İnternet gazeteciliği bir başka. Yazdıkların yayınlandıktan hemen sonra yansımasını gösteriyor. Örneğin yazılarını kaç kişi okumuş; kaç kişi beğenmiş; paylaşmış… Hele hele yorumlar! Zaman zaman tekrar dönüp bakabiliyorsunuz da.
Herkes gibi ben de yapıyorum bunu.
Geçenlerde bundan birkaç ay önce yayınladığım “Çığlık “ adlı yazım dikkatimi çekti. Binlerce defa tıklanmış ve yüzlerce yorum yapılmıştı üzerine.
İlgilendim.
Yorumlarda insanların, en az benim kadar dertli ve umarsız olduklarını gördüm. Uyuşturucu, insanları uyuşturmuştu düpedüz.
Ülkemizde , uyuşturucu tuzağına düşürülmüş binlerce gencin gönül rahatlığıyla gidebilecekleri bir hastane yoktu; özellere de güç yetmiyordu.
Nerdeyse iki milyonu bulan ilimizde de uyuşturucu bataklığına saplanıp kalmış binlerce genç var; ama başvurulacak bir klinik bile yok.
Peki ne yapacak bu insanlar ve de bu insanların anne babaları?
Elden giden bir gençlik karşısında devlet, böyle eli kolu bağlı oturamaz elbette.Bir şeyler yapılmalı mutlaka; hem de cok acil.
İlimizde yeni hastaneler yapılacağını; bazı hastanelerin genişletip geliştirileceğini duyuyoruz; seviniyoruz da. Ancak merak ettiğimiz bir şey var:
Türkiye’nin onuncu büyük ili olan Mersin’de kanayan bu yaraları saracak bir birim olacak mı acaba bu hastanelerde? Düşünüldü mü, düşünülüyor mu?
Düşünülse ve yapılsa ne kadar iyi olacak.
Ortada bir gençlik var. Göz göre göre eriyen bir gençlik!
Evet, bu gencecik insanları bu ölüm tuzağına düşürmemek, düşenleri o bataklıktan çekip almak en birincil görev, biliyorum. Nasıl çalışıldığını da biliyorum; ama yetmiyor işte.
Uyuşturucu ağı, kanserli bir hücre gibi sarmış sarmalamış bünyeleri, yayıldıkça da yayılıyor.
Ağa yakalananlar can çekişiyor.
O yazımda sözünü ettiğim babanın çığlığı hala kulaklarımda; anneler ağlıyor hala.
O çığlıklara her geçen gün bir yenisi ekleniyor.
Görüyorum, duyuyorum veuyuyamıyorum.
Yapabildiğimiz tek şey yazmak, haykırmak.
Bir duyan olacak mı acaba sesimizi?
Lütfen!
Gençliği elden gitmiş bir Türkiye düşünebiliyor musunuz?
Düşünmek bile ürkütücü; kahredici.
Öyle değil mi sizce?
Bu çığlığa kulak verin
İnternet gazeteciliği bir başka. Yazdıkların yayınlandıktan hemen sonra yansımasını gösteriyor. Örneğin yazılarını kaç kişi okumuş; kaç kişi beğenmiş; paylaşmış… Hele hele yorumlar! Zaman zaman tekrar dönüp bakabiliyorsunuz da.
Herkes gibi ben de yapıyorum bunu.
Geçenlerde bundan birkaç ay önce yayınladığım “Çığlık “ adlı yazım dikkatimi çekti. Binlerce defa tıklanmış ve yüzlerce yorum yapılmıştı üzerine.
İlgilendim.
Yorumlarda insanların, en az benim kadar dertli ve umarsız olduklarını gördüm. Uyuşturucu, insanları uyuşturmuştu düpedüz.
Ülkemizde , uyuşturucu tuzağına düşürülmüş binlerce gencin gönül rahatlığıyla gidebilecekleri bir hastane yoktu; özellere de güç yetmiyordu.
Nerdeyse iki milyonu bulan ilimizde de uyuşturucu bataklığına saplanıp kalmış binlerce genç var; ama başvurulacak bir klinik bile yok.
Peki ne yapacak bu insanlar ve de bu insanların anne babaları?
Elden giden bir gençlik karşısında devlet, böyle eli kolu bağlı oturamaz elbette.Bir şeyler yapılmalı mutlaka; hem de cok acil.
İlimizde yeni hastaneler yapılacağını; bazı hastanelerin genişletip geliştirileceğini duyuyoruz; seviniyoruz da. Ancak merak ettiğimiz bir şey var:
Türkiye’nin onuncu büyük ili olan Mersin’de kanayan bu yaraları saracak bir birim olacak mı acaba bu hastanelerde? Düşünüldü mü, düşünülüyor mu?
Düşünülse ve yapılsa ne kadar iyi olacak.
Ortada bir gençlik var. Göz göre göre eriyen bir gençlik!
Evet, bu gencecik insanları bu ölüm tuzağına düşürmemek, düşenleri o bataklıktan çekip almak en birincil görev, biliyorum. Nasıl çalışıldığını da biliyorum; ama yetmiyor işte.
Uyuşturucu ağı, kanserli bir hücre gibi sarmış sarmalamış bünyeleri, yayıldıkça da yayılıyor.
Ağa yakalananlar can çekişiyor.
O yazımda sözünü ettiğim babanın çığlığı hala kulaklarımda; anneler ağlıyor hala.
O çığlıklara her geçen gün bir yenisi ekleniyor.
Görüyorum, duyuyorum veuyuyamıyorum.
Yapabildiğimiz tek şey yazmak, haykırmak.
Bir duyan olacak mı acaba sesimizi?
Lütfen!
Gençliği elden gitmiş bir Türkiye düşünebiliyor musunuz?
Düşünmek bile ürkütücü; kahredici.
Öyle değil mi sizce?
Ekleme
Tarihi: 26 Temmuz 2012 - Perşembe
Bu çığlığa kulak verin
Yazıya ifade bırak !
Bu yazıya hiç ifade kullanılmamış ilk ifadeyi siz kullanın.
Okuyucu Yorumları
(0)
Yorumunuz başarıyla alındı, inceleme ardından en kısa sürede yayına alınacaktır.