Geçtiğimiz hafta sonunu Eskişehir’de geçirdim.
Bir Mersinli olarak garip bir hüzünle tanıştım.
En son Gaziantep’e gittiğimde bu hüzünlü duyguyu hissetmiştim.
Kısaca anlatmaya çalışayım:
İnsanlar akın akın doğal güzellikleri ve antik zenginlikleri olmayan Gaziantep’e geliyorlar, alışveriş yapıyorlar, Gaziantep mutfağı ile tanışıyorlar.
Hatta günübirlik gelenler de oldukça fazlaydı.
Aynı hüzünlü duyguyu Eskişehir’de hissettim: Anadolu’nu her köşesinden gelen yerli turistlerle doluydu.
Neyi görmeye gelmişti insanlar ?
Biz de turist kafilelerine katılarak bu merakımızı giderdik.
Eskişehir’de deniz yok, kumsal sahili olan dev bir plaj yapmışlar.
Eskişehir’de göl yok, dev parkların içinde büyük göletler oluşturmuşlar.
Eskişehir’de çok fazla tarihi eser yok, Don Kişot’un heykelini yapmışlar.
Eskişehir’de çok fazla akarsu yok, şehrin içinden geçen tek derede gondol gezintileri yapılıyor.
Eskişehir Mersin ile mukayese edilirse zengin bir mutfak kültürü yok, ama bütün restoranlar tıklım tıklım dolu.
İnsanları cezbedecek bir çok özelliğin fazlasıyla Mersin’de olduğunu biliyoruz; ama tek bir turistin bile bu zengin coğrafyaya gelmemesini izah etmek güç!
Ancak geçmişi düşünüp yıllarca turizm fuarlarına giden kurvaziyer turizmi (!) safsatasıyla bu kenti oyalayan, sonuçta bir tek turistin bile gelmesini sağlayamayan Turizm Platformu (?)nu üzülerek ve kızgınlıkla hatırlamaktan başka yapacak bir şeyimiz yok. Fayda yerine adeta bu kentin önünü tıkamışlar.
Neredeyse yarım asır boşa geçen bir zamandan sonra şimdi kentimizin tanıtımına başlamak gerek.
Özetle; Gaziantep ve Eskişehir gezilerimde gördüklerim, iç ve diş turizm açısından sınırsız zenginliğe sahip Mersin’im için acı duydum; bu kentin sosyo-ekonomik hayatına büyük katkıları olacak turizmin gelişmesine engel olanlar için de öfkeden başka sermayem yok.
Umarım, dilerim Gaziantep ve Eskişehir örneği bize ders olur.
Not: Büyükşehir Belediyesi’ne önerdiğim, yapacaklarını söyledikleri simit üretimini Eskişehir Büyükşehir Belediyesi gerçekleştirmiş.
HARUN ARSLAN……23Haziran 2024