“Ak Parti Mersin’i kazanmak istiyor mu ?” başlıklı üç bölümlük bir yazı dizisi kaleme almıştım.
Son üç yerel seçimin nasıl kaybedildiğini ayrıntılarıyla anlatmaya çalıştım.
Bu süreçte bir Mersinli kent yazarı olarak temel sorunum, tüm ülkenin son 16 yılına damga vuran, ekonomiden teknolojiye, alt yapıdan ulaşıma ve sağlığa büyük dönüşümler yaratan, belediyecilikte tartışılmaz bir vizyona sahip bir iktidar, Mersin seçimlerinde niçin düşük enerjili çalışıyor; özellikle Büyükşehir başta olmak üzere belediye seçimlerine hep düşük profilli adaylarla giriyor ve seçim kaybediyor?
Dahası, diğer partilerle ucu ucuna oranda bir tabana sahip olduğu, son seçimlerde ise birinci parti olduğu halde yerel teşkilat çalışmaları niçin heyecansız, kendi içine kapalıdır; niçin kentin sosyo-kültürel yapısına dönük bir siyaset yapma tarzından uzaktır?
Özetle, Mersin Ak PARTİ teşkilatı, partilerinin ülke çapındaki başarılarının, özellikle de Başkan Erdoğan’ın vizyoner imajının rantıyla yetinen, dolayısıyla Mersin’de bir iktidar gücünü sahiplenmenin keyfi ve konforuyla yaşayan, siyasi çalışmayı ise kendi seçmenini konsolide etmenin ötesine taşımayan bir anlayışa kilitlenmiştir.
Bunun kaybını ise bu kent, özellikle Büyükşehir Belediyesi başta olmak üzere belediye hizmetleri alanında ödemiştir; ödemektedir.
Bunun somut sonuçlarını hatırlamak için, Mersin’i belediye hizmetleri açısından G.Antep, Konya, Kayseri gibi yakın çevre illerle kıyaslamak, gündelik hayatımızı doğrudan etkileyen ulaşım başta olmak üzere çağdaş hizmetler açısından nerede olduğumuzu düşünmek yeter…
* * *
Bu hafta Genel Başkan Vekili Numan Kurtuluş ve Genel Başkan Yardımcısı Lütfi Elvan Mersin’e geldiler; bir basın toplantısında gazetecilerle birlikte oldular.
Daha sonra genişletilmiş İl Danışma Kurulu toplantısına katıldılar.
Daha önceki yazımda uzun uzun Mersin’in iktidar partisi belediyeciliği ile buluşturulamadığını ve Mersin’in diğer büyükşehirlerin en az 30 yıl gerisinde kaldığını defalarca yazdım.
Bunun önde gelen nedeni Mersin’i doğru okuyamayan yetersiz bir kısım parti yöneticileri kadar, gerçeği görüp de “başarılı olunmasını istemeyen” başka birtakım yöneticilerdi .
Yıllardır yazıyorum: Mersin’de yerleşmiş, yalnızca kentin rantını düşünen her siyasi partiden insanlardan oluşan bir grup, bugüne kadar iktidar partisinin kazanmasını kendi yararlarına görmeyip, karşı adayın kazanmasını menfaatleri açısından önemli gördüler.
AK PARTİ içerisinde de olan bu kişiler, parti içerisinde partinin kazanması için çalışır gibi görünseler de, aslında karşı adayın kazanması için ellerinden geleni yaptılar.
Önceki seçimlerde karşı adayın kazanması ile onun kutlamasında bulunan Ak Parti’lileri, belediyelerle iş yapanları, gizli ortaklıkları olanları hatırlamaya çalışalım.
Sonuç olarak kârları için, mevcut düzenin değişmesi işlerine gelmeyenleri görelim.
Mersin’in kazanılmasını istemeyen ve bunda etkisi olan aktörleri şimdilerde tekrar sahnede görmeye başladık.
Genelde seçim sonrası yalnızca iktidar gücüyle ya da karşı partideki menfaat ortaklarıyla iş yapanlar ortada görünmezler. Seçim dönemlerinde ise tekrar sahneye çıkar, çalışır gibi yaparlar.
Geçmiş seçimleri bir kez daha düşünün.
Kent ölçeğinde “Birinci Parti olan” iktidar partisi, nasıl Büyükşehri ve tüm ilçeleri kaybetmiştir! Bunun nasıl başarıldığını görmeye, anlamaya ve çözmeye çalışalım.
İl Danışma Meclisi’nde gördüklerim ve hissedemediğim heyecan bende “Ak Parti yine kazanmak istemiyor!” düşüncesini uyandırdı.
Yine organizasyon ve İl Danışma Meclisi sonrası programlardaki duyuru, düzen ve anlayış bu algımı güçlendiriyor.
Her zamanki gibi :Ak Partililer Ak Partililerle birlikte oluyor ve Ak Partililere Ak Parti anlatılıyor.
Muhtemelen yine kazanma ihtimali olmayan, kendini ortada göstermeye çalışan ya da adının ortaya atılmasını sağlayan bir adayla ortaya çıkılacak ve buna rağmen kazanma ihtimali olması halinde ise kaybedilmesi için bilinen aktörler devreye girecektir.
Bu akıl almaz siyaset tarzı, geçen yerel seçimlerdeki dramatik sürecin kopyasıdır…
* * *
Yine de Ak Parti eğer vizyon sahibi, deneyimli, siyaseti bilen, toparlayıcı, oyuna gelmeyecek, dünyayı tanıyan, yabancı dil bilen, rantçı kesime prim vermeyen, vizyonu ve modern şehircilik anlayışıyla donanımlı bir adayla ortaya çıkarsa, en azından bu kez Mersin’i kazanmak istediği izlenimi doğacaktır.
Aslında yukarıda saydığım kıstas diğer partiler için de geçerli olmalıdır; onlar da bu vasıflara sahip, Mersin gibi bir kenti yönetebilecek, biriken sorunları çözebilecek donanımda bir aday bulmalıdırlar.
Değilse, partiler kendi tabanlarını bir oy deposu olarak görmeye devam ederler, dolayısıyla liyakate değil de parti içi hesaplara göre aday belirler ise, olan bu güzel kente ve insanlarına olur!
* * *
Değerli okurlar; bu kent özellikle Büyükşehir Belediye hizmetlerine açtır!
Kent içi toplu taşıma ve otopark başta olmak üzere, çağdaş ve modern bir kentte olması gereken fiziki ve sosyo-kültürel donanım hizmetlerinde büyük açığımız vardır.
Politik değerlerimiz, beklentimiz, inançlarımız ve ideolojik ajandamız farklı olabilir; ama bu kentte yaşıyoruz ve bu kentte gündelik hayatın iyileşmesi hepimizi daha huzurlu kılacaktır.
Oy isteyen her parti, gösterdiği adayla önce kendi seçmenini ikna etmelidir! Bunun böyle olmadığını, seçmenin kente hizmeti değil parti içi politik hesapları öne alan dayatmalarla, aslında hiç de içe sinmeyen adaylara oy vermeye mecbur bırakıldığı seçimleri yaşadık.
Mersin ve Mersinli hemşerilerim hak ettiği çağdaş hizmetlere artık ulaşmalıdır; siyaset bu demokratik süreçte doğru olanı yapmak zorundadır.
Maalesef Mersin kaybettiği 20 yıldan sonra Kasaba Adayları ile ve kazanmak istemeyen ya da parti içi hesaplarla meşgul partilerle bir beş yıl daha kaybedecek gibi görünüyor.
Olan yine iyi niyetle, her şartta karşılıksız destek veren partililere; yani Mersin’e ve Mersinli hemşerilere, kötü yaşanılan hayata ve yitirilen geleceğe oluyor.
İnsan türünün en değerli faaliyetlerinden olan siyaset, böylesi bir çıkmaza sürüklenmemelidir.
HARUN ARSLAN