"İnsanlar ana babalarının ölümlerini unuturlar da topraklarının elden gidişini unutmazlar" Makyavel
Geçenlerde bir TV sunucusu hoşuma giden bir gelecek tarifi yaptı. Diyor ki 'iyi bir tarih bilgisine yeterince matematik eklersen, geleceği tahmin etmekte hiç zorlanmazsın.' Bana göre harika bir gelecek tarifidir bu.
Günümüzde gelişen olaylar ışığında, Türkiye'de yeterli bir gelecek öngörüsü var mıdır? Cılız tarih ve matematik bilgimize bakılırsa, gelecek tahminlerimizin zayıflığı çıkar ortaya. Tüm taşlar yerinden oynamış, düşman neredeyse sınıra dayanmış. Bizimkiler hâlâ kafaları kuma gömme meraklısı.
Elbette yurtta barış, dünyada barış mükemmel bir önerme fakat bu daha çok barış zamanlarında geçerli bir sözdür. Düşman kapıyı zorladığında geçerliliğini kaybeder maalesef. Bugün bulunduğumuz coğrafyada taşlar yerinden oynamış mıdır? Oynamıştır.
Böyle bir durumda ne yaparsınız? İnisiyatif mi alırsınız? Yoksa ' bize bir şey olmaz abi' diyerek başınıza gelecekleri mi beklersiniz?
Hemen tüm krizlerde ön almak denen bir şey vardır. Bir işin öncüsü olmak, inisiyatif almak. Tabii bu biraz da tecrübe ve güç ile alakalıdır. Birlik beraberlik ve ortak akılla ilişkilidir. Devlet aklı denen bir kavram var. İşte devlet bunun için vardır. Devletler gelecek projeksiyonu yaparak ön alırlar.
Ömrüm şu iki lanet ismi zihnimde tutamamakla geçti. Sykes-Picot. Bu iki isim hep ürkütücü ve bir o kadar da akılda tutulması zor idi benim için. Günümüzde bu isimler yeniden gündeme oturmuştur. Fakat halkımızın ezici çoğunluğunun bundan haberi yoktur.
Sykes-Picot antlaşması olarak bilinen gizli antlaşmaya, antlaşmayı kaleme alan biri İngiliz, diğeri Fransız iki diplomattan dolayı verilen addır. İngiliz Mark Sykes ve Fransız François George Picot.
1916 tarihinde Britanya İmparatorluğu ve Fransa arasında yapılmış, Osmanlı İmparatorluğunun Ortadoğu'daki topraklarını paylaşmayı öngören gizli antlaşmadır. Bu antlaşmaya daha sonraları İtalya ve Rusya da dahil olmuştur.
Fakat 1917 Rusya Bolşevik devrimi ile Ruslar antlaşmadan çekilmek durumunda kalmıştır. Bizim ise toprak paylaşımını içeren bu antlaşmadan, sonraları müttefiklik yaptığımız Bolşeviklerden öğrenerek haberimiz oluyor.
Sykes-Picot antlaşması, Rus devrimi nedeniyle ve bizim Atatürk önderliğinde 1919-1922 tarihleri arasında verdiğimiz kurtuluş savaşıyla tam istenildiği gibi uygulanamıyor. Bugünkü Anadolu toprakları o sayede kurtuluyor. Ama güneyde Ortadoğu elden çıkıyor.
İşte günümüzde Ortadoğu'da taşların yeniden yerinden oynamasıyla o meşhur gizli antlaşma tekrar konuşulmaya başlamıştır ki yine yapıldığı muhtemel olan gizli antlaşmalardan bahsedilmektedir.
Ne demişler 'su uyur düşman uyumaz.' Bırakın onların gizli hesaplarını ki hep vardır. Asıl mesele bizim bu durumda ne yapacağımızdır? Acaba diyorum biz de kendi Sykes-Picot antlaşmamızı yapsak nasıl olurdu? Öyle ya sürekli düşmanın plan yapmasını beklemek ne derece doğrudur?
İşte ön almak, inisiyatif geliştirmek bunun için gereklidir. Bizim Sykes-Picot'umuz ne olabilir? Bizim Sykes-Picot'umuz eksik kalan misakı milli sınırlarını gerçekleştirmek olmalıdır.
Eksik kalan misakı milli sınırları nereler derseniz o da size kalmış küçük bir araştırma konusu olsun. Benden bugünlük bu kadar.