı verilmesi hedefleniyordu.
Ancak o plan da işe yaramadı. Beş yıl içinde 345 bin yabancı göçmenin gelmesi hedeflenirken, ilk yıl 35 bin kişi geldi. Ardından patlayan pandemi ve ülkeye girişlerin daha da zorlaşması…
Japon hükümeti, son günlerde vasıflı işçiler listesine dört kategori daha ekleneceğini, bu kapsamda otobüs ve taksi şoförü, tren operatörü ya da ormancılıkla kereste endüstrilerinde iş tecrübesi olan yabancılara vize verileceğini duyurdu.
Ancak uzmanlar resmi beklentilerin aksine bu planın gerçekleşmesinin hayli güç olduğu görüşünde…
Ülkenin önde gelen sosyologlarından Yoshida, göçün çözüm getirmeyeceği görüşünde:
"Japonya, yabancı işçilere kucak açan olgun bir kültüre sahip değil. Dil bir başka önemli sorun. Ayrıca, diğer Doğu Asya ülkelerinden yabancı işçi çekmek artık kolay olmayabilir, çünkü bu ülkelerde de doğum oranlarında düşüş ve kalifiye eleman sıkıntısı var."
Kalıcı çözüm Japonya'nın dünya lideri olduğu otomasyon, robotlar ve yapay zekâ gibi ileri teknolojilerin daha etkin kullanılmasıyla sağlanabilir…
Teknolojinin etkin biçimde istihdamda kullanılmasının iş gücü ihtiyacını azaltması yanında şirketlerin ücret maliyetlerini düşüreceği beklentisini dile getiren uzmanlara göre yapay zekâ şimdiden dil sorununu kökten çözme aşamasında ve yakın zamanda dil anlaşmazlığı tarihe karışacak gibi görünüyor..
Bilgi çağının yeni aşamasındayız. Günümüz insanı Homo Saphien süreçte nasıl evrilecek sorusu bir yana ayakta kalıp kalmayacağı meçhul…
Ama şundan eminiz; yaşanacak yapısal dönüşüm, tarım ve sanayi dönemlerinden çok daha hızlı gelişecek, gelmekte olan dalga Homo Deus’ u da (Tanrı İnsan) yaratabilir, tabiata kıyan canavarlar olarak günümüzün vahşete doymayan insanını da yok edebilir..