Harun Arslan
Köşe Yazarı
Harun Arslan
 

“Korona Günleri”nde Sona Doğru…Ve “Sosyal Medya”!

Artık “Korona Günleri”nde bir dönemin sonuna geldik; şimdi bir süre “Kontrollü Sosyal Hayat” içinde olacağız. Bu ilk kez yaşadığımız sıkıntılı, kısıtlı, kritik dönemde sanırım çoğumuzun hayatında en çok rol oynayan olgu sosyal medyadır. Toplumsal ilişkide yüz yüze olma imkânı daraldığında, sanal bir buluşma mecrası olan sosyal medya daha fazla kullanılır oldu. Genelde hepimiz çeşitli whatsapp gruplarındayızdır; çeşitli okul mezunları, meslek grupları, spor, koro, müzik toplulukları vb. üye olduğumuz birçok whatsapp grubu vardır. Ben de iki düzüne kadar whatsapp grubuna üyeyim. Son 60 gün boyunca her sabah tüm dostları günaydınla selamlayarak kendi çektiğim Mersin ile ilgili bir fotoğrafı koyarak bir birliktelik, dostluk ve yalnız değilsiniz mesajı vermek istedim. Korona günleri ile ilgili basında yayımlanan köşe yazılarımı yayımladım. *                     *                     * Genelde güne sosyal medyadaki video, fotoğraf, şiir, özlü söz, şarkı vb.  paylaşımları izleyerek başlarız. Sabah sosyal medyada izlediğimiz paylaşımların aynısını whatsapp grubundaki arkadaşlarımız paylaşmaya başlarlar; tekrar tekrar farklı gruplarda aynı paylaşımları görmek mecburiyetinde kalırsınız. Sonra bu paylaşımları beğenenlerin mesajları başlar ve her seferinde telefonunuza gelen mesaj sinyali ile irkilir; tüm gün bitmek bilmeyen onlarca sinyal sesi ile uyarılırsınız. Gece yarısı, hatta uyurken de bu sinyaller sürer durur… Sabah da, bu onlarca paylaşımı silmek için uzunca bir zamana ihtiyacınız vardır.   Bir de söyledikleri şarkı ve şiirleri yayımlayanlar vardır. Tanıdığınız bir kişinin kendi sesi ile söylediği bir şarkı ya da şiir hoşumuza gider. Aslında istediğiniz şarkı ya da şiiri, dilediğiniz sanatçıdan sosyal medyada dinleme imkanınız varken,  bu paylaşımlar abartılarak grup sayfanızda yer kaplar.   Bazı kişiler bu dönemde gerçekten değerli bulduğum kendi fikirlerini, çektikleri fotoğrafları, ilginç anılarını, çiçeklerini, ailelerini, anı resimlerini ve aslında bazıları gerçekten başarılı şarkı, şiir, edebi yazı denemelerini yayımladılar; ama çok ilgi görmediğinden sürdürmediler.   Önceki yazılarımda, Korona Günlerin’nde insanların içlerinde gizli kalmış kabiliyetlerini ortaya çıkaracağı, daha derin düşüneceği, kendi iç sorgulamalarını yapabileceği, kullanabilecekleri çok değerli bir zaman olabileceğini vurgulamıştım… Bu beklenti elbette iyiniyetli bir abartıydı; bir ömür boyu hayatımızı etkileyip iyi yönde değişime uğratacak binlerce kırılma noktamız olur; olaylar, kayıplar, yenilgiler, acılar ve ölümler hayatımızın bir parçasıdır ve bir bu durumdan kendi iç hesaplaşmamıza dönük bir fayda sağlayabilecek iken, yaşarız ve unuturuz… Oysa bir acı, bir kayıp, bir yenilgi, bir kopuş, ya da bir dostun, çocuğun, mağdurun, annemizin ve babamızın yüzüne bakarak, bir hastalıktan sonra, bir ölümün yasını tutarken onca telaş, hırs, acele, hız ve tüketim cinneti ne anlamsızdır! Oysa bütün bu kriz anları birer ders dönemidir; çevremizi, sevdiklerimizi, kendimizi, hayatımızı bir başka zihinle değerlendirme dönemidir. Oysa bir an sürer; yaşanılan geçer gider ve hayatın karmaşasında unutulur… Korona Günleri de unutulacaktır; değişim, ders alma, iç dünyamızla hesaplaşma, yavaşlama ve değerler üzerine tefekkür o kadar ucuz değildir!   Bakmayın siz bu süreçte sosyal medyayı işgâl eden felsefe kırıntılarına; bedavadan hayat dersleri veren laf kalabalığına! Göreceğiz bakalım kimin payına ne ders düşmüş; hayat ne ölçüde farklı algılanır olmuş… Tabii bu dönem de az da olsa kendini geliştiren dostlarımızı da gördük; kendi dünyası, çevresi, hayat ve hırs üzerine akıllı yorumlarla önümüzü açan güzel insanlar vardı…ama aynı ölçüde cinnetli ve kirli dilleriyle aklımızı ve kalbimizi kirletenler de az değildi. Sonuçta, bir büyük ders dönemiydi yaşadığımız. Umarım bir daha böyle bir dönem yaşamayız.   Bu süreçte ben de insanlık, ülkem, kentim ve hemşerilerim için aklımın ve kalbimin imkânları içinde düşünmeye, yazmaya çalıştım. Dilerim bir daha böyle bir tecrübe yaşamayız. Çevremize, insanlığa, hayata lâyık daha iyi insanlar olabilmemiz için bir düşünme zamanı oldu mu bu günler? Daha yavaş, daha kanaatkâr, daha sessiz, daha koruyucu, merhametli bir insan olabilmemiz için göklerin ve yerlerin, sonsuz evrenin değil, gözle görülemeyen mikroskobik bir virüsün verdiği dersi gereğince anladık mı?   Küfrün ve kötülüğün değil duanın ve iyiliğin, yalanın değil hakikatin, hırsın değil şükrün, telaşın değil sabrın sofrasında hayata, kendi hayatımıza lâyık olmak için kısa bir düşünme imkânıydı… Dilerim bir daha kimsenin hayatı böyle zorlu bir imtihanla kesilmesin; herkesin, hepinizin sağlıklı, huzurlu bir geleceği olsun…   HARUN ARSLAN....01 Haziran 2020
Ekleme Tarihi: 01 Haziran 2020 - Pazartesi

“Korona Günleri”nde Sona Doğru…Ve “Sosyal Medya”!

Artık “Korona Günleri”nde bir dönemin sonuna geldik; şimdi bir süre “Kontrollü Sosyal Hayat” içinde olacağız.

Bu ilk kez yaşadığımız sıkıntılı, kısıtlı, kritik dönemde sanırım çoğumuzun hayatında en çok rol oynayan olgu sosyal medyadır. Toplumsal ilişkide yüz yüze olma imkânı daraldığında, sanal bir buluşma mecrası olan sosyal medya daha fazla kullanılır oldu.

Genelde hepimiz çeşitli whatsapp gruplarındayızdır; çeşitli okul mezunları, meslek grupları, spor, koro, müzik toplulukları vb. üye olduğumuz birçok whatsapp grubu vardır.

Ben de iki düzüne kadar whatsapp grubuna üyeyim.

Son 60 gün boyunca her sabah tüm dostları günaydınla selamlayarak kendi çektiğim Mersin ile ilgili bir fotoğrafı koyarak bir birliktelik, dostluk ve yalnız değilsiniz mesajı vermek istedim.

Korona günleri ile ilgili basında yayımlanan köşe yazılarımı yayımladım.

*                     *                     *

Genelde güne sosyal medyadaki video, fotoğraf, şiir, özlü söz, şarkı vb.  paylaşımları izleyerek başlarız.

Sabah sosyal medyada izlediğimiz paylaşımların aynısını whatsapp grubundaki arkadaşlarımız paylaşmaya başlarlar; tekrar tekrar farklı gruplarda aynı paylaşımları görmek mecburiyetinde kalırsınız. Sonra bu paylaşımları beğenenlerin mesajları başlar ve her seferinde telefonunuza gelen mesaj sinyali ile irkilir; tüm gün bitmek bilmeyen onlarca sinyal sesi ile uyarılırsınız.

Gece yarısı, hatta uyurken de bu sinyaller sürer durur…

Sabah da, bu onlarca paylaşımı silmek için uzunca bir zamana ihtiyacınız vardır.

 

Bir de söyledikleri şarkı ve şiirleri yayımlayanlar vardır.

Tanıdığınız bir kişinin kendi sesi ile söylediği bir şarkı ya da şiir hoşumuza gider. Aslında istediğiniz şarkı ya da şiiri, dilediğiniz sanatçıdan sosyal medyada dinleme imkanınız varken,  bu paylaşımlar abartılarak grup sayfanızda yer kaplar.

 

Bazı kişiler bu dönemde gerçekten değerli bulduğum kendi fikirlerini, çektikleri fotoğrafları, ilginç anılarını, çiçeklerini, ailelerini, anı resimlerini ve aslında bazıları gerçekten başarılı şarkı, şiir, edebi yazı denemelerini yayımladılar; ama çok ilgi görmediğinden sürdürmediler.

 

Önceki yazılarımda, Korona Günlerin’nde insanların içlerinde gizli kalmış kabiliyetlerini ortaya çıkaracağı, daha derin düşüneceği, kendi iç sorgulamalarını yapabileceği, kullanabilecekleri çok değerli bir zaman olabileceğini vurgulamıştım…

Bu beklenti elbette iyiniyetli bir abartıydı; bir ömür boyu hayatımızı etkileyip iyi yönde değişime uğratacak binlerce kırılma noktamız olur; olaylar, kayıplar, yenilgiler, acılar ve ölümler hayatımızın bir parçasıdır ve bir bu durumdan kendi iç hesaplaşmamıza dönük bir fayda sağlayabilecek iken, yaşarız ve unuturuz…

Oysa bir acı, bir kayıp, bir yenilgi, bir kopuş, ya da bir dostun, çocuğun, mağdurun, annemizin ve babamızın yüzüne bakarak, bir hastalıktan sonra, bir ölümün yasını tutarken onca telaş, hırs, acele, hız ve tüketim cinneti ne anlamsızdır! Oysa bütün bu kriz anları birer ders dönemidir; çevremizi, sevdiklerimizi, kendimizi, hayatımızı bir başka zihinle değerlendirme dönemidir. Oysa bir an sürer; yaşanılan geçer gider ve hayatın karmaşasında unutulur…

Korona Günleri de unutulacaktır; değişim, ders alma, iç dünyamızla hesaplaşma, yavaşlama ve değerler üzerine tefekkür o kadar ucuz değildir!

 

Bakmayın siz bu süreçte sosyal medyayı işgâl eden felsefe kırıntılarına; bedavadan hayat dersleri veren laf kalabalığına! Göreceğiz bakalım kimin payına ne ders düşmüş; hayat ne ölçüde farklı algılanır olmuş…

Tabii bu dönem de az da olsa kendini geliştiren dostlarımızı da gördük; kendi dünyası, çevresi, hayat ve hırs üzerine akıllı yorumlarla önümüzü açan güzel insanlar vardı…ama aynı ölçüde cinnetli ve kirli dilleriyle aklımızı ve kalbimizi kirletenler de az değildi. Sonuçta, bir büyük ders dönemiydi yaşadığımız.

Umarım bir daha böyle bir dönem yaşamayız.

 

Bu süreçte ben de insanlık, ülkem, kentim ve hemşerilerim için aklımın ve kalbimin imkânları içinde düşünmeye, yazmaya çalıştım. Dilerim bir daha böyle bir tecrübe yaşamayız.

Çevremize, insanlığa, hayata lâyık daha iyi insanlar olabilmemiz için bir düşünme zamanı oldu mu bu günler? Daha yavaş, daha kanaatkâr, daha sessiz, daha koruyucu, merhametli bir insan olabilmemiz için göklerin ve yerlerin, sonsuz evrenin değil, gözle görülemeyen mikroskobik bir virüsün verdiği dersi gereğince anladık mı?

 

Küfrün ve kötülüğün değil duanın ve iyiliğin, yalanın değil hakikatin, hırsın değil şükrün, telaşın değil sabrın sofrasında hayata, kendi hayatımıza lâyık olmak için kısa bir düşünme imkânıydı…

Dilerim bir daha kimsenin hayatı böyle zorlu bir imtihanla kesilmesin; herkesin, hepinizin sağlıklı, huzurlu bir geleceği olsun…

 

HARUN ARSLAN....01 Haziran 2020

Yazıya ifade bırak !
Okuyucu Yorumları (0)

Yorumunuz başarıyla alındı, inceleme ardından en kısa sürede yayına alınacaktır.

Yorum yazarak Topluluk Kuralları’nı kabul etmiş bulunuyor ve inovatifhaber.com sitesine yaptığınız yorumunuzla ilgili doğrudan veya dolaylı tüm sorumluluğu tek başınıza üstleniyorsunuz. Yazılan tüm yorumlardan site yönetimi hiçbir şekilde sorumlu tutulamaz.
Sitemizden en iyi şekilde faydalanabilmeniz için çerezler kullanılmaktadır, sitemizi kullanarak çerezleri kabul etmiş saylırsınız.