Şaşırtıcı bir haber düştü ajanslara: CHP Genel Başkanı Kemal Kılıçdaroğlu Adalet için yürüme kararı aldı. Tek başına da olsa. Hedef, İstanbul Maltepe. Tam 450 km. Kimsenin inanası gelmedi ilkin. Bugüne dek bu kadar yol yürünmemişti çünkü. Ankara Güvenparktan yola çıkıldı ertesi sabah. Yalnız değildi. Kararlıydılar, inançlıydılar. Duyan koştu; ben durur muyum. İçerde yüzlerce gazeteci yatıyordu.
Ya kıracaktık kalemlerimizi ya da bırakacaktık bu işi. Ya da yürünecekti. Biz üçüncüsünü seçtik. İyi ki seçmişiz diyorum şimdi. İlk günler zordu gerçekten. Tabanlarımız su topladı önce, derisi kabardı, sıyrıldı . Sonra tırnaklarımız morardı. Kilo verdik birazcık. Yürüdükçe açıldık, alıştık. Kutsal bir kavram için, insanlık için yürüdüğümüzün bilincindeydik. Her adımda hak, hukuk, adalet diyorduk hep bir ağızdan, Bekle Bizi İstanbul diyorduk. Kah İzmir Marşıyla coşuyor kah Dağ Başını Duman Almışla gücümüze güç katıyorduk. Bir gün yağmurun altın da çocuklar gibi şendik bir başka gün güneşin altında kavrulmuş. Yokuşları tırmanıyor, yokuş aşağı koşuyorduk adeta.
Köylerden, beldelerden, kasabalardan, şehirlerden geçiyorduk . İnanılmaz destek görüyor, moral depoluyorduk. Bize su,ayran ikram ediyorlardı. El sallıyorlardı, bayrak sallıyorlardı balkonlarından. Zaman zaman bizimle birlikte yürüyorlardı. Tek bir çöp bırakmıyorduk ardımızda. Sevgi ekiyorduk, umut ekiyorduk geçtiğimiz yerlere; güven tazeliyorduk. Her gün biraz daha çoğalıyorduk , yollar dar gelmeye başlamıştı sona yaklaşıldıkça. Her güne yeni bir umutla başlıyorduk.
CHP lideri Kemal Kılıçdaroğlu her zamanki güleç yüzüyle olağan konuşmasını yapıyor, yürüyüşü başlatıyordu. Dağlar, bayırlar, tarlalar, meralar ne kadar da güzeldi. Ne kadar doğal akıyordu dereler, nehirler kendi mecralarında. Ömrümüzce hiç görmediğimiz çiçekler rengarenkti yol kenarlarında. Gelincikler, papatyalar dalga dalgaydı. Derin derin içimize çekiyorduk Anadolunun havasını. Akşam konaklamalarında, yol molalarında, halaylarda arkadaş, türkülerde yoldaştık. Nasıl vardığımızı anlamadık İstanbula. Maltepe sisler içinde bize gülümsüyordu; görüyorduk. Milyonlardık... Dünyanın en uzun, en barışçıl bir yürüyüşüydü gerçekleştirdiğimiz; daha şimdiden tarihe altın harflerle yazılan bir yürüyüş.
Sonrasını biliyorsunuz zaten. Oturanlar, oturmaya devam etsin deniz manzaralı sırça köşklerinde; bilgisayarlarının başında ürkek, tedirgin. Tarihe tanıklık etmiş olmanın gururu bende kalsın. O kadar mutluyum ki anlatamam. Kalemim daha da güçlendi diyebilirim şimdi, daha da özgürleşti. Mersine dönüyorum.
Önce güzel bir uyku çekeceğim terslik olmazsa; sonra en işlek caddeye çıkacağım. Başım dik, alnım açık. Soran olursa Ben de oradaydım diyeceğim gururla, adalet için yürüdüm diyeceğim. Bunun daha bir başlangıç olduğunu bilerek elbet.
10 Temmuz 2017
Mustafa Esmer Cengiz